''Bütün cihanda Hizmet yeniden başlıyor, diyebiliriz. Tabii geçmişten ders alarak, bir durum muhakemesi ve muhasebesi yaparak daha güzel davranışlar içinde bulunarak yolumuza devam etmeliyiz. Öbür taraftan, ülkemizde algı operasyonları altındaki yanlışlar yapan insanlarımızı da hoş görüp bazılarının incitmelerini de af kapsamı içine sokarak, Hizmetin kazandırdığı güzel karakterin de gereğini sergileyerek yaraları sarmaya gayret etmeliyiz''
Dünya bir arayış içinde; bir güzellik, bir kurtuluş reçetesi arıyor. Maalesef intihar saldırıları, terör olayları, İslamiyetin alnına bir yağlı kara çaldı. Önceki dönemlerde bazı sömürgeci anlayışların şarkiyatçılarının kasıtlı ve taraflı çalışmaları uzun zaman İslâmiyetteki güzelliklerin önüne set olmuştu. Bu terör olayları da işin tuzun biberi oldu. Ama tarafsız ve kasıtsız akademisyenlerin çalışmaları bu yanlışı düzeltmeye başladı. İlim dürüstlüğüne saygılı akademisyenlerin bakış açıları yeni ufuklar açacak inşaallah…
Kur’an nüshaları üzerine karbon testi ile yapılan çalışmalar on iki bin nüshanın hepsinde de hiçbir kelime değişmeden, her asırdan ve dünyanın ayrı ayrı yerlerinden toplanan numuneler bu gerçeği ispatlayınca “Bu bir mucize!...” deme dürüstlüğünü ve hakkaniyetini dile getiriyorlar.
Öbür taraftan Hz. İsa Aleyhisselamın yaratılışı ile ilgili tereddütlere, Kur’an’ın açık, berrak beyanlarının ortaya koyduğu gerçekler; şer ve şeytan hakkındaki yanlış anlayışlar hususunda, şerri de şeytanı yaratanın Allah olduğunu ifade eden âyetler; şerri yaratmanın değil, şerri işlemenin şer olduğunu izah eden Kur’an tefsirleri ehl-i Kitaptan pek çok akademisyenin ufkunu açıyor, hakikatları görüp sevmesine vesile oluyor...
Ama radikal hareketler ve siyasal İslam adına yapılan yanlışlar insanlarda bir korku ve tereddüt uyandırmakta iken, Hizmet Hareketinin 170’ten fazla ülkede açtığı eğitim faaliyetleri, Avrupa ve Amerika’daki okulların yetiştirdiği güzel nesiller de gözlerinden kaçmıyordu. Ama içlerinde İslamofobiden kalma kuşkular olduğu için, Hizmet Hareketi hakkında kalp ve vicdanları tam mutmain değildi. Bir test bekliyorlardı... İşte bu süreçte Hizmet mensuplarının kolları kanatları kırılmasına, dem ve damarlara dokunacak zulümler ve gadrler yapılmasına, bütün hizmet binalarına hatta atalarından kalma mal ve mülklerine el konulup kıyımcılar tarafından kıyım kıyım kıyılmasına rağmen en ufak bir menfi hareketin yapılmaması, herşeyin sabırla karşılanması dünyanın çok dikkatini çekti...
Artık inandırlar ki Hizmet Hareketi başka!
Bunlar sulh-i umumînin temsilcileri ve gerçekten muhabbet fedaileri...
Haklarında kimler ne derse desin, hangi iftiralar atılırsa atılsın: “Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz” ölçüsü içinde dünya notunu verdi... Elhamdülillah Hizmet Hareketi bu testi başarı ile geçti... Onun için bütün Batılı ülkelerde iltica hususunda kabuller başladı ve bazı yerlerde oldukça hızlandı… İşte onların bekledikleri, bu nezih insanlardı…
Bu bakımdan, bütün cihanda Hizmet yeniden başlıyor, diyebiliriz. Tabii geçmişten ders alarak, bir durum muhakemesi ve muhasebesi yaparak daha güzel davranışlar içinde bulunarak yolumuza devam etmeliyiz. Öbür taraftan, ülkemizde algı operasyonları altındaki yanlışlar yapan insanlarımızı da hoş görüp bazılarının incitmelerini de af kapsamı içine sokarak, Hizmetin kazandırdığı güzel karakterin de gereğini sergileyerek yaraları sarmaya gayret etmeliyiz.
Evet bu nefse ağır gelen bir husus ama, bize düşen de bu...
Dünyada Hizmet Hareketine karşı uyanan evrensel merakın gücünü de yanımıza alarak çok hızlı hareket etmek, her yere ulaşmak mecburiyetinde olduğumuzu da bilmeliyiz. Merak ilmin hocasıdır… Daha önce ilgilenmeyenler, görüşme taleplerine cevap vermeyenler, en azından ayak sürüyenler şimdi kendileri görüşmek istiyorlar… Zulüm ve gadirlerin şiddeti vicdanları harekete geçirdi; insaniyetin içini kanattı… “Bu kadar da olmaz” dedirtti.
Atlanta'da mağdurları dinleyen bir senatör hanımefendi göz yaşlarını tutamadı… Hatta haber gönderip, “Ben onlarda, tâ buralara kadar zulmün elinden zarar görme endişelerinin varlığını hissettim. Eğer öyle bir tehlike varsa, bizim evimiz çok geniş, boş yerlerimiz, uygun odalarımız var. Biz onları koruyabiliriz.” diye davette bile bulundu.
Sanki asr-ı saadette Mekke’deki zalimlerin şerrinden Habeşistan’a sığınan ilk mazlum ve gariplerinin yaşadıklarına benzer olaylar yaşanmaya başlandı.
Tarih tekerrür mü ediyordu?
İnşaallah çağımızı, bilhassa bu süreci seslendirecek güçlü soluklar, sadece doğruyu yazan kalemler bu enteresan gelişmeleri en ince teferruatına kadar yazacaklar. Bunların kimisi belgesel, kimisi filim, kimileri de ibret ve hayranlık veren uzun diziler olacak…