Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Mayıs 2021 raporunu açıkladı. Buna göre Hükümete güven de Erdoğan'a bağlılık da düşmeye devam ediyor.
Cumhuriyet Gazetesi'nden İpek Özbey'e konuşan Selçuki'nin bazı sorulara verdiği cevaplar şöyle:
AŞI GELMEDİ, GÜVEN ERİDİ
- Yüzde 44 hükümete güvenmiyor... Daha önce bu sorulara ne cevap verilirdi?
-Ocak 2021 yılında aynı soruyu sorduğumuzda katılımcıların yüzde 44’ü hükümete güvenmiyorum/hiç güvenmiyorum cevabını verirken bugün bu oran yüzde 48 seviyesine çıkmış vaziyette. Ben bu artışı salgınla mücadeledeki eksiklikler ve ekonomideki gidişata bağlıyorum. Konulan yasaklara başta iktidar bloku siyasetçilerinin uymaması, geçen yılın son aylarında söz verilen aşıların bir türlü gelmemesi güvenin erimesinde etkili oluyor. Bu olanlar toplumdaki adalet duygusuna ciddi zarar veriyor.
Şu anda içinde bulunduğumuz tam kapanma kararından sonra yayımlanan genelgelerdeki karışıklıklar, neden alındığı belli olmayan bazı kararların sonradan iptal edilmesi ve belki de en önemlisi bir tam kapanma kararının destek paketi açıklanmadan alınmış olması sonuçlara yansıdı. Toplum salgın ve ekonominin yıkıcı baskısı altında kendini yalnız kalmış hissediyor.
- Tüm bu tablo aslında yurttaşın koronavirüs konusunu öncelediğini gösteriyor. Çünkü yüzde 34.9 endişeli, yüzde 31.9 çok endişeli. Üstelik turistlere kısıtlama uygulanmamasını yanlış buluyor... Oyların düşmesinde koronavirüs dönemi ne kadar etkili oldu?
Şu anda toplumun tek konusu koronavirüs ve onun ekonomik ve sosyal etkileri. Biz Mart 2020’den beri her ay yaptığımız anketlerde bu konularda toplumun nabzını çok yakından tuttuk. İlk başlarda gayet iyi olan toplum algısı Nisan 2021’e geldiğimizde tam tersine dönüştü.
Nisan 2021’de katılımcılardan salgın yönetim performansını ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarında değerlendirmelerini istedik. Ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarını kötü veya çok kötü yönetildiğini ifade edenlerin oranı sırasıyla yüzde 76, yüzde 75 ve yüzde 55 seviyesinde oldu.
Toplum çok uzun zamandır yüksek enflasyon ve gelir kaybı ile mücadele ediyor. Hükümetin mevcut durumu nasıl yönettiği konusundaki algı olumsuza dönerken salgın sonrası için ne gibi önlemler alacağımızı tartışmıyoruz bile. Şunu unutmamak lazım ki salgının ekonomik, sosyal ve psikolojik etkileri son hastamızı iyileştirdikten sonra uzun süre devam edecek. O günler geldiğinde toplumun hükümetten beklentisi azalmış olmayacak. Bu açıdan bakıldığında hükümetin önünde zorlu bir iki yıl daha görüyorum. Hem salgın döneminin yaraları sarılmalı hem de sonrası için toparlanma politikaları ve bu politikaların kaynakları belirlenmeli. Bu tartışmanın çok uzağındayız.
ERDOĞAN’A DESTEKTEKİ DÜŞÜŞ EN ÜST NOKTADA
- Mansur Yavaş yüzde 52.5, Ekrem İmamoğlu yüzde 51.4 Meral Akşener yüzde 45.4... Her üçü karşısında Erdoğan’ın oyu yüzde 40’ı dahi bulmuyor. Ancak Erdoğan, yüzde 50’yi Demirtaş aday olursa buluyor. Bu tabloyu yorumlar mısınız?
Bu sonuçlar, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan destekte Eylül 2020’de başlayan düşüşün en üst noktaya ulaştığına işaret ediyor. Bundan birkaç ay öncesine kadar muhalefetin en büyük problemleri arasında aday olmaması konuşuluyordu. Ama görünen o ki artık bu değerlendirme geçerli değil. Potansiyel muhalefet adaylarının üçünün birinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha fazla oy aldığı görülmektedir. Öte yandan bu üç adaydan ikisinin de Yavaş ve İmamoğlu, birinci turda Erdoğan karşısında yüzde 50’den fazla oy aldığı görülmektedir.
Bu sonuçların değerlendirilmesinde “muhalefetin ortak adayı” kavramının seçmen gözünde HDP’nin dahli açısından ne anlama geldiğinin bilinmediği göz önünde bulundurulmalıdır. HDP’nin birinci turdaki tutumu için ben 3 farklı senaryo değerlendiriyorum. Bunlardan birincisi Selahattin Demirtaş gibi kuvvetli bir aday öne sürülür. Bu durumda muhalefetin geri kalanı ortak aday gösterse bile o adayın birinci turda yüzde 50’nin üzerinde oy alması muhtemel değil. İkinci senaryoda HDP daha düşük profilli bir aday göstererek seçmen kitlesinin bir kısmının muhalefetin ortak aday göstermesine vesile olabilir. Bu senaryoda ya muhalefetin ortak adayı yüzde 50’yi geçer ya da Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalır. Üçüncü senaryoda ise HDP aday göstermez ve 31 Mart yerel seçimlerindekine benzer bir tablo ortaya çıkar. Bu stratejinin yerel seçimlerde işe yaradığını gördük. Ancak HDP’nin genel seçmen üzerindeki etkisi göze alındığında aynı dinamiklerin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için geçerli olup olmayacağı konusunda yorum yapmak zor. Dolayısıyla bu isimlerin oy potansiyelini tartışırken muhalefetin aday belirleme stratejisinin ne olacağı ve HDP’nin bu stratejinin neresinde olacağı kilit önem taşıyor. Öte yandan birinci turda ortak aday senaryolarını tartışırken tek isim üzerinden gitmek yetersiz bir analiz alanı sağlıyor. Zira görünen o ki eğer ortak aday stratejisi benimsenirse o zaman muhalefet cumhurbaşkanı yardımcılarının da önceden açıklanacağı bir ekip ile kampanyasını yürütecek. Bunun etkisi daha farklı olacaktır.
Sonuç olarak bu rakamları değerlendirirken muhalefetin yükseldiği ve iktidarın gerilediği bir eğilimden bahsetmek en doğrusu olacaktır. Bu eğilimin sonuçlara nasıl yansıyacağı yukarıda tarif ettiğim stratejinin nasıl oluşturulacağına bağlı.