Erdoğan iyi ki muhtar olamamış

2002 yılının gazetelerini açıp baktığınızda kurulmakta olan parti ve başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm kurucularına hakaret yağdığını görürsünüz. Şimdi Başbakan Erdoğan’a “Sizin başbakan olacağınızı yazmıştım” diyenler, gerçekte “O kirli bir isim... AK Parti olur, Erdoğan olmaz” diye döktürüyordu. En çarpıcı olanı ise bir mahkeme kararına dayalı olarak yapılan “Muhtar bile olamaz” manşetiydi. Bildiler. Erdoğan gerçekten muhtar olamadı. Ola ola başbakan oldu. İktidarda 8’inci yılına gidiyor, anketler en az bir 4 yıl daha iktidarda kalacağını gösteriyor. Bu 8 yıl Türkiye için dramatik değişimlerin yaşandığı bir dönem oldu. Zamanda dondurulmuş gibi duran Türkiye müthiş bir sıçrama yaptı. Erdoğan, “Kriz teğet geçecek” dediği zaman alay edenler, kafa bulmaya çalışanlar bugün dünyadaki tablo ve Türkiye’nin durumunu görüyor ve kuyruklarını bacaklarının arasında saklanacak köşe arıyorlar. 8 yıl önce sağlık sistemimiz dökülüyordu, doktor muayenesi için saatlerce kuyrukta bekliyor, kötü hastanelerde tedavi görüyorduk. İyiye alışıp unuttunuz. Okul yapımı sadece iyiliksever insanların omzuna yüklenmişti, şimdi Anadolu’nun her köşesinde okul yapılıyor, ders kitapları da bedava. Uçak bir azınlığın ulaşım aracıydı. Bugün “Beyaz Türkler!” havaalanlarının otobüs garına dönmesinden şikayetçi. Hızlı tren için ciddi adımlar atılıyor. İstanbul 600 yıl unutulmuşluğunun ardından yeniden altın çağını yaşıyor. Birleşmiş Milletler merkezlerinin açılmasının ardından çehresi iyice değişecek. Hukuk alanında ciddi değişim ve reform yaşanıyor. Üstelik bütün bunlar, iktidarı zorlayan, doğruya yönlendiren, eksiklerini dile getiren bir muhalefet eksikliğine rağmen yaşanıyor. Bu ülkenin muhalefeti ne yazık ki, çarşafa değil de başörtüsüne dolanmış durumda. Rakamlar ne durumda olduklarını açıkça gösteriyor. Böyle bir tablo da, “Erdoğan iyi ki muhtar olamamış” demek yanlış mı sizce... Hoşgeldin yeni Radikal Radikal, Eyüp Can kaptanlığında yeni bir yolculuğa başlıyor. Türkiye’de Selahattin Duman yönetiminde denen tabloidden sonra kompakt gazeteciliği deniyor. Avrupa’nın ağırlıklı bölümü bu boya geçmiş durumda. Can’ın gazeteciliğin eksik ve yanlışlığına ilişkin tespitleri çok doğru. Dilerim elindeki kadro ve imkanlar, bu eksikleri tamamlama yolunda ciddi bir adım atmasını sağlar. Eyüp Can ve tüm çalışma arkadaşlarına bu yolculukta başarılar diliyorum. Yelkenleri radikal rüzgarlarla dolsun. Bir yelken klasiği Cap İstanbul SABAH’ta en iyi yaptığım işlerden biri, Açık Deniz Yat Yarışları’na sponsor olmaktı. Yarışlara maddi katkı sağlamakla kalmayıp yelken sporunu daha cazip hale getirmeyi başardık. Yarışmaya katılım sayısı her yıl arttı, gençlerin ilgisi sağlandı. Ama gemi yüzdürmekten çok rejimle ilgilendiği için okyanusta gemisini karaya oturtan Deniz Kuvvet Komutanlığı, SABAH’ın bu katkısını malum nedenlerle istemedi. Donanma Kupası yine de başarıyla devam ediyor. Şimdi bir de uluslararası yelken yarışımız var: Cap İstanbul. Fransa’nın Hyeres limanında başlayıp, İstanbul’da sona eren WOW Cap istanbul’a bu yıl tek Türkiyeli yelkenci Selim Kakış katıldı. Türkiye’nin tanıtımında önemli rol oynayan Cup İstanbul, inançlı bir grup insanın çabalarıyla yoluna devam ediyor. Ellerine sağlık diyorum.
17 Ekim 2010 08:25
DİĞER HABERLER