t24.com.tr yazarı Mehmet Y. Yılmaz, İslam'ın siyasetin maşası olarak kullanıldığı bir durumu, 'Muaviye'den buyana bir İslam geleneği' şeklinde formülize ederek bu günkü köşe yazısına taşımış. İşte yazısının ilgili bölümü.
Erdoğan emrediyor, Diyanet dine uyduruyor
Bir tür İslam geleneği de sayılabilir bu. Muaviye bin Ebu Sufyan’dan beri böyle. Siyaset tak diye emrediyor, ulema şak diye yapıyor!
Diyanet İşleri Başkanı’na bakılırsa toplumumuzda gördüğümüz “ahlaki ilke, değer ve erdemlerden uzaklaşmanın” sorumlusu sosyal medya!
Ve soruna çözümü de bulmuş:
“Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.”
Recep Tayyip Erdoğan, sallanmakta olan tek adam iktidarını korumak için sosyal medyayı kontrol bahanesiyle yeni sansür kanunu hazırlatmaya başlayınca, Diyanet İşleri Başkanı’nın da böyle konuşmaya başlaması çok normal.
Bir tür İslam geleneği de sayılabilir bu.
Muaviye bin Ebu Sufyan’dan beri böyle.
Siyaset tak diye emrediyor, ulema şak diye yapıyor!
Kanuni Sultan Süleyman tak diye emretmiş, Şeyhülislam Ebussuud Efendi, para vakıflarının yüzde 12 “fazla” ile kredi verebilmeleri için fetvayı bastırmıştı mesela.İstanbul’daki İngiliz işgal komutanının arzusunun Dürrizade tarafından şak diye yerine getirilmesi gibi.
Adamın Hristiyan olması bile bu durumu değiştirmeye yetmemişti.
İslam’ın fetva tarihi bunlarla dolu ve Dürrizadelerden Erbaş Efendi de aynı geleneğin izinden gidiyor.
Siyaset emrediyor, Diyanet şak diye yapıyor.Ve Diyanet İşleri Başkanı da pek ala biliyor olmalı:
Günümüzde “ahlaki ilke ve değerlerden uzaklaşılmasındaki” suçlu, sosyal medyadan çok, “rol modeli” olması gerekenlerdeki ahlaki çarpılma!
“Müslümandır, yapmaz” denilen her şeyi, üstelik de kendilerine dini gerekçeler bularak yapmayı alışkanlık haline getirmeleri.
Hatta iddiaya girerim ki günümüz Türkiye’sinde ahlaki ilke ve değerler ile alakasını tamamen kesenlerin, kendi kullanabildikleri sosyal medya hesapları bile yoktur.
Varsa da onlar adına başkaları yönetiyordur o hesapları.
Siyasette yükselişlerine paralel olarak zenginleşirlerken, bu işe çocuklarını bile alet edenlerin sosyal medyadan etkilenmediklerine de iddiaya girerim.
Sorun sosyal medyada değil.
Normal hayatta suç oluşturup, kovuşturulması gereken hangi eylem, sosyal medyada serbest ki “sosyal medya için yasal mekanizma” istiyorsunuz?
Amacın ne olduğu çok açık: RTÜK benzeri bir kurum kuracaklar ve oradan sosyal medyadaki muhalefeti sindirip, bastırmaya çalışacaklar.
Diyanet de İslam tarihinin kötü geleneğine uygun olarak, bu fikrin yaygınlaşmasına alet olmaya çalışıyor.
Tersini yapabilecek dirayeti gösterebilseydi şaşırırdık aslında!