Erbakan üçüne de hakkını helal etti

Erbakan üçüne de hakkını helal etti
Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan, 42 yıllık siyasî hayatı boyunca kendine özgü tarzıyla zihinlere kazındı.
Siyasetin 'Hoca'sı, son nefesine kadar mücadeleyi bırakmadı Bunun yanı sıra birlikte çalıştığı çok sayıda ismi de Türk siyasetine kazandıran isimdi. Türkiye'yi yöneten ve son döneme damgasını vuran politikacılardan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu isimlerin başında geliyor. Cumhuriyet tarihi Türk siyasetinin en önemli isimlerinden biri olan Necmettin Erbakan, bir dava adamıydı. Söylediği gibi, bir kenara çekilmeden, 'inandığı yolda yürümeye devam ederken' vefat etti. Milli Görüş hareketinin kurucusunun 85 yıllık ömrünün 42 yılı siyasi mücadelelerle geçti. Kurduğu 4 parti kapatıldı, darbe dönemlerinde yargılandı. Başbakanı olduğu hükümet, postmodern darbe ile yıkıldı. Renkli kişiliğinin yanında, geride derin izler bıraktı.

ERBAKAN VEFAT ETTİ - TÜM HABERLER İÇİN TIKLAYIN

Okulda lakabı 'Derya Necmettin'di Prof. Dr. Necmettin Erbakan 29 Ekim 1926'da Sinop'ta dünyaya geldi. Ailesi, Adana yöresiyle anılan Kozanoğulları'nın son beylerine dayanıyor. Ağır ceza hakimi Mehmet Sabri Bey'in oğluydu. Dedesi, II. Abdülhamid'in maliye bakanlığını yapmıştı. Necmeddin ise 'dinin yıldızı' demekti. Zeki ve başarılı bir öğrenciydi. Arkadaşları 'Derya Necmettin' lakabı takmıştı. 1948'de İTÜ Makine Fakültesi'nden mezun oldu. Eski cumhurbaşkanları ve siyasi rakipleri Süleyman Demirel ile rahmetli Turgut Özal ile oradan tanışıyordu. Akademik kariyer için gittiği Almanya'ya Leopar tanklarının üretimiyle ilgili buluşları ise hâlâ konuşuluyor. Türkiye'ye döndüğünde 1956'da ilk yerli otomobil 'Devrim'i üretecek Gümüş Motor'u kurdu. Demirel engelini 'bağımsızlar hareketi' ile aştı Mücadelelerle dolu günler ise 1966'da Türkiye Odalar Birliği'nde (TOB) üst düzey görev almasıyla başladı. 1969'da TOB başkanı oldu. Ancak Süleyman Demirel'in yönlendirmesiyle polis zoruyla başkanlıktan indirildi. AP'den adaylığı kabul edilmeyince de, siyasi yolunu kendi çizdi. 1969'da 'Bağımsızlar Hareketi'ni başlattı ve Konya'dan bağımsız milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. 24 Ocak 1970'Te ise Milli Görüş Hareketi adını alan ekolün ilk partisi olan Milli Nizam Partisi'ni kurdu. 'Hoca' ve 'Mücahit' sıfatlarını hem kendisi hem siyaset kazanıyordu artık. 12 Mart muhtırasının ardından MNP kapatılınca bu kez Milli Selamet Partisi'ni kurdu. 1974'te Bülent Ecevit'in CHP'siyle koalisyon hükümeti kurdu. Ecevit'le birlikte 'Kıbrıs Fatihi' unvanını paylaştı. Ardından 'Milliyetçi Cephe' hükümetlerinde Süleyman Demirel ve merhum MHP lideri Alparslan Türkeş ile ortaklık yaptı. 12 Eylül öncesi iş başında olan Demirel azınlık hükümetine desteğinin bitmekte olduğunu ifade etmek için kullandığı 'kadayıfın üstü de kızardı' ifadesini, bu dönemde siyasi literatüre kazandırdı. 28 Şubat Kabusu Erbakan, 1980 darbesinin ardından diğer liderlerle birlikte Dil Okulu ve İzmir Uzunada'da tutuklu kaldı. Provokasyon olduğu sonradan ortaya çıkan 'Konya Mitingi' davanın en önemli suçlamasıydı. Yargılandı ve siyasi yasaklı kaldı. Bu arada Refah Partisi'ni (RP) arkadaşlarına kurdurdu. 1991'de yeniden Meclis'e girdi ve 1995 seçimlerinde partisi sandıktan birinci çıktı. DYP ile kurduğu ve Başbakanı olduğu Refah-Yol koalisyon hükümeti Erbakan için bir dönüm noktasına işaret edecekti. Tarihi 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı ve burada alınan kararlar, hükümetin yıkılmasıyla sonuçlandı. Ülkeyi yönetenlerin siyasi hocası Erbakan, kendine özgü tarzı bir yana, yanında yetişen ya da birlikte çalıştığı çok sayıda ismi de Türk siyasetine kazandıran bir liderdi. Türkiye'yi yöneten ve son döneme damgasını vuran politikacılar, Erbakan'ın üzerlerindeki emeği inkar etmediler. Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve çok sayıda bakan bunlar arasında. Erbakan, bu isimlerle sert siyasi mücadeleye de girdi, onlar için ağır suçlamalarda bulundu. Mevcut iki siyasi partinin lideri de Erbakan'ın öğrencisi. Erbakan, renkli kişiliği ve konuşmalarıyla da siyasi literatüre miraslar bıraktı. "Hadi oradan hadi", "Sizi gidi taklitçiler", "Glu glu dansı-fasa fiso (Susurluk ve 1 dakika karanlık eylemleri için)" bunlar arasındaydı. Erbakan, aynı zamanda maruz kaldığı tüm saldırı ve hakaretlere rağmen siyasette beyefendi, aristokrat ve sıcak tavırlarıyla da öne çıktı. En katı hasımları bile bu yönünü inkar etmedi. Türkiye ve siyaset, önemli bir şahsiyetini kaybetti. 'Nermin Hanım'la inşallah cennette beraber olacağız' Necmettin Erbakan, hastaneye yatmadan önce günlerini genelde Balgat'taki evinde çalışarak geçiriyordu. Oğlu, kızları ve sekiz torunuyla birlikte yaşıyordu. Oğlu Fatih'in, geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda doğan ikizleri Merve ve Mina, ayrı bir sevinç kaynağı olmuştu. 6 Aralık 2010'da Zaman'a verdiği son röportajda, "İleride 'malıyla, canıyla mücadele eden bir Müslüman' olarak anılmak isterim." demişti. "Siyaset cihattır, insan gücü yettiği kadar bu işi bırakmaz." sözleriyle de ömrünün sonuna kadar siyaseti sürdüreceğini ifade etmişti. En büyük eksikliği ise 6 yıl önce vefat eden hayat arkadaşı Nermin Hanım'dı. Onu çok özlediğini anlatırken, "Aile mukaddes bir yapıdır. Özel bir sevgi halk eder Cenab-ı Allah. Aile ebedidir. Cennette de bir arada olacağız inşallah. Her İstanbul'a gittiğimde mezarını ziyaret ederim. Fatiha ve diğer duaları okurum." demişti. Ayağındaki rahatsızlık için evine sürekli fizyoterapist geliyordu. Her gün dört ilaç alıyor, balık yağı kullanıyordu. "Bu kalp, bunlar zekâ parlatmak için" esprisi eşliğinde yutuyordu ilaçlarını. Diyet uygulamıyor, haftada iki gün balık yiyordu. Fırsat buldukça kitap okuyan Erbakan, Siyonizm'le ilgili kitaplara ve Osmanlı padişahlarını anlatan eserlere meraklıydı. ABDULLAH'A, TAYYİP'E, NUMAN'A HAKKIMI HELAL EDİYORUM Aynı röportajda, herkese hakkını helal ettiğini de vurgulayarak, "Abdullah'a (Gül), Tayyip'e (Erdoğan) ve Numan'a (Kurtulmuş) da hakkımı helal ediyorum. İyi niyetlerinden şüphem yok. Her kandilde beni ararlar." diye konuşmuştu. Erbakan, kökenine dair ilginç bilgiler de aktarmıştı: "Kozanoğulları'nın son beyiyiz biz. Sultan Abdülhamid, Kozan Beyliği'ni yönetimine alırken babam ve dedemi İstanbul'a götürmüş. Dedem, Sultan'ın maliye bakanı idi. Soy adımız 'Nazırzade' lakabımızdan geliyor. Annemin babası Sinop Beyi Feyzi Bey, Şeyh Şamil'in komutanıydı. Kafkaslık var anne tarafından." [Haber Portre - Ahmet Dinç ]
28 Şubat 2011 09:24
DİĞER HABERLER