Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığındaki 2’nci döneminde ülke beş senede çok büyük yaralar aldı. “Son kez oy istiyorum” diyen Erdoğan’a artık halkın 5 dakika bile tahammülü kalmadı. Ekonomiden yargıya, eğitimde sağlığa ülke geriye gitti. Sokaklar tamamen çetelere bırakıldı, depremlerde on binlerce insan hayatını kaybetti, kadınlar için hayat cehenneme dönüştürüldü.
Türkiye üç gün sonra çok kritik bir seçim için sandığa gidecek. Bu seçim başkanlık sitemine geçildiğinden sonraki ikinci seçim olacak. 16 Nisan 2017’de yapılan bir referandumla geçilen başkanlık sistemi ülkede rejimi değiştirdi. 6 sene önce mühürsüz oylar sayılarak geçilen tek adam rejimi ülkede birçok açıdan önemli yaralar açtı.
24 Haziran 2018’de yapılan seçimde ise Recep Tayyip Erdoğan ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. 5 senede ülke onarılması zor problemler yaşadı. Ekonomi yıllardır süren bir kriz içerisinde, yoksulluk derinleşti, alım gücü düştü. Emeğin milli gelirden aldığı pay azalırken gelir eşitsizliği zirve yaptı.
Yargı Erdoğan’ın ağzından çıkan tek bir söze bakar hale getirildi, cumhurbaşkanına hakaret davalarında artış yaşandı, işçisinden köylüsüne herkes bu dönemde sıkıntılar çekti. Yaşanan afetler iktidarın politikaları nedeniyle felakete dönüştü. Pandemide bir maske bile dağıtılamadı. Esnaf yalnız bırakıldı. Öğrenciler eğitimden uzak kaldı. Eğitimde, sağlıkta, ifade özgürlüğünde, sosyal politikalarda ülke 5 yıl öncesine göre çok daha kötü bir duruma geldi.
Yargı
Tek adam rejiminin en çok zarar verdiği alanlardan biri yargı oldu. Cumhurbaşkanına hakaret davaları zirve yaptı. 2018’den bu yana cumhurbaşkanına hakaretten açılan soruşturma sayısı 145 bin 203 oldu. Açılan dava sayısı ise 40 bin 809 olarak kayıtlara geçti. Yine ifade özgürlüğü önünde en büyük engellerden olan TCK’nin 216’ncı maddesinden açılan soruşturmalarda da devasa artış yaşandı. ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ olarak ifade edilen maddeden 2021 yılında açılan soruşturma sayısı 23 bin 919, dava sayısı ise bin 953 oldu. Dünya Adalet Projesi tarafından 2008’den beri yayımlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde de Türkiye geriledi. 2016’da 99’uncu olan Türkiye, 2022’de 116’ncı sırada yer aldı.
BasınBaşkanlık sisteminden en çok nasibini alanların başında basın geldi. Basın İlan Kurumu tam anlamıyla bir Saray kurumuna dönüştürüldü. Muhalif medyanın çeşitli bahanelerle ilan hakkı engellendi. 2020 yılında başta Cumhuriyet, Sözcü, BirGün ve Evrensel gibi gazeteler olmak üzere 803 gün ilan kesme cezası verdi. 2021’de ise gazetelere 639 gün ilan kesme cezası verildi. RTÜK ise televizyonları baskı altına aldı. 2016 yılında sadece bir program hakkında yayın durdurma cezası veren RTÜK son yıllarda muhalif medyaya ceza yağdırdı. 2019-2021 arasında tam 505 yayın hakkında durdurma cezası verildi. 2022 yılında ise Halk TV, TELE 1, KRT TV, Fox TV ve Flash TV’ye toplam 17 milyon 335 bin lira tutarında 54 kez cezai yaptırım uyguladı. A Haber, Ülke TV, Kanal 7 gibi yandaş televizyon kanallarına herhangi bir ceza verilmedi.
İşçiEmekçiler de başkanlık sisteminden en çok zarar gören kesimlerden oldu. İş cinayetleri her yıl artarken grev yasakları da sıradan bir hal aldı. 2002 yılından 2015 yılına kadar 8 grev yasaklandı. 38 bin 50 işçi bu grevlerden etkilendi. 2017’den itibaren ise 12 grev yasaklandı. Bu yasaklardan tam 156 bin 899 kişi etkilendi. Başkanlık sistemine geçilen 2018’den beri ise iş cinayetlerinde tam 10 bin 684 emekçi hayatını kaybetti. Bunların birçoğunu da çocuklar oluşturdu. Başkanlık dönemi öncesinde milli gelir içinde emeğin payı yüzde 35,3 iken 2022’de yüzde 25,2’ye geriledi. Buna karşılık milli gelir içinde sermayenin payı başkanlık rejimi öncesi yüzde 48 iken 2022’de yüzde 56,7’ye yükseldi. Dolaylı vergiler 2000’de yüzde 59 iken 2022’de yüzde 64’e ulaştı. Çalışanlar vergi yükü altında ezildi.
İşsizlikİşsizlikte de bu dönemde artış yaşandı. DİSK verilerine göre geniş tanımlı işsiz sayısı Erdoğan’ın seçildiği 2018 Haziran’da 6 milyondu. Dün açıklanan verilere göre ise işsiz sayısı 8 milyon 308 bin oldu. Yine 2018’de 2,4 milyon olan genç işsiz sayısı ise bir dönem 3 milyonu geçse de geçen sene 2,9 milyona ulaştı.
KadınKadın cinayetleri de bu dönemde adeta zirve yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2022’de 334 kadın erkekler tarafından katledildi. 245 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Son 5 yılda işlenen kadın cinayeti sayısı ise tam 2 bin 50 oldu. Yine kadın haklarını ve yaşamını korumayı taahhüt eden İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın tek bir imzasıyla çıkıldı. Son olarak ise 6284 Sayılı Yasa pazarlık konusu yapıldı. Cumhur İttifakı tamamen kadın düşmanı bir ittifak haline geldi. AKP içinden 6284 Sayılı Yasa’yı savunanlar dahi hedef haline getirildi.
KayyumlarYerel yönetimlere kayyum atamalarıyla halkın iradesi resmen gasbedildi. 2019 yerel seçimlerinin ardından 3’ü büyükşehir, 5’i il, 33’ü ilçe ve 7’si belde belediyesi olmak üzere toplam 48 HDP belediyesine kayyum atandı. Belediye başkanları tutuklandı. Bununla da yetinmeyen iktidar CHP yürütmesindeki Urla Belediyesi’ne de kayyum atadı.
Mafya cenneti Son beş yılda en dikkat çeken konulardan birisi Sedat Peker’in ifşaları oldu. Bu ifşalar ülkenin adeta bir suç cennetine dönüştüğünü ortaya koydu. CHP’nin hazırladığı ‘‘Mafya-Siyaset-Ticaret İlişkileri’’ konulu raporda AKP iktidarı döneminde Türkiye’de hiç olmadığı kadar kara para, uyuşturucu, offshore, mafya, rant, kirli ticaret ilişkilerinin ortaya saçıldığı belirtildi. Uluslararası çeteler ülkeyi çatışma alanı haline getirdi. BM Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu’nun son açıkladığı uluslararası narkotik raporunda ise Türkiye’nin uyuşturucu kaçakçılığında geçiş noktası konumunun giderek arttığını bildirdi. Raporda, Türkiye ve Balkan ülkelerinin eroin kaçakçılığının en önemli rotası haline geldiği vurgulandı. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi tarafından açıklanan Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre ise en çok eroinin ele geçirildiği ülke Türkiye oldu.
İnsan haklarıSon beş yılı en çok özetleyen başlıklardan biri de insan hakları oldu. Sürekli insan hakları vurgusu yapan AKP iktidarının hazırladığı ‘‘İnsan Hakları Eylem Planı’’ sadece kağıtta kaldı. Planda uygulanması planlanan birçok başlık hayata geçirilmedi. Anayasa Mahkemesi son beş yılda tam 56 bin 476 hak ihlali kararı aldı. Bunun 35 bin 433’ü geçen yıl alındı. AB’nin 2022 Türkiye raporunda ise demokrasi ve insan haklarında daha da geriye gidildiği ifade edildi.
Pandemi2019’da başlayıp etkisini geçtiğimiz yıla kadar sürdüren Covid-19 pandemisi Türkiye’yi de vurdu. Krize hazırlıksız yakalanan iktidar, ilk sokağa çıkma açıklamasında büyük paniğe neden oldu. İnsanlar marketlere akın etti. Ardından halka ücretsiz beş adet maskeyi dağıtmayı da beceremedi. Ölü sayısı uzun süre saklandı. TÜİK verilerine göre Mart 2020’den 2021 sonuna kadar gerçekleşen tüm ölümlerin, salgın öncesi üç yılın ortalamasıyla karşılaştırılmasıyla elde edildi. Fazladan 217 bin ölüm yaşandı. Uzaktan eğitim nedeniyle okullar açılamadı. Pandeminin bir diğer yıkıcı etkisi ise ekonomide yaşandı. 125 bin esnaf iflas bayrağı çekti. Gülünç rakamlarla krediler açıklandı. Saray yönetimi pandemiyle savaşta etkisiz kaldı.
Depremler6 Şubat’ta merkez üssü Maraş olan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler 11 ili vurdu. 50 binden fazla yurttaş hayatını kaybetti. Deprem karşısında iktidar sınıfta kaldı. Havaalanı ve yollar çöktü, bölgeye yönelik arama kurtarma faaliyetleri gecikti. Günlerce yardım gitmeyen bölge halkı ‘hükümet nerede?’ diye isyan etti. Nüfusun çok büyük kesiminin göç etmek zorunda kaldığı özellikle Hatay’da büyük yıkım yaşandı. Askeriye yardım için çok geç görevlendirildi. Talimatsız tek bir adım atılmayan sistem nedeniyle birçok konuda geç kalındı. Kendi iradesi dışında bölgede ve ülke genelinde büyük bir yardım ve dayanışma kampanyası örgütlendiğini gören iktidar AHBAP derneğini hedef aldı. CHP’li belediyelerin yardımları engellendi. Kızılay ve AFAD gibi kurumların skandalları gün yüzüne çıktıMaraş depremleri hükümetin ‘güçlü devlet’ imajını yerle bir etti. Hatay’da sus sıkıntısı ise devam ediyor. Benzer sıkıntılar 24 Ocak 2020’de meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki Elazığ depreminde ve 30 Ekim 2020’de gerçekleşen İzmir depreminde de yaşandı.
Yangınlar28 Temmuz 2021’de Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Türkiye’nin birçok şehrine yayılan orman yangınları yaşandı. Omanlar yanarken yangın söndürme uçakları ise havalanmadı. Yangınlara müdahale gecikirken yangın söndürme uçaklarının hurda denilerek THK’nin ambarlarında çürüdüğü ortaya çıktı. Kamuoyu baskısının ardından aynı uçaklar bir sonraki yıl kullanıma hazır hale getirildi. Hükümet, yangınlar konusunda da sınıfta kaldı.
Sel felaketi
11 Ağustos 2021’de Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz bölümünde etkili olan aşırı yağış sonucu meydana gelen sel, su baskını ve heyelanlar. Kastamonu, Sinop ve Bartın illerini etkileyen sellerde toplam 97 kişi hayatını kaybetti, 228 kişi ise yaralandı. Hükümet bu felaketler için de yeterli önlemler almadı. Dere yataklarına kurulan yerleşim bölgeleri felakete adeta kapı araladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgeye yaptığı ziyaretlerde halka çay fırlattı.
FezlekelerMeclis işlevsiz hale getirildi. Dokunulmazlık dosyaları muhalefete karşı sopa olarak kullanıldı. Son beş yılda 2 bin 2 fezleke hazırlandı. HDP’li Semra Güzel, Leyla Güven ve Ömer Faruk Gergerlioğlu ile CHP’li Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı. Güzel ve Güven cezaevinde bulunuyor. Gergerlioğlu ile Berberoğlu’nun dokunulmazlık dosyası ise Anayasa Mahkemesi’nden döndü ve iki vekil tekrar milletvekilliğine geri döndü. Son olarak CHP’li Ali Mahir Başarır ile İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın vekilliğinin düşmesi için Meclis’e fezleke sunuldu.
Dış politikaErdoğan, dış politikadaki başarısızlıkların ardından keskin manevralar yaptı. 2019’da yenilenen İBB seçimi öncesi “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz Binali mi?” ifadelerini kullanan Erdoğan, darbeci ilan ettiği Sisi ile barışmanın yollarını aradı. Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından Suudi Arabistan’a tepki gösteren Erdoğan, “Bizden alamazlar” dediği Kaşıkçı davasını Suudi Arabistan’a teslim etti. Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü olmakla itham ettiği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yakınlaşmaya gidildi. BAE Veliaht Prensi, Saray’da “turkuaz halıda” karşılandı, onuruna yemek verildi. İki ülke arasında SWAP anlaşmaları imzalandı.
EkonomiBaşkanlık sisteminde en büyük sıkıntı ise ekonomide yaşandı. Halk süt, yumurta, patates soğan gibi temel gıdalara erişimde bile zorlanır hale getirildi. Yoksulluk derinleşti ve kalıcı hale geldi. Dolar ve avro kuru bu dönemde zirve yaptı. Halkın alım gücü ciddi şekilde zarar gördü. Ekonomik kriz en çok enflasyonda kendini gösterdi. Enflasyon oranı geçen yıl yüzde 64,27 olarak gerçekleşti. Gıda enflasyonu ise çok daha kötü duruma geldi. Dünya Bankası’nın verilerine göre, gıda enflasyonunda Türkiye yüzde 77’yle dünya beşincisi oldu. Yine yoksulluk oranında da oldukça yüksek bir artış yaşandı. Ülkedeki 5 kişiden biri yoksul hale geldi. Yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı yüzde 21,6’ya yükseldi. Sürekli yoksulluk oranı ise yüzde 14 oldu. Açlık ve yoksulluk sınırında da inanılmaz bir artış yaşandı. Türk-İş’e göre açlık sınırı 2018 Haziran’da bin 714 TL, yoksulluk sınırı ise 5 bin 584 TL’ydi. Geçen ay ise açlık sınırı 10 bin 135TL’ye, yoksulluk sınırı 33 bin 15 TL’ye yükseldi. Döviz kurunda ise çok büyük artışlar yaşandı. Dolar kuru 22 Haziran 2018’de 4,7 liraydı. Bugün ise 19,5 TL. Avro kuru ise 5,4 TL iken 21,5 TL’ye yükseldi. Gram altının fiyatı 218 lira iken bin 284 TL oldu.
EğitimEğitimde de başkanlık sisteminden sonra çöküş yaşandı. Akademisyenlerin özgür çalışma ortamı ellerinden alındı. Üniversiteler AKP ilçe teşkilatlarına dönüştürüldü. Mobbing sıradan bir hal aldı. Erdoğan’ın bir sözüyle üniversite ve liseye giriş sınavlarının sistemi değiştirildi. Üniversitelerde kontenjanlar boş kalmaya başlayınca baraj tamamen kaldırıldı. Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılarak öğretmenler ayrıştırıldı.