Erdoğan, İstanbul seçimlerinin yenilenmesini gerçekten ister mi?

Erdoğan hırsızlıkla kaybettiklerini anlatacak, oysa tekrarlanır da 100 bin farkla kaybederse bırakın bunu halka anlatmayı, artık bittiğini kabul edip siyaseti bırakması gerekecek.

ALİ NESİN- ARTIGERÇEK 

Bu yazıyı okumadan önce Celal Başlangıç'ın dün ARTI GERÇEK'te yazdığı "'Büyük ustalık' bitti; Erdoğan'ın 'tökezleme' dönemi başladı" yazısını okumanızı öneririm. Celal bir köşe yazısıyla seçimde bütün partilerin artı ve eksilerini yazmış. Bu yazımla esasında Celal'in yazısını tamamlayacağım, uzun bir konu olduğundan belki de bir sonraki yazısını çaldım ama ben bu konuyu ısrarla 24 Haziran seçimlerinden beri söylüyorum, o da artık Recep Tamam Erdoğan'ın AKP'den daha az oy aldığıdır.

24 Haziran seçimlerine kadar yapılan bütün seçimlerde Erdoğan AKP'nin can simidi gibiydi, partinin lokomotifi oydu ve kendisine göre karizmasıyla seçimleri kazanıyordu. Bu karizma yada lokomotif esasında 7 Haziran seçimlerinde ciddi bir kaza yaptı ve Erdoğan'ı uyardı. Anımsarsanız, 7 Haziran seçimlerinde propagandayı Recep Tamam Erdoğan tek başına yaptı ve seçimleri bırakın kaybetmeyi, iktidardan düştü.

Bu önemli bir uyarıydı ama Erdoğan ciddi bir megaloman olduğundan bunu anlamadı yada anlamamazlıktan geldi. Esasında bu aynı hızlı tren kazası gibi bişeydi onlar için, nasıl rayları değiştirmeden hızlı treni çalıştıramazsan yada çalıştırmaman gerekiyorsa, seçmen de cumhurbaşkanıyla milletvekili seçimlerine gitmeyi uygun bulmadı. Ne zamanki 1 Kasım seçimleri için lokomotifin başına başbakan Ahmet Davutoğlu geçti ama hileli ama hilesiz, AKP yine iktidarı aldı.

Gelelim 24 Haziran seçimlerine, AKP'nin aldığı oylarla cumhurbaşkanı adayı Recep Tamam Erdoğan'ın oylarını karşılaştırdığınızda, daha doğrusu cumhurbaşkanlığı oylarından MHP ve BBP oylarını çıkardığınızda Erdoğan'ın oyunun AKP oyunun altında olduğunu görüyorsunuz. AKP öyle bir parti ki, kimse bu olayı sesli olarak dillendirmedi yada dillendiremedi. O yüzden yandaş basının devamlı olarak yazılan ve söylenen "17 yıldır kimse Erdoğan'ı seçimde yenemiyor" safsatası 7 Haziran seçimlerinde bitmişti.

Gelelim bu seçimlere, AKP seçmeni İstanbul ve Ankara'da seçimlere ağırlığını koydu ama büyükşehir belediyelerini kazanamadı. Seçmen partisine küstü mü diye soracak olursanız, koskoca bir "HAYIR" derim. Partisine küsen seçmen ne ilçe belediyelerinde ne de belediye meclis üyeliği seçimlerinde partisini bu şekilde desteklemez.

Peki, ilçe belediyelerini ve belediye meclisini destekleyen seçmen neden direkt Erdoğan'ın seçtiği büyükşehir belediye başkanlarını seçmiyor. Çünkü o seçmen "Her şeyi ben yaparım" diyen birisine biyere kadar dayandı ve artık tavrını koydu.

O zaman Erdoğan nerede yanıldı da "Tek adam" modeli bir anlamda seçmene takıldı ve o seçmen Erdoğan'dan uzaklaştı. Başka bir örnekle anlatmaya çalışayım, ben karşı karşıya 2 lokanta açsam ve her şeyiyle aynı yemekleri yapsam ama birisini alabildiğine şatafatlı yapsam ve yemekleri 5 liraya satsam, diğerini de sıradan bir lokanta yapsam ama yemekleri 6 liraya satsam, adım gibi eminim ki o müşterilerin %80'i pahalı olan yeri tercih edeceklerdir. Bunun nedeni çok basit, hem sosyolojik, hem de psikolojik. Pahalı ama basit olan lokantada kendisini bulacaktır, diğer yer onun yeri değildir, alışık olmadığı biyerdir onun için, evi gibi biyeri tercih ettiğinden 1 lira fazla vermek umurunda olmayacaktır. Ve ben sonuçta diğer lokantayı kapatmak zorunda kalırım, yani AKP durur ama saraydan yürütülen AKP mantığı iflas eder. Seçmen ara sıra da olsa oturup sohbet edebileceği bir parti başkanı ister, saraydaki parti başkanı ona çok ama çok uzaktır, sevgisi korkuya dönüşür, nasıl Osmanlı'da devrilen yada sürgüne gönderilen, katledilen padişahlara ses çıkarmadıysa, yarın Erdoğan'ın devrilmesine de, yargılanmasına da ses çıkarmaz. Çünkü o kendisinin benimsediği bir kişilik olmaktan çıkmıştır. İşte tam da burada, o seçmen de yavaş yavaş Erdoğan'ın diplomasını sorgulamaya ve evden çıkan dolarları sorgulamaya başlar.

Şimdi Erdoğan haricinde herkes İstanbul'da seçimlerin tekrarlanmasını konuşuyor ama Erdoğan YSK'nın vereceği kararın son karar olduğunu söyleyerek ve bir anlamda tek yetkili gibi belediyelerle nasıl çalışacağını anlatarak ve 2023'e hazırlanılmasını söyleyerek YSK'ya seçim kararı vermemelerini söylüyor.

Bunun nedeni çok basit, sonraki seçime kadar Erdoğan hırsızlıkla kaybettiklerini anlatacak, oysa tekrarlanır da 100 bin farkla kaybederse bırakın bunu halka anlatmayı, artık bittiğini kabul edip siyaseti bırakması gerekecek.

Seçim sonuçlarına hangi parti ne kadar il kazandı diye bakmamak lazım sadece, MHP bu seçimlerde daha önce AKP'nin olan 7 ili kazanmış. Peki MHP kaybettiği 4 ili hangi partilere karşı kaybetmiş, birini AKP, 2'si CHP ve diğeri de HDP. AKP seçmeni bu gerçeği önüne koyduğunda artık "Tek adam"lığı da, MHP'yle yapılan cumhur ittifakını sorgulayacaktır.

Yazının başında da yazdım ya uzun bir konu diye ve Celal o yüzden bu kısmı bilerek boş bırakmış, ben de yazıya sonraki yazımda devam edeceğim. Yazının başlığı da bugünden hazır: ERDOĞAN AKP GENEL BAŞKANLIĞINDAN İSTİFA EDECEK...

20 Nisan 2019 13:33
DİĞER HABERLER