Erdoğan, partisince Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, ikinci sınıf vatandaş nedir biliriz; biz, ötelenmenin, iteklenmenin, hor görülmenin ne demek olduğunu biliriz; kendisini, bu ülkenin yegane sahibi zanneden zihniyetin, kendisi dışındakilere nasıl böcek muamelesi yaptığını çok iyi biliriz'' dedi.
Kurulduğu günden itibaren AK Parti'ye verdikleri destekten dolayı Kayserililere teşekkür eden Erdoğan, ''Yola çıktığımız andan itibaren bizi yalnız bırakmadınız. Sizlerle sadece yol arkadaşı değil, aynı zamanda kader arkadaşı olduk. Bu topraklar üzerinde aynı ekmeği bölüştük, acıyı bölüştük, sevinci bölüştük, bu ülkeyi hep birlikte sevdik, bu ülkeyi hep birlikte savunduk, hep birlikte bugünlere ulaştırdık'' dedi.
3 Kasım 2002'de AK Parti'yi iktidara taşıyan vatandaşın ''yeter söz de karar da milletindir'' dediğini dile getiren Erdoğan, milletin aynasında kendilerine baktıklarını, milletin huzurunda hesap ve muhasebe yaptıklarını, bunun hesabını vermek için Kayseri'ye geldiğini kaydetti.
Ne demek istediğini, Kayseri'nin iyi anlayacağını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Kayseri, on yıllar boyunca mahrumiyeti, yoksulluğu, çaresizliği yaşadı. Devletten bir kuruş almadan ayakta kalma mücadelesi verdi ama Kayseri yılmadı, umudunu hiç kaybetmedi, direndi ve kazandı. Sırtını, Ankara'ya dayamadı, teşviklere, batık kredilere, karşılıksız çeklerle geçinenlere dayamadı, hortumla çekilen Hazine kaynaklarına dayamadı. Kayseri, kendisi üretti, sattı, kazandı ve bu yarışta 'ben de varım' dedi. Ah benim Kayserili kardeşim biz, ikinci sınıf vatandaş nedir biliriz; biz, ötelenmenin, iteklenmenin, hor görülmenin ne demek olduğunu biliriz; kendisini bu ülkenin yegane sahibi zanneden zihniyetin, kendisi dışındakilere nasıl böcek muamelesi yaptığını çok iyi biliriz.
O zihniyet, on yıllar boyunca 'siz üretemezsiniz, yerinizi bilin, haddinizi bilin geride durun' dedi, 'siyaset sizin neyinize', dediler, 'biz sizi idare ederiz' dediler, 'siz kapıcısınız, siz odacısınız' dediler, 'arada bir oy verin o yeter, sonrasına karışmayın' dediler, 'siz dış politikadan anlamazsınız, siz ekonomiden anlamazsınız, iktidar olamazsınız' dediler, 'siz muhtar bile olamazsınız' dediler. Hatta gün geldi 'kim oluyorsunuz da Cumhurbaşkanı seçiyorsunuz' dediler, biz ne dedik meydanlardan onlara: 'Muhtar da olacağız, Başbakan da olacağız' dedik, 'Cumhurbaşkanını, millet olarak seçeceğiz, hem de Kayseri'den seçeceğiz' dedik. Biz, onlara 'milletiz' dedik millet... 'Bu ülkenin sahibi biziz' dedik. Biz, bu ülkenin evlatlarıyız, bu ülkenin aşıklarıyız, bu ülkenin sevdalılarıyız.''
3 Kasım 2002'nin şahlanış tarihi olduğunu, Anadolu'nun haykırış tarihi ve milletin iktidara geliş tarihi olduğunu belirten Erdoğan, ''Biz, onların bize yaptıklarını yapmadık, dışlamadık, ötekileştirmedik, hiç kimseye hor bakmadık. Onların yaptığının tam tersine 74 milyona aynı nazarla baktık, 74 milyonu bir gördük, beraber gördük, kardeş gördük. Bizim farkımız bu, zenginliğimiz bu, AK Parti'yi farklı yapan bu'' diye konuştu.
-''İNANÇLARIMIZLA OYNANDI, DEĞERLERİMİZLE ALAY EDİLDİ AMA...''-
Konuşması sık sık ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' sloganlarıyla kesilen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz birilerine değil, Kayseri'ye değil, Türkiye'ye Cumhurbaşkanı seçtik. Elitlerin, zenginlerin, seçkinlerin, Galata bankerlerinin değil, Türkiye'nin iktidarı olduk. Biz, ne istediysek 74 milyon için istedik, ne yaptıysak belli illere, belli bölgelere değil, 81 vilayete 74 milyona yaptık. Ufuksa '74 milyon için ufuk' dedik. Demokrasiyse '74 milyon için demokrasi', refahsa '74 milyon için refah' dedik. 3 Kasım öncesinde ne yaşadıysak, hangi acıları çektiysek, nasıl bir muameleye maruz kaldıysak, onların tamamından büyük bir hassasiyetle kaçındık.
Bizim inançlarımızla oynandı, değerlerimizle alay edildi ama biz bunu asla yapmadık. Hiç kimsenin hayat tarzına karışmadık, 'başı açık, başı örtülü' demedik çünkü hepsi bizim kardeşimiz, hepsi bu ülkenin evlatları. Yola çıkarken, 'etnik milliyetçilik yapmayacağız, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, dinsel milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla, Boşnağıyla aklınıza ne geliyorsa 74 milyonu 'Yaradan'ı severiz yaratılandan ötürü' anlayışıyla sevdik, bağrımıza bastık. Alevi demedik, Sünni demedik, hangi dinden olursa olsun eşit mesafede durduk. Çünkü herkesin dini kendine ama güvencesi biziz. Biz, böyle bir medeniyetten geliyoruz. Bölgesel ayrım yapmadık. Batıda ne varsa doğuda o var, kuzeyde ne varsa güneyde o var. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz. Biz, bu Türkiye'yi özgürlükle, demokrasiyle, kardeşlikle büyüttük.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, ''Gittiler İsrail'e utanmadan, sıkılmadan bizi şikayet ettiler. Senin şikayet kapın İsrail mi? Varsa şikayetin gel milletime yap ama bunlar, iktidarların batı tarafından belirlendiği günlerin arta kalanları. Zannediyorlar ki hala aynı devran dönüyor'' dedi.
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce uluslararası platformlarda ezik, ötelenmiş, itilmiş, boynu bükük, günü idare eden, sorunları geçiştiren, Ortadoğu politikası olmayan, Balkan politikası olmayan, Kıbrıs politikası olmayan, Avrupa vizyonu olmayan bir Türkiye olduğunu savunan Erdoğan, bugün gündem belirleyen bir Türkiye olduğunu anlattı.
Bugün 'ne söyleyecek' diye ağzına bakılan, 'nasıl bir tavır takınacak' diye dikkatle izlenen, Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkasya'da mazlumların, itilmişlerin, feryat edenlerin imdat bekleyenlerin umudu olan bir Türkiye olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bugün, G-20'de, küresel ekonomide, BM'de, küresel barışta, medeniyetler ittifakında, küresel uzlaşmaya yön veren bir Türkiye var. Bugün Ortadoğu sokaklarında, caddelerinde 'Şükran Türkiye' nidaları var, 'Teşekkür Türkiye' nidaları var, yere göğe sığdırılamayan bir Türkiye var, Filistin'in yanında yiğitçe, mertçe yer alan bir Türkiye var. Bugün İsrail zulmüne, korsanlığa karşı susan, tepkisiz kalan bir Türkiye değil, haykıran, hakkını isteyen, adalet isteyen, korsanlara haddini bildiren bir Türkiye var.''
Bugün İstanbul'un fethinin 558. yıl dönümü olduğunu anımsatan Erdoğan, ''Başta Fatih olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum ama bu arada Marmara gemisindeki şehitlerimizi, -içlerinde Kayserili yavrumuz da olmak üzere- rahmet anıyorum. Allah rahmet etsin. Mekanları cennet olsun'' dedi.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İsrail'e ''Eğer biz olsaydık, Mavi Marmara'ya izin vermezdik, onları göndermezdik'' dediğini anımsatarak, şunları kaydetti:
''Düşünebiliyor musunuz? Gazze'ye insanı yardım gidecek, bu 'göndermezdik' diyor. Sen ne işe yararsın? Özellikle ben Kayseri'ye sesleniyorum: 12 Haziran'da Kılıçdaroğlu'nun CHP'sine -dikkat ediniz adını, şimdi yeni CHP diye koymuş- haddini bildirmeye var mıyız? Sandıkların patlaması lazım 'AK Parti' diye. Kaç günümüz kaldı, 13 gün. 13 gün kapı kapı dolaşmaya var mıyız, köy köy dolaşmaya var mıyız, duyduklarımızı duymayanlara, Filistin kaçkınlarını, Gazze kaçkınlarını İsrail'e şikayet edenlere bildirmeye var mıyız? Bunlar, hiçbir zaman haysiyetli bir dış politikanın yanında olmadılar. Bunlar, her zaman batının karşısında el pençe divan durdular. Hep böyle oldu.
Gittiler İsrail'e utanmadan, sıkılmadan bizi şikayet ettiler. Senin şikayet kapın İsrail mi? Varsa şikayetin gel milletime yap ama bunlar iktidarların Batı tarafından belirlendiği günlerin arta kalanları. Zannediyorlar ki hala aynı devran dönüyor. Artık bu ülkede birileri iktidar belirlemiyor. O çetelerin oyunu falan gerilerde kaldı. Artık, bu ülkede millet iktidarını belirliyor. İşte iktidar burası, millet.''
-''EFENDİ OLMAYA DEĞİL, HİZMETKAR OLMAYA GELDİK''
Konuşması sık sık ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' sloganıyla kesilen Erdoğan, ''Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Allah nazardan saklasın. Allah gücünüzü daim kılsın'' dedi.
''Kosova'da hem Kosovalı kardeşlerimizle hem de Türk soydaşlar ile kucaklaştık'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Priştine sokaklarında ellerinde Türk ve Kosova bayraklarıyla saatler boyunca bizi bekleyen, geldiğimizde yeri göğü 'Türkiye' diye inleten o çocukları, kendi gözlerimizle, gözü yaşlı olarak gördük, izledik, duygulandık. O çocukların gözündeki umudu gördüm, çoşkuyu gördüm. Rabbime 'binlerce kez hamdolsun' dedim. Biz, bunları gördük, bu bize yeter. Biz, Türkiye Cumhuriyeti bayrağının, pasaportunun, parasının itibar kazandığını gördük, bu bize yeter.
Saraybosna'da, Üsküp'te, Priştine'de, Beyrut'ta, Kahire'de, Tunus'da, Bingazi'de, Şam'da, Kabil'de, Bağdat'ta bize 'Allah sizden razı olsun' dediler ya, bu bize yeter. Biz, bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Bizim kitabımızda gurur yok, bizim kitabımızda mağrur olmak yok çünkü biz, o Yavuz'un diliyle, 'gururlanma padişahım senden büyük Allah var' anlayışı ile bugünlere geldik. Batı'da İpsala'dan, Güneydoğu'da Yüksekova'ya, kuzeyde Bafra'dan güneyde Yayladığı'na kadar hizmet götürdük, bu bize yeter.''
-''NE YAPTIN ŞU ANA KADAR?''-
İktidarları döneminde kendilerine nasıl tuzaklar kurulduğunu, halkın çok yakından gördüğünü dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Çetelerin önümüzü nasıl kesmeye çalıştığını, bizi nasıl engellemeye çalıştıklarını sizler çok yakından gördünüz. Çetelere karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinde, demokrasi, insan hakları, Türkiye mücadelemizde sizler hep yanımızda oldunuz. İftira ile yalanla kışkırtmalarla nasıl bizi yıpratmaya çalıştıklarını, bizi nasıl kendi çukurlarına çekmeye çalıştıklarını gördünüz. 3 Kasım'da bunların tezgahları bozuldu. Bunların 3 Kasım'da istismarı, sömürü çarkları bozuldu. Bunların 3 Kasım'da hesapları alt üst oldu.''
Erdoğan, AK Parti'yi kurduklarında hakkında 58 dosya hazırladıklarını ifade ederek, şunları anlattı:
''58 dosya ama Kılıçdaroğlu'nun dosyaları gibi değil. Gene bir şeyler getirdiler ortaya kendilerine göre. Kılıçdaroğlu dosya da getiremedi. Paran yoksa sana kırtasiyeciden dosya gönderelim, ne açacaksan ortaya koy. Bana bir tane mektup gönderiyor, imzası olmayan, burada 'otoparktan, şuradan, buradan, şundan bu kadar para alınmış', kimden ne alınmış, imzası nerede? Hiçbirisi yok. Önüne bir tane kapak yazı gönderiyor. Hayatı, adamın böyle geçti.
Benim buradaki belediye başkanımla ilgili attığı adımlarda, adam benim milletvekilime kirasını ödememiş. Şimdi bu adamı liste başı yapıyor. Bunu milletvekili seçtirmek yoluyla aslında karşılıksız çeklerden kurtaracak. Varsa senin elinde ciddi bir şey yargı ortada. Ne oldu, ne yaptın şu ana kadar? Hiç. 12 Haziran onun için bunlara sandıkta haddini bildirme günü. Hadi benim dokunulmazlığım var, benim belediye başkanımın dokunulmazlığı mı var? Onun dokunulmazlığı yok, sade vatandaş. O sadece Kayseri'de eserleriyle konuşuyor, sen neyle konuşuyorsun. Senin milletvekilini de ev sahiplerinden tut, alacaklarına kadar hepsi biliyor. En önemli alacaklılarından bir tanesi de benim milletvekilim. Kiracısıydı, kirasını ödememiş, böyle birisi. Yani kardeşlerim, 12 Haziran bu bakımdan çok önemli.''
-''TEK HEDEF, AK PARTİ''-
''12 Haziran öncesinde, bunlar 3 Kasım'ın intikamını almanın Türkiye'yi yeniden 3 Kasım öncesine döndürmenin gayreti içindeler'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Dikkat edin, ittifak halindeler. Güneydoğu'da, Doğu'da CHP kiminle ittifak ediyor, BDP ile ittifak ediyor. Orta Anadolu'da, Batı'da, BDP, CHP, MHP üçlü ittifakı var. Yanlarında kim var, terör örgütü. Beraber yapıyorlar. Bakın şu anda tek karşılarındaki hedef, AK Parti. Şu ana kadar 100'ün üzerinde seçim büromuzu, mobiletlerimizi yaktılar, ateşe verdiler, taşladılar, bitmedi. Terör örgütü Hazro ilçe başkanımın oğlunu kaçırdı şu anda. AK Partili diye Güneydoğu'da Diyarbakır'da bir kardeşimizin taş ocağını bastılar, bütün iş makinalarını yaktılar. Bitmedi Cizre'de imam-hatip okulu öğrenci yurdunu molotofla ateşe verdiler. 3 tane yavrumuz oradan kurtuldu. Bir tanesinin durumu biraz sıkıntılıydı. Onu helikopterle Ankara'ya aldırdık.''
BDP'nin demokrasi ve özgürlükten bahsettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Eğer demokrasiyse kendini terör örgütüne niçin yaslıyorsun? Demokrasi elinde molotofla öğrenci yurtlarında 13-15 yaşındaki çocukların kaldığı yurdu yakmak mıdır? İşine gelmeyince de 'Başbakan havayı geriyor' diyor. Bunları söylemeyecek miyiz? Ama biz sizin dilinizle konuşamayız. Biz onların diliyle hareket edemeyiz. Biz korkutucu olmayacağız, biz kolaylaştırıcı olacağız. Biz sertlikten yana değil, tatlı dille konuşacağız. CHP, BDP ve MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin nasıl bir tezgahın kurulduğunu çok iyi görmelerini istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu diye biri yoktur. Kemal Kılıçdaroğlu, sanaldır sanal. Sayın Baykal 'kaset mağduru' olduğunu söyledi. Kapıdan çıktı 'Kılıçdaroğlu aday değilim' dedi. Ertesi gün kaset mamulü bir genel başkan olarak aday oldu. Hayalidir, yapaydır. Kemal Kılıçdaroğlu, siyaset mühendisleri tarafından üretilmiş, CHP'nin başına getirilmiş bir vitrin süsünden ibarettir. CHP'nin yeni genel başkanı vitrinin arkasındakiler tarafından, CHP'nin akıl hocaları tarafından yönlendirilen figürden ibarettir. CHP'nin yeni genel başkanı 12 Haziran öncesinde sadece bir projeden ibarettir. CHP'nin genel başkanı BDP'nin bile parmağında oynattığı bir kukladan ibarettir. CHP'de 'ben, ben, ben' diyen bir genel başkandan başka bir şey görüyor musunuz? CHP'liler neden konuşmuyorlar? Neden vitrine çıkmıyorlar. Çünkü vitrine çıkan, konuşan gerçek CHP'yi ifşa ediyor ve hemen susturuluyor.''
-''ALLAH'IN AYETİNE 'SİNİR BOZUCU' DEDİ''-
CHP milletvekili adayı Binnaz Toprak'ın sözlerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Çıktı Allah'ın ayetine 'sinir bozucu' dedi. İstanbul Zinciryikuyu Mezarlığı'nın girişindeki kitabede 'Her nefis ölümü tadacaktır' ayeti var. Tabii onun ayet olduğunu herhalde bilmiyor. Herhalde İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a ait bir söz zannetti. Profesör olmak her şeyi bilmek anlamına gelmez. Makbul profesör bilmediğini bilendir, her şeyi bilen değil. Alanında başarılıdır saygı duyarız, ama bunu bir sor. Yarın öleceksin, öldüğünde malum bizde örfidir. Tabutun üzerine örtü örterler. O örtünün üzerinde bu mealin Arapçası yazar. Orada ''Kullu nefsin zaikatul mevt'' yazar. Yoksa sen ölümü tatmayacak mısın? Yarın musalla taşına geleceğiz. Hocaefendi cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, başbakan niyetine demeyecek, profesör niyetine demeyecek, trilyarder Ahmet Efendi niyetine demeyecek. Er kişi niyetine diyecek. Ondan sonra gidecek yer 2 metrekare mezar. Atlastan, ipekten kefen yok, patiskadan kefen, ne yaptıysak bizle gelecek mi? Gelecek. Hayır yapmışsan hayır gelecek, şer yapmışsan şer gelecek. Olay bu kadar basit. Yakınların bile (Allahaısmarladık) der bırakıp gider.
Önceki gün CHP'li bir başka milletvekili çıktı. İsmi Nur, nasıl olduysa. '27 Mayıs darbesinde göbek atıldı' dedi. Neden? Bu bayan İstanbul Üniversitesinde rektör yardımcısıyken başörtülü kızlarımızı ikna odalarında başını açtırtan kadın. Bunlar özgürlükçü ya, Kılıçdaroğlu özgürlükçü ya, (Başörtü sorununu biz çözeriz) diye referandumda meydan meydan dolaştı ya. Ah benim Kayserili kardeşlerim, bunlara 12 Haziran'da Kayseri kadar onurlu bir dersi verecek herhalde başka il çıkmaz. Yarış itibarıyla söylüyorum. Her ilde onurlu bir demokrasi dersini seçimde sandıklarda bekliyorum. Gittiğim her ilde görüyorum. İnşallah, 46. il Kayseri'de bugün bu coşku bunu ortaya koyuyor. Karşımda Furkan'ın resmi... 'Marmara'ya biz müsaade etmezdik' diyen Kılıçdaroğlu bunun hesabını vermeli.''
-''MHP AK PARTİ'YE KAPLAN, CHP'YE KUZU''-
Başbakan Erdoğan, 27 Mayıs'ın Adnan Menderes ve 2 arkadaşının idam edildiği gün olduğuna dikkati çekerek, ''27 Mayıs'ı bayram ilan eden zihniyet hangi zihniyettir? CHP zihniyetidir. Bunlar darbecidir darbeci, bunlar darbe destekçisidir. O günü bayram ilan ettiler. Serter ne diyor? (Göbek attılar, oyun oynadılar) diyor. Kendisi de çok mahir demek ki. Anlayış bu. 12 Haziran onun demokratik dersinin verileceği gün'' dedi.
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kendisine kurulan komplo deşifre edildiği halde konuşmadığını, susturulduğunu savunan Erdoğan, şunları söyledi:
''Çünkü kim konuşursa asıl CHP'yi inkar edecek. Sayın Baykal aday oldu. Peki, o diğer hanım niye aday yapılmadı? Onu aday yaptınız, onu da aday yapsaydınız. Suçlu hanım oldu, diğeri suçsuz oldu kendilerince. Kadın derneklerini göreve davet ediyorum. İleri geri konuşan kadın dernekleri vardı ya, hadi konuşun bakalım, şimdi niye konuşmuyorsunuz? Asıl burada konuşmanız lazım. Çünkü kim konuşursa CHP'nin asıl niyeti açıkça ortaya çıkacak ve zücaciye dükkanını darmadağın edecekler de onun için. Statüko adına oyun kuruculuğa soyunanlar sadece CHP'lileri değil, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi bile susturdular. AK Parti'ye kaplan kesilen MHP Genel Başkanı, CHP karşısında kuzu görünümümde. Sus pus olmuş durumda.''
-''SİYASET MÜHENDİSLERİ DEĞİL, MİLLET KAZANACAK''-
Erdoğan, kendisinin Hakkari mitinginin ardından kente Kılıçdaroğlu'nun gittiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
''Gittiğimde oradaki dükkanları tamamen terör örgütü kapattırdı. Ama Kılıçdaroğlu gidince dükkanlar açıldı. Hakkari'de CHP'nin aldığı oy 157. Ama o gün orada 2 bin, 2 bin 500 kişi var. Herhalde anlaşmışlar. Alanda herkesin elinde CHP bayrağı var. Fakat Türk bayrağı yok. Sayın Kılıçdaroğlu, Hakkari'de onlar mensubunsa ellerine Türk bayrağını niçin veremedin? Yüreğin yetmedi mi? Çünkü oradaki dinleyenler senin partilin değildi, BDP'liydi. Onlar Türk bayrağını eline almaz, alamaz. Belediyelerde bile bunun şu anda sıkıntısını yaşayan bu adamlar, bu BDP zihniyeti bir de sen böyle koalisyona girersen iyot gibi açığa çıkarsın. Sayın Bahçeli niye konuşmuyorsun? Bak orada yarı özerklikten bahsetti Kılıçdaroğlu. Ama Ardahan'a gitti, 'Ben böyle bir şey söylemedim' dedi. 'Ben eyaletlerden bahsetmedim' dedi. Yarım saat içinde anında dönebiliyor. 'Yürüyen yalan' dedim, baktım hızlandı 'koşan' dedim, baktım daha da hızlanmış 'uçan yalan' dedim. İnanın uçuyor. Bunda T dönüşleri var, fakat ona da yetişemiyorsun bu sefer T yapmaya başladı. Artık Türkiye'deki anket firmalarına inanmıyorlar. Amerika'dan yapılmış anketlerle avunuyorlar. Siyaset mühendisleri son 1 yıl içinde kasetten genel başkan, Silivri'den aday çıkardılar. 12 Haziran'da 1 kez daha çeteler değil, bu malum medya değil, siyaset mühendisleri değil, benim milletim kazanacak.''
-''BDP'Yİ BUNLAR PIŞPIŞLIYOR''-
MHP'nin İstanbul'da korgeneral emeklisi milletvekili adayının olduğunu belirten Erdoğan, şöyle dedi:
''Şu anda içeride. Bu adayı Sayın Bahçeli çok çok parlatıyor. Sayın Bahçeli, şunu sana bizzat Kayseri'den duyuracağım. Çünkü Kayseri'den bunun duyulması senin açından önemli. Bu korgeneral, başbakanlığımın ilk yıllarında 18 Mart Çanakkale kutlamalarında oranın Kolordu Komutanıydı. Başbakan olarak anma törenlerine gidiyorum. Şehitliğe geldiğimde protokolle tokalaşırken bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ayağa kalkmayınca biz de geçtik. Tabii beklentileri vardı, o beklentileri de kesildi. Çünkü generallerin en büyük beklentisi orgeneral olabilmektir. Tabi ki orgeneral de olamadı. Şimdi bunu 'şöyle kahraman böyle kahraman' general diyor. Bir defa senin kahraman diye takdim ettiğin kişi, devlet hiyerarşisi içinde saygı nedir, sevgi nedir veya alt üst arasındaki irtibat nedir, bunu bilen birisi değil. Sonra bunu bir vakfın başına getirdiler. Haberim yoktu. Vakfın başına geldikten sonra, üniforması çıktıktan sonra sivil olunca da bu defa karşımızda daha farklı bir görüntüye büründü. Bunun her yeri kahraman olsa ne yazar? Neye karşı kahramanlık yapmış? Bunlar çok iyi tanınıyor, biliniyor. Şu anda CHP de MHP'de insanlık dışı terör saldırılarını görmezden geliyor. BDP'yi bunlar pışpışlıyor. Bu projeyi görmenizi, bu oyunu bozmanızı istiyorum. Bu statüko partilerine gereken dersi bir kez daha vermenizi, bunları dağıtmanızı istiyorum. Bunları destekleyen medyaya gereken dersi vermenizi istiyorum. Öyle bir ders olsun ki çetelerden tüm umutlarını kaybetsinler. Öyle bir ders olsun ki siyaset mühendisleri yalnız kalsınlar. Bu sefer öyle bir ders verin ki millet iradesi üzerinde beşer planında hiçbir güç olmadığını unutamasınlar.''
-''BİZDE BOŞ SÖZ, BOŞ VAAT YOK''-
Başbakan Erdoğan, bir müjdeyi duyurmak istediğini belirterek, şunları anlattı:
''İktidara geldiğimizde 'TOKİ'yi başka bir tarzda çalıştırıp 500 bin konut yapacağız' demiştik. Bizden önce TOKİ kime bağlıydı biliyor musunuz? Sayın Bahçeli'ye bağlıydı. TOKİ sana bağlıydı, kaç tane toplu konut inşa ettin açıkla. Tutturmuş, toplu konutu yüce divana verecekmiş, beni yüce divana verecekmiş. Bunları bırak, yapacaksan yap. Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. TOKİ, dünyada örneği olmayan bir yöntemle çalışıyor. 8,5 yıl boyunca adeta konut seferberliği yaptık. 500 bini inşaat olarak aştık. 360 bin konutu sahiplerine teslim ettik. Şimdi, ikinci 500 bine başlıyoruz. Hiçbir imkanı olmayan gençlere sesleniyorum: Beyaz eşyası, mobilyası da içinde olacak. Peşinatsız ayda 100-120 lira taksitle, 20 yıl vadeyle vereceğiz. Kılıçdaroğlu gibi konuşmuyorum. O bol keseden dağıtıyor. 'Kim ne isterse verdim gitti' diyor. 'AK Parti ne verdiyse, ben 5 katını vereceğim' diyor. Akıl hocası, 'iki anahtar' diyordu, bu daha fazlasını söylüyor. Senin akıl hocan iki anahtar dedi de ne verdi? Konut mu verdi, araba mı verdi? Ama biz verdik. 500 bin verdik, 500 bin daha vereceğiz. Biz de boş söz, boş vaat yok. Biz oyu 3-5 tane artırma hırsıyla olmayacak sözler vermiyoruz.''