Er çatışmada komutan oyunda!

Er çatışmada komutan oyunda!
12 şehit verilmiş ve 8 askeriniz teröristlerce kaçırılmış. Ama tuğgeneral 10 saat bilgisayar oyunu oynayarak, vatana hizmet, "cumhuriyete bağlılık" sadedinde büyük bir taktik strateji (!) sergiliyor.
Bugün'den Gültekin Avcı, 'Dağlıca'da 10 saat bilgisayar oyunu' yazısında çok çarpıcı anekdotlara yer verdi. 12 askerin şehit verildiği Dağlıca çatışmasında 10 saat boyunca bilgisayar oyunu oynayan ve top seslerinden rahatsız olan Tuğgeneral... "Keritepe gidiyor, ışıklar söndü" seslenişi karşısında, "gitti benim alay komutanlığım" diye üzülen alay komutanı... Baskında, yaylım ateşi altında yardım istemek için tümen komutanını 'lisanı münasiple' ikna etmek zorunda kalan asker... Tabura dağıtılan, Ergenekon tutuklu sanığı Ergün Poyraz'ın siyasi içerikli kitapları... Ardından; Güzel bir ile, fevkalade kritik ve belirleyici görevlere terfi... İşte Gültekin Avcı'nın çarpıcı analizi: Tuğgeneral ve kısa dönem bilgisayar mühendisi asker, Dağlıca Tabur Komutanlığı odasına girer. Asker elinde pür dikkat taşıdığı laptop bilgisayarla, koltuğa kurulan tuğgeneralin emrini yerine getirir. Laptopu büyük bir dikkat ve saygıyla Dağlıca Tabur Komutanı'nın koltuğuna oturan tuğgeneralin önündeki masaya koyar. Cihazı çalıştırır ve uçak simülasyonu oyununu açar. Tuğgeneral heyecanla çoktan oyuna dalmıştır. Onur Dirik'in anlatımıyla 12 asker evladımızı şehit verdiğimiz Dağlıca çatışması sona doğru yaklaşmış, çatışmanın artçıları sürmektedir. Teröristlerin kaçtığı güzergâhlara yönelik top atışları devam etmektedir. İçeride bilgisayarda uçak simülasyonu oynayarak kendinden geçen tuğgeneral, dışarıdan gelen top seslerinden rahatsız olduğunu bildirmektedir Yarbay Onur Dirik'e. "Ne kadar sürdü paşanın oyunu" diye sordum Onur Dirik'e. Şaşkınlık ve hayret dolu bir ifadeyle: - "İnanır mısınız Gültekin Bey 10 saat" dedi. Düşünebiliyor musunuz bölgede işbaşında dediğiniz veya "generaller çatışma bölgesinde" diye kendinizi avuttuğunuz bir muhataralı serencamda tabur çatışıyor, top atışları hâlâ devam ediyor. 12 şehit verilmiş ve 8 askeriniz teröristlerce kaçırılmış. Ama tuğgeneral 10 saat bilgisayar oyunu oynayarak, vatana hizmet, "cumhuriyete bağlılık" sadedinde büyük bir taktik strateji (!) sergiliyor. Milletten, hukuktan, vicdandan, insanlıktan utanmayı bıraktın, bari bağrımıza ateş düşüren 12 şehitten utansaydın general! Siperlerde yatanlar ve bu millet için kanını akıtanlar senin evladın olmayabilir. Ama onların hepsi ana kuzusuydu, derin ihanetlerin değil her daim berrak olan bu milletin evladıydı. Bu "kahraman" general, daha sonra terfi sayılan aktif bir kıta görevine gidiyor ve akabinde emekli oluyor. Bu albay neden ağlar? Terörist saldırısı başlayınca Yarbay Onur Dirik alaya "burada çok ciddi çatışma var" diyerek yardım ikazında bulunuyor. Alay Komutanı "Abartıyorsun" diyor. Onur Dirik'le albayın görüştüğü telefonda mermi sesleri vızır vızır. "Mermi seslerini duyuyorsunuz komutanım" diyor. Alay Komutanı ne diyor dersiniz? "Sen bu durumu tümen komutanına lisanı münasiple bir izah etsen!" Onur Dirik heyecanla "Keritepe gidiyor, ışıklar söndü" diye haykırıyor. Alay komutanı da ellerini dizlerine vurarak "gitti benim alay komutanlığım" diye yanıyor ve ağlıyor. Giden asker canlar ve tabur için değil de işgal ettiği makam için gözyaşı döküyor. Üstelik bunları diğer telefondaki müteahhit arkadaşına hitaben söylüyor. Bu albayı o bölgeden batıdaki güzel bir ile il jandarma komutanı olarak tayin ediyorlar. Şimdilerde fevkalade kritik ve belirleyici bir görevde. Düşünün baskın yemişsiniz. Yaylım ateşi altındasınız. Ama konunun ciddiyetini anlatmak ve yardım gelmesini temin etmek için tümen komutanını ikna etmek zorundasınız. Hem de sıradan bir askeri retorikle değil, lisanı münasiple. Dönemin tümen komutanı da şu an Balyoz tutuklusu olan Korg. Yurdaer Olcan. Dağlıca faciasından sonra terfi etti ve Asayiş Kolordu Komutanı oldu. Ergenekon tutuklusunun kitapları Dağlıca Taburu'nda Görüşlerini paylaşmak için İzmir'e gelen ve 2,5 saat kadar hasbıhal ettiğimiz Onur Dirik'in anlattıkları bu kadar değil. Meğer Ergenekon tutuklu sanığı Ergün Poyraz'ın kitapları Dağlıca Taburu'na kadar dağıtılmış. "Tabura dağıt diye Ergün Poyraz'ın 140-150 civarında kitabı koliler halinde gönderildi" diyor. Resmi kanaldan, muhtemelen tugaydan geldiğini belirterek, bu tür oldukça siyasal ve ideolojik kitapların askeri kışlada bedava dağıtımını yadırgadığını ifade ediyor. Kitaplar içinde öne çıkan ikisiyse Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında yazılanlar... Dağlıca Taburu'nun bağlı olduğu alay komutanlığında ise Poyraz'ın kitapları yine bedava olarak perakende bir şekilde de dağıtılıyormuş. Okunsun, istifade edilsin, bellensin diye. Malum, kışlada siyasi içerikli kitap dağıtmak yasak. Öyle görülüyor ki bu yasak Ergenekon mahfillerine işlememiş. Bırakın yasağın işlemesini, kurumsal silsile içinde siyasal kitap dağıtımıyla resmi propaganda yapılmış. Acaba bu koli koli kitaplar yayınevinden askeri makamlara hibe miydi yoksa ücretleri TSK ödeneklerinden mi karşılandı? Gültekin Avcı - Bugün Gazetesi
01 Aralık 2011 09:30
DİĞER HABERLER