Vefat eden milli futbolcu Sedat Balkanlı için taziyeye giden Başbakan Erdoğan 45 dakika ezberden Yasin Suresi'ni okumuş. Sedat'ın eşi Şükran Hanım anlatıyor...
Galatasaray ve Fenerbahçe formasıyla attığı kafa golleri nedeniyle “Altın kafa” lakabıyla anılan Sedat Balkanlı’nın 12 yıl önce konuşma bozukluğuyla baş gösteren ALS (Locked-In Sendrom) hastalığına “çaresiz” dendi. Sedat Balkanlı’nın bu süreçte tek destekçisi ise eşi Şükran Balkanlı oldu. 30 Nisan’da hayata gözlerini yuman Sedat Balkanlı’yı eşi Şükran Hanım’dan dinledik... Şükran Balkanlı eşi için “Benim üç oğlum vardı. Biri Sedat’tı. Ama büyütemedim onu. ‘Bir gün onu yürüteceğim, koşturacağım, yemek yemeği öğreteceğim’ diyordum. Kısmet olmadı” diyor.
Sedat Bey’le aynı semtin çocuklarıymışsınız... Nasıl tanıştınız?
Gaziosmanpaşa’da oturuyorduk. Tanıştığımızda ben 18, Sedat ise 20 yaşındaydı. Sedatların ailesinin sakatatçı dükkanı vardı. İşe gidip gelirken dükkanın önünden geçerdim. Böylece tanıştık. Bana arkadaşlık teklif etmişti. Ben de kabul ettim.
Sedat çok iyi bir futbolcuydu, peki nasıl bir eşti?
Mükemmel bir eşti. Merhametli, eli açık, neşeli, yardımsever, sevecen, çok pozitif bir insandı.
Ünlü olduktan sonra kıskandınız mı Sedat’ı?
Çok kıskanırdım. Maçlara gittiğimde, tesis çıkışında bir sürü kadın olurdu. “Bir kere öpeyim”, “Seni seviyorum Sedat” diye bağırırlardı. Kimsenin onu benden fazla sevmesini hiç istemezdim.
Eşiniz evlendikten ne kadar sonra bu hastalığa yakalandı?
Sağlıklı döneminde 10 yıl yaşadık. 21 yaşındaydım evlendiğimde o da 24 yaşındaydı... 12 yıl boyunca da hastaydı.
Bu hastalığı öğrendiğiniz zaman nasıl hissettiniz?
Doktor hastalığın aşamalarını yüzümüze söyledi. Sedat’a da 2-3 yıl ömür biçti. Kahrolduk. O anı yaşamak o kadar acı ki... En kötüsü ise ne zaman öleceği belliydi.
Sedat Bey nasıl etkilendi?
“Neden biz” diye ağlıyorduk.
Bir mucize beklediniz mi?
Hep ümidimiz vardı.
Sedat’ı iyileştirmeyi vaat eden büyücüler dayanmış kapınıza?
Çaresizlik neler yaptırıyor insana. Büyücülere bile inanıyorsunuz. Birisi “Bahçedeki su kuyusuna büyü yapmış” dedi, İSKİ’den adam getirdik. Evin yakınındaki tüm kuyuları boşalttırdık. Evimizde binlerce muska vardı, vakitli vakitsiz Sedat’ı yıkıyorduk, suları dört yol ağızlarına döküyorduk. Yarabbi affetsin! İnsanın başına gelince bir ümit, “Acaba olur mu?” dedik. Sonuç hep sıfırdı, yaptığımız yanlışlar hastalığın ilermesine sebep oldu.
Neler yaptınız?
Size komik gelecek belki ama çaresizlikten yatırların içinde yatırdık. Günlerce derelerde kurbağa aradık. Canlı kurbağalar kestik, Sedat’ın başına koyduk. Özel bir soğanı Sedat’ın sinirlerine sürdük. Birinci dereceden derisi yandı. Bunlar Sedat’ı çok yıprattı.
Peki, Sedat Bey’in hastalığı boyunca siz çocuklarınıza zaman ayırabildiniz mi?
Hastalığın ilk zamanlarında ayıramadım. Çoçuklarım nasıl büyüdüler bilemedim. Hastalıkla yaşamayı öğrendikten sonra zaman ayırabildim.
Sedat Bey sizi yorunca, çocuklardan öfke çıkardığınız oldu mu?
Olmaz mı hiç! Bazen Sedat’a kızar, ona bir şey diyemeyince çocuklara “Çok sinirliyim, beni yalnız bırakın” derdim. Beni anlarlar, “Biz babamla ilgileniriz” derlerdi. Bu hastalıkla yaşayınca onlar da çok olgunlaştı. 17 ve 18 yaşındalar ama büyük adam gibiler.
Sosyal hayatınız nasıldı? Yalnız bırakabiliyor muydunuz Sedat Bey’i?
Uzun vadeli bir yere gittiğim olmazdı. Alışverişe ya da güne birkaç saatliğine giderdim. O zamanlar ailem bakardı Sedat’a. Sedat ölmeden az süre önce 15 gün Umre’ye gittim. Umre’ye de ona dua etmek için gittim. Umre’den döndüm ve Sedat vefat etti.
Ölümü bekliyor muydu artık?
Hiçbir zaman “Öleceğim” demedi. Zaten ALS hastalığından değil, kanserden vefat etti. Dört ay önce kanser teşhisi konuldu. Karın boşluğunda oluşan bir tümör var dendi. Hiçbir zaman söylemedik ona kanser olduğunu.
Sizinki nasıl bir sevgi?
Nikahta filmlerdeki gibi söz vermiştim “Hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde yanında olacağım” diye. Ben bu hastalığın çaresiz bir hastalık olduğuna hiçbir zaman inanmadım. “Bu yıl geçmese öbür yıla geçer” diyordum.
Hiç “Ölse de, o da, ben de bu azaptan kurtulsam” dediğiniz oldu mu?
Asla! Her günüme şükrederdim. “Bugün güneş yine doğdu, bugün yine güzel, bugün Sedat bizim yanımızda” derdim. Onun tebessümü beni mutlu ediyordu. Gamzesi çıkardı gülümseyince. “Gamzene su koyup da içeyim” derdim. Öpmeye, koklamaya doyamazdım.
Sedat Bey konuşamıyordu ama sizi anlıyordu. Ona zorlandığınızı fark ettirmemek zorundaydınız... Bazen çok konuşmak isterdi ve çok yazdırırdı... Ama bazen, “Artık yoruldum, yazdırma, bana müsaade et. Bir dışarı çıkayım, iki dakika nefes alayım Paşam” derdim. O da üzülürdü. Bana çok moral verirdi. “Dayan” derdi. Ama asla bilerek onun kalbini kırmadım.
Siz onu çok sevmişsiniz?
10 yıl boyunca kocam olarak çok sevdim, çocuklarımın babası olarak çok sevdim. Son yıllarda değişik duygular içine girdim. Artık oğlum gibi seviyordum. Karışık bir ilişkimiz vardı. Ona “Paşa sen iyileşeceksin ama biz eskisi gibi karı-koca olabilecek miyiz? Yoksa anne-oğul gibi mi olacağız?” derdim.
Anneler Günü’nü 3 oğlunuzla kutluyordunuz o zaman?
Evet. O benim üçüncü oğlumdu. Ama büyütemedim onu. “Bir gün onu yürüteceğim, koşturacağım” diyordum. O taptaze bir bebek gibiydi. Sedat her şeyi yeni baştan benimle öğrenecekti.
Futbolcu arkadaşları ve eşleri sizi ziyaret eder miydi?
Hiç kimse gelmedi. Futbol camiası yalan bir camia. Sağlıklıyken yanımızdalardı. Ancak Sedat hastalanınca yok oldular. Futbol camiasında eşleriyle gerçek dost ve arkadaş olamadık. Bugün cenazeye gelenler, acımı paylaştığını söyleyenler Sedat hastayken neredeydi? Eskiden benim evimde yemeğimi yiyenler neredeydi? Takım arkadaşları dışarıda arkadaş değil. Birbirlerinin kuyularını kazıyorlar. Kimse geçmişini unutmamalı. Şöhret elbette bitecek ama güzel anılmak önemli olan. Sedat hiç unutulmadı.
Bir dönem yıldız bir futbolcunun eşiydiniz, Sedat Bey hastalanınca o camiadan koptunuz. Sedat’ın eskiden futbolcu arkadaşları bir daha aramadı mı?
Saffet Sancaklı, Suat Kaya iyi arkadaşlarıydı ama hastayken aramadılar. Suat’ın eşi başsağlığına geldi ancak eve ayakkabısıyla girdi. Başbakan bile ayakkabısını çıkarmıştı.
Bülent Korkmaz ile araları nasıldı?
Onunla yıldızı barışmamıştı. Hakan Şükür ile de dost olamadılar.
Sedat Bey kişilik olarak vefalı biri miydi?
Çok yardımseverdi. Turgay Şener gözünü açtı Sedat yanındaydı. Tanju’nun da hapishanede yattığı dönemlerde Sedat yanındaydı. Birilerinin ihtiyacı varsa, parası yoksa da biz onların yanındaydık.
Fatih Terim hastalığı boyunca aramadı mı?
Hocaya sorun. Yok gelmedi de, aramadı da.
Modayı takip edebiliyor musunuz?
Eskiden ederdim. Futbolcu eşleriyle yarışabilmek için ama artık pazardan giyiniyorum.
Nasıl iletişim kuruyordunuz?
Gözlerle anlaşıyorduk, 29 harften oluşan bir tabela yapmıştım. Harfleri tek tek sayıyordum ona, gözlerini kırpınca o harfte duruyordum. Zaten iki harf söylese ben ne diyeceğini tahmin ediyordum. O her şeyi duyuyordu, her şeyi anlıyordu sadece konuşamıyordu, dokunamıyordu. Ben onun eli, ayağı, gözü olmuştum.
Duygusal olarak özel anlar yaşayabiliyor muydunuz?
Gözlerinin içinde mutluluğu görebiliyordum. Ağladığı da oluyordu. Sadece pazar günleri başbaşa kalabiliyorduk. O günlerde dertleşirdik Sedat’la. Ben ona “Paşam artık iyileş, çok yoruldum, çocuklar büyüdü. Seninle konuşmak istedikleri şeyler var. Bir an önce ayağa kalk ki yükümü hafiflet benim” derdim.
Ne cevap verirdi?
“Allah izin verirse ayağa kalkacağım” derdi. Yukarı bakardı, o zamanlar bilirdim ki, hep “Allah” derdi. “Artık çocuklar evlendiğinde torunlarımı severim. Onlara sarılır, top oynarım” derdi.
Ev hanımısınız, Sedat Bey hastalanınca maddi durumunuz nasıl oldu?
F.Bahçe kulübü bizi her zaman destekledi. Belli bir birikimimiz vardı ama zamanla birikim de bitiyor. Ev hanımıyım. Bir dönem çalıştığım için emekli oldum. Yardımlar olmasa, iki emekli maaşıyla iki çocuğu okutamazdık. Sedat’ın tıbbi malzemelerini de SSK’dan aldım.
Sedat Bey hastalandıktan sonra en çok neyi özlediniz?
Sesini özledim, ona sarılmayı, onun çocuklara sarılmasını. Bir kadının isteyebileceği her şeyi özlüyorsunuz. Gözünüzün önünden film şeridi gibi geçiyor her şey.
Sedat Bey’i dışarı çıkarır mıydınız?
Sahile giderdik. Balık tutardık birlikte. İnsanları çok seviyordu Sedat. Yolda Sedat’ı tanıdıkları zaman çok mutlu oluyordu.
Tayyip Bey, Sedat için 45 dakika Yasin okudu
Tayyip Bey ile 15 senelik dostluğumuz var. 1997 yılında Sedat hastalandığında Gaziosmanpaşa’da doğalgaz yoktu. Tayyip Bey bizi ziyaret edip sıkıntımızı sorunca, “Doğalgazımız yok” demiştik. O dönem bize doğalgaz bağlattırdı. Bir daha hiç kopmadık. Tayyip Bey, hapse girdiği o zor dönemlerinde Sedat tekerlekli sandalyesiyle Saray Cezaevi’ne ziyaretine gitti. Tayyip Bey Sedat’ı görünce “Hayatımda son bekleyeceğim insan sendin. Beni çok mutlu ettin” demişti. Tayyip Bey, Sedat’ın hastalığı ilerlediğinde de gizlice geceleri ziyaretimize geldi. Başsağlığına geldiğinde 45 dakika ezbere Yasin okudu. Ses tonu mükemmeldi. Acım hafifledi.
VATAN - PAZAR