Erbakan'ın "kara kutusu" Oğuzhan Asiltürk Milli Görüş'ün bundan sonraki yol haritasını anlattı.
Türkiye'de bir dönem kapanıyor. Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasi simgeleri bir bir aramızdan ayrılıyor. Belki de karşı konulamaz yeni bir siyasal dönüşüm akımı ile siyasi hafızamıza bir format atılacak. Darbeler, muhtıralar, post-modern darbeler, e-bildirilerle kodlanan siyasal sistem siyasi partilerde rehin aldığı akıllarla birlikte tarihimizdeki yerini alacak, yeni yazılacak tarihin ibret vesikası, tecrübe simidi olacak. İşte, geçmiş siyasi tarihimizin en önemli siyasi figürlerinden Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın en yakınındaki isimlerden, bir dönemin "kara kutusu" en dehşetli günlerin sır küpü Oğuzhan Asiltürk ile Erbakan sonrası Milli Görüş'ün yol haritasını, 12 Haziran öncesi Saadet Parti'nin içinde bulunduğu partiler arasında yürütülen seçim ittifakı görüşmelerini konuştuk.
FATİH LİDERLİK İÇİN TECRÜBE KAZANMALI
*Yıllarca Erbakan'ın en yakınında oldunuz, vefatından önce size söylediği özel bir şey oldu mu?
Bir çok kimse hastanede son zamanlarında Hoca'nın daha çok kendi derdiyle uğraşacağını düşünür. Hastanede de mi hasta mı hiç orayı düşünmeden bize son dakikaya kadar çalışmamızı telkin etti. İnandığı İslami, imani gerçeklerin dışında hiçbir şeyi kimse ona yaptıramadı.
*Milli görüş yoluna nasıl devam edecek?
Seçimden sonra kongre yapacağız. Hoca sağlığında Mustafa Kamalak Bey'i genel başkan yardımcıları arasında, siyasi işlerden sorumlu yapmıştı. Yani, Hoca yokken genel başkana vekalet edecek şekilde onu belirlemişti. İsmen de bana söylemişti. Şu anda seçime gideceğiz, seçimden sonra kongrede ne olacağı o zaman konuşulur.
-Hoca'nın veliahtı oğlu Fatih Erbakan mı?
Kimse bizim içimizden bu sözü söyleyemez. Çünkü, Hoca Fatih'i genel idare kurulu üyesi yaptıktan başka, genel başkan yardımcısı yapmadı. Bir insanın bir partinin genel başkanı olabilmesi için bu kademelerin hepsinden geçip, tecrübe sahibi olması lazım. Hatta birçok arkadaşımızın Fatih'in genel başkan yapılması sözlerine karşı, "Fatih'in daha tecrübe sahibi olması lazım" dedi. Biz Hoca'ya değer veririz, dediğini yaparız. Fatih'in de genel başkan olmak gibi bir derdi yok, Hoca bunu açıkça söylemiş, hepimiz aynı şeyi bilerek hareket ediyoruz. Fatih gerçekten yetenekli bir evladımız, birçok üstün meziyetleri de var, ama şu anda genel başkanlığı Hoca'nın da gösterdiği yol olarak konuşulmuyor, ileride inşallah. Biraz tecrübe kazanır başkan yardımcılıklarında, ondan sonra da Allah takdir ederse olur.
Açık konuşuyorum
*Fatih Erbakan, "görev verilirse kaçmayız" dedi, bu genel başkanlık için de geçerli değil mi?
Fatih'in kendisinin genel başkan olmak gibi bir isteği olmadı. Kaldı ki, genel idare kurulunda da söyledim, Erbakan Hoca da tecrübesinin şu anda genel başkan olması için uygun olmadığını söylemişti. Fatih çok olgun bir çocuktur. Kendisine genel başkan yardımcılığı gibi bir görev verilirse ondan kaçmayacağını ifade etmiştir.
* Hoca'ya yakınlığı ile bilinen, partinin "ak saçlıları" Fatih Erbakan'a da mı karşı?
Olur mu? Fatih bizim evladımız, Hoca'dan emanet kalmış. Ben ve bütün arkadaşlar kendisine yakınlık ve sevgi duyar. Genel başkanlık ayrı bir tecrübe işidir. Onun için Mustafa Kamalak Bey'i tercih etti Genel İdare Kurulu.
*Daha önceki yenilikçi hareketleri de desteklemediniz, yenileşmeye karşı direnç odaklarından biri olduğunuz algısı var.
Buradaki tecrübeli insanları tasfiye edeceksiniz, hiç tecrübesiz insanları getireceksiniz. Yenileşme buysa, böyle bir yenileşmeyi hiçbir parti kabul etmez.
*Yeni bir emanetçi dönemi mi başlayacak?
Hiçbir zaman emanetçi dönemi olmadı. Recai Bey de düzgün, sağlam bir genel başkan olarak, ancak Erbakan Hoca ile istişare ederek partiyi idare etti. Şimdi artık Erbakan Hoca yok, kim olursa olsun hepimizle, yüksek istişare kurulu diye bir kurul var, onunla görüşerek, konuşarak partiyi idare edecek. Herhangi bir sebeple kendi başına hereket ederse o arkadaşımız da bu partide kalamaz. O kadar açık konuşuyorum. Çünkü, biz birlikte bu mücadeleyi yapmak üzere yetiştirilmiş insanlarız. Birisi kendi başına bir şey yaparsa, biz ondan ister istemez uzaklaşıyoruz. Yoksa genç, ihtiyar meselesi değil, yaşlı olup da kendi başına hareket etmeye kalkan biri olursa ona da aynı tavrı koyarız, genç olup meseleleri birlikte konuşursa ona da destek oluruz.
İyice haşladım
*Son yaşanan ayrılık sizlerle istişare edilmediği için mi oldu?
Bir anayasa hazırladılar, hiç birimizin haberi yok. Dayanamadım bir gün açtım telefonu, "anayasanızı gönderin de biz de neymiş görelim" dedim. Gönderdiler, sayfayı açtım, ilk gördüğüm şey din değiştirmenin anayasaya hükmünün konulması. Yaptıkları anayasa bu. Sonra, şimdi genel başkan yardımcısı ismini açıklamıyorum, ona açtım telefonu, iyice haşladım, "abi düzeltiriz" diyor. Ekonomi konferansları düzenlediler, milli görüşün yıllardır uyguladığı temel prensiplere uymayan şeyler var. Borçların hazine tarafından ödeneceğine dair sözler söylüyorlar, Merkez Bankası Başkanı bir toplantıda bizi uyardı. Biz bunların yanlışlığını gösterip, düzeltelim dersek, bunlar da uymazlar, kendileri ayrılırlarsa, bizim ne günahımız var?
Hiç ayrılık yaşanmadı
*Erbakan neden 85 yaşında yeniden genel başkan oldu?
Erbakan'ı genel başkan zorla yaptılar, genel başkan olmak aklından bile geçmiyordu, ama iyi ki olmuş, bu ayrılıkta eğer Hoca genel başkan olmaz da başkası olsaydı ayrılık tabana yayılırdı. Hoca genel başkan olur olmaz iş bitti, hiç ayrılık yaşanmadı.
PARTİLİLER İSTERSE NUMAN BEY'LE KONUŞURUZ
Seçim için bazı partilerle ittifak çalışmalarını sürdüğünü belirten Asiltürk, HAS Parti ile ittifak için ise şartlar koştu: "Numan Bey'in istifa edip, gelmesi gerekir. Görüştüğümüz partili liderleri de istemeli"
* Erbakan bir seçim için ittifak kurulması yönünde telkinlerde bulunmuş, nasıl bir ittifak oluşmasını istiyordu?
Hoca'nın gönlünde olan, hep söylediği şuydu: "Bütün inananlar biraraya gelmelidir" diyordu. Meclis'in dışında, Hoca'nın gösterdiği istikamette düşünceye hem yakın hem de saygılı olan insanlar var.
*Hangi çatı altında bu ittifakın gerçekleştirilmesi bekleniyor?
Peşinen bir kararla gidilmez, bunlar konuşulacak. Birçok parti genel başkanının ifade ettiklerinden anlaşılıyor ki, Saadet Partisi çatısı altında bu ittifakın gerçekleşmesinden rahatsız olmazlar. Biz daha önce MHP ile ittifak yapmıştık, bizim nasıl adil davrandığımızı da biliyorlar. Bu ittifaklarda partiler "hakkımız kadar milletvekili alacak mıyız, almayacak mıyız" diye gözetir, biz bu hakkı teslim ederiz. Herkes hakkını alır.
*Bu ittifak Numan Bey'e de açık mı?
Numan Bey'in de partisinden istifa edip, gelmesi gerekir bu çatının altına girmek için. Gelirse, arkadaşları da istifa edip, gelirlerse olur. Bu çalışmalara katılmak isterlerse, biz Hoca'dan öğrendik, kimseye "hayır" demeden, konuşuruz.
*İttifak için kapıyı kapatmıyorsunuz.
Görüşmeye gelirlerse "konuşuruz" derken kimseyi davet de etmiyorum. Biz bu ittifak görüşmelerini belli partilerle yapıyoruz, DP var, BBP var, DSP var, Türkiye Partisi var. Onlar kabul ederlerse Numan Bey ile görüşülür. Onlardan habersiz, rızasını almadan birisini davet edemezsiniz. Bu bizim aldığımız siyasi terbiyeye yakışmaz. Onlarla konuşulur, "yapalım" derlerse, davet edilir.
*HAS Parti'nin bu ittifaka davet edilmesi gibi bir öneriniz olmayacak yani.
HAS Partili bir genel başkan yardımcısı arkadaş, geçen gün "hiçbir ittifaka sıcak bakmıyoruz" dedi. Hatta insanların gülümseyeceği bir şey de ifade ediyorlar, "baraj sorunumuz yok" diyorlar, kendileri bilirler, onlarla uğraşacak değiliz.
*AK Parti'ye karşı herkesle görüşme, ittifak yapmaya hazır olma görüntüsü içinize siniyor mu? Mesela Cindoruk varken onunla bile görüşülmüş.
Bizim yaptığımız ittifak AK Parti'ye karşı değil ki. AK Parti'nin kendi yolu var, taraftarları var, kendi siyasetini yürütüyor. Bir parti yüzde 5, diğeri yüzde 7, bir başkası yüzde 3 oy alıyor, bunların hepsi Meclis dışında kalıyor. Bunlar zaten AK Parti varken olan partiler ve seçimlerde aldıkları oylar var, biraraya gelirlerse Meclis'te temsil edilebilirler. AK Parti'ye karşı olmak şöyle dursun, bizim Meclis'te olmamız AK Parti'nin lehinedir. Biz Meclis'te olursak AK Parti'ye yapacağı hayırlı hizmetlerde destek oluruz, çok daha hayırlı hizmetler yapar.
Kırgın olsa da göstermezdi
*Erbakan'ın 28 Şubat'ı yapanlara hiç mi kırgınlığı yoktu?
Bilemeyiz, o Allah'ın bileceği bir şey. Erbakan bunları hiç konuşmazdı. Kırgın olsa da göstermez, aleyhte bir şey söylemez. Ben kaç defa şahit olmuştum, 28 Şubat'ta yapılan zulümlere karşı TSK'nın tamamını hedef alan bazı tenkitlere hep müdahale ederdi.
*Bu tutumu da 28 Şubat'a direnmedi diye eleştiriliyor.
Ne yapacaktı? Silahı mı vardı? Ordu mu dizecek de direnecek? MGK'da direndi, 4 saat onlar konuştular, 4 saat Hoca o generallere hukuk dersi verdi. Hoca sonra açıkladı, ABD Dışişleri Bakanlığı'nda hazırlanmış, gönderilmiş. 4 tane bakan, 5 kuvvet komutanı, karar da ekseriyetle alınıyor, nasıl onun dediği olur?
Kardeşlik vazifelerini yaptılar
*Abdullah Bey de Tayyip Bey de Numan Bey de Hoca'nın evlatları...
Yok, bunların hepsi aynı kategoride olmaz. Abdullah Bey, Tayyip Bey baştan beri var, Numan Bey onlara göre çok yakında gelmiş bir insan.
*Hoca'nın kendi evlatlarına "Bizansın çocukları" demesi nasıl açıklanabilir?
Hayır onlara "Bizansın çocukları" demedi, Hoca orada İstanbul'un Avrupa'nın başkenti olmasını isteyenlere söyledi bunu, ne Abdullah Bey'e ne de Tayyip Bey'e bunu söyledi.
*Cenaze töreninde Abdullah Bey'i, Tayyip Bey'i görünce ne hissettiniz?
Sadece bir kardeşlik hissettim. Erbakan Hoca'yı ebedi istirahatgâhına uğurlamak için kalkıp, gelmişler. Hepsiyle birbirimize sarıldık. İnsani ilişkiler başka şeydir, iktidarların uygulamalarındaki hataları göstermek başka şeydir. Hepsi de bizim kardeşimizdir. Nitekim onlar o kardeşliğin gereğini yaptılar, ben de Abdullah Bey'e sarıldım, Tayyip Bey'le de öyle. O ayrı bir şey, o kişisel ilişki. Bizim söylediğimiz milletin hakları, orada yanlışlıklar yapılıyor. Yoksa bir düşmanlık yok.
TSK'nın mesajı 28 Şubat'ın özrü değil
*28 Şubat tarihinde bunların yaşanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birçok insan inanır inanmaz, kabul eder etmez, Erbakan Hoca'nın 28 Şubattan bir gün önce hakkın rahmetine kavuşması, Allah'ın bir takdiri. Çünkü 28 Şubat'ta olmadık saygısızlığı yapıp, Hoca'nın aleyhinde herşeyi söyleyeceklerdi, yazacaklardı, ama böyle olunca bunları yapacak olanlar tam tersini yapmaya başladılar, Hoca'yı methetmeye başladılar.
*Genelkurmay Başkanlığı'nın yayınladığı mesajı ve 1. Ordu Komutanı'nın cenazeye gelmesini bir özür olarak değerlendiriyor musunuz?
Hayır, bu 28 Şubat'ın özrü değil, o zaman başka insanlar vardı. Nitekim Çevik Bir, "kullanıldık" dedi. Asıl özür o. Aynı şeyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da söyledi. Hoca, hep silahlı kuvvetlere "peygamber ocağı" dedi, onlar da vefat ettiğinde "büyük devlet adamı" demezler mi? Derler. Normal bir şey. Özür başka bir şey. Hata edenler özür dilediler. Geçmişi geri getiremeyiz. Ordu komutanı, Genelkurmay Başkanı'nı temsilen geldi oraya. Bu takdir edilecek bir şey, "siz geçmişte şöyle bir şey yaptınız" denir mi? Biz demeyiz.
RÖPORTAJ: Seda ŞİMŞEK