Erdoğan’ın dünürü için özel 'vurgun' planı

Marmaris’te 140 bin metrekarelik Datça-Bozburun koruma bölgesi içindeki bir tarlaya, “şahsa özel imar planı” değişikliği hazırlandı. Tarlanın sahibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’ın dünürü.
Bir yerde kamu çıkarı korunmuyorsa orada muhakkak bir şahsın, tarikatın, vakfın, siyasetçinin veya şirketin çıkarı korunuyor demektir. İkisinin uzlaşamayacağını AKP öğretti artık. Bir şeyi daha öğretti tabii; akarabaların hatırının ne denli büyük olduğunu. İşte size Saray eşrafından bir akrabanın hatırına yapılan “şahsa özel imar değişikliği” hikâyesi daha…

Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü 31 Aralık’ta Hisarönü Mahallesi’ndeki bir tarla ile ilgili imar planı değişikliğini askıya çıkardı.



İmar planı değiştirilmek istenen yer Kirseburnu körfezinin dibindeki 142 no’lu parsel. İmar planının kapsadığı tarla 23 bin 20 metrekare. Projeye göre 15 bin 899 metrekaresi “Özel Yaşlı Bakımevi”ne ayrılacak. 2 bin 740 metrekaresi rekreasyon alanı, 2 bin 936 metrekaresi rekreaktif alan, bin 233 metrekaresi park ve bin 443 metrekare de yol olacak.

Plan bakımevi için, lakin projenin tamamına bakıldığında ucu yat limanına kadar gidiyor. İşin doğrusu buraya ne yapılacak olursa olsun, imara açılması tartışma götürmeyecek şekilde yasal düzenlemelere aykırı zaten.

Yasaları göz göre göre kimin için çiğniyorlar peki?

Arazinin mülkiyetinin yüzde 80’i Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’ın damadının annesi Ayşe Sevda Peker’e ait. Yani Cumhurbaşkanı’nın yeğeninin annesine özel bir imar planı değişikliği hazırlanmış.

Mustafa Erdoğan’ın kızı Sümeyra Erdoğan 2010 yılında Peker Tekstil’in sahipleri Hikmet ve Sevda Peker’in oğlu Burak Peker ile evlenmişti. Lütfi Kırdar Rumeli Salonu’nda yapılan görkemli düğünün nikâh şahitleri Recep Tayyip-Emine Erdoğan çiftiydi.

***

Peker araziyi 2016 yılında satın almış. Üzerinde sadece tek katlı iki köy evi bulunuyor. Bunun dışında tek çivi bile çakılmamış, çakılması da imkansız. Çünkü bölge özel koruma kanunlarına tabi.

İmar planı değişikliği yapılan tarla, 1990’da Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen ve Marmaris Milli Parkı’nı da kapsayan “Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi” içinde yer alıyor. Buna dair 1/25.000 ölçekli plan da 7 Ocak 2015’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı.

Datça-Bozburun yarımadası Avrupa’da korunması gereken 100, Türkiye’de 9 orman sıcak noktalarından biri. Türkiye 1993’te Ramsar Sözleşmesi’ne taraf oldu ve sözleşme 1994’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Dolayısıyla sulak alanların korunması mecburi. Sulak alanların kaybedilmesi halinde geri dönüşün mümkün olmadığı; başta kuşlar olmak üzere hayvan ve bitki çeşitliliği nedeniyle “doğal müze” kabul edildiği; bulundukları yerin ekolojik dengesi açısından hayati oldukları biliniyor.

Hisarönü de Datça-Bozburun hattının önemli zonlarından. Özellikle nesli tükenmekte olan bir su samuru türünün yuvası. Haliyle o imar planı, bir türün soykırım emri anlamına da geliyor.

Datça-Bozburun koruma alanının büyüklüğü yaklaşık 140 hektar. Oysa aynı alanda yer alan 23 hektarlık bir kısma mahsus imar düzenlemesine gidilmesi ulusal ve uluslararası düzenlemelere aykırı olduğu gibi, planlamanın bütünlüğüne de aykırı. Daha anlaşılır söyleyelim: “Özel koruma bölgesi” demek, tüm alanın aynı standartlarda, aynı yasal düzenlemelerle korunması demektir. Onun içinden bir parseli seçip, mülkiyeti kime ait olursa olsun, oraya özel imar düzenlemesi yapamazsınız!

Ne var ki yasaları eğip bükerek yaptılar.

***

Plan değişikliği dosyasında imara açılan arazinin “marjinal tarım alanı” olduğu belirtiliyor ve ilgili düzenleme hatırlatılıyor: “Bu tür arazilere tarımsal tesisler, belli koşullar ve ilgili kurumların görüşü alınarak kurulabilir. Eğitim, sağlık gibi kamusal tesisler ile sosyal ve teknik altyapı tesisleri, gerekli izinler alınarak inşa edilebilir.”

Bir devlet kurumu, devletin koyduğu kuralın, çıkardığı yasanın etrafından dolanır mı? Zira aynı düzenlemede, “bölgede uygun başka bir alternatif yer olmaması halinde…” deniliyor. Üstelik özel koruma bölgelerindeki kültür ve tabiat varlıklarının korunması için, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 15. maddesinde, “trampa usulü”nden bahsediliyor. Anlamı kabaca şu: Eğer sosyal tesis kurulmak zorundaysa, öncelikle alternatif başka yer verebilir.

Nitekim Marmaris Belediyesi de kendisine konuyla ilgili başvuru yapıldığında 2 Haziran 2020 tarihli bir yazı ile değişiklik talep edilen parselin bulunduğu alanda imar planı olmadığını, buna karşın ilçe sınırları içerisinde sosyal tesise uygun imar planına sahip alanlar bulunduğunu bildiriyor. “Başka yer verebiliriz” diyor kısaca. Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri 21. Bölge Müdürlüğü de 11 Mayıs 2020 tarihli yazısında, alanın derelerin muhtemel taşkın sahası içinde olması sebebiyle imar planı çalışmasının uygun bulunmadığını belirtiyor. Onlar da “Önce alternatiflere bakılmalı” diyor.

Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığı bütün bunlara rağmen imar planı değişikliğini hazırlayarak, örneğine çok sık rastladığımız “şahsa özel imar planı” hazırlıyor.



Bu ısrarın bir sebebi olmalı. Onu da planın devamında görüyoruz aslında. İmar düzenlemesi yapılan bölgenin kıyısında yat limanı bulunuyor. Daha doğrusu kum birikintilerinden oluşmuş alanlara sahip küçük teknelerin yanaşabildiği bir liman.

Projeye karşı çıkan ve konuya ilişkin basın açıklaması düzenleyen Marmaris Kent Konseyi üyeleri, çevre savunucuları, meslek odası mensupları ve hukukçular kişiye özel imar planı değişikliğinin bölgedeki tahribatı artıracağından kaygı duyuyorlar.

Haksız da sayılmazlar. Nitekim Marmaris’te koruma altındaki bölgelerde, milli park sınırları içinde bulunan özel mülkiyete ait parsellere mahsus imar planları yüzünden yoğun bir betonlaşma başlamış durumda.
01 Şubat 2022 10:51
DİĞER HABERLER