Cumhurbaşkanı: Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi'nin kararına sesiz kalırım. Onu kabul etmek durumunda değilim. Çok açık net söyleyeyim. Verdiği kararı da uymuyorum ve saygı da duymuyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı'ndan, Fildişi Sahili'ne hareketi öncesinde açıklamalarda bulundu. Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliye kararı ile ilgili Erdoğan, "Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi'nin kararına sesiz kalırım. Onu kabul etmek durumunda değilim. Çok açık net söyleyeyim. Verdiği kararı da uymuyorum ve saygı da duymuyorum." dedi. Erdoğan'ın açıklamaları:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir dizi ziyarette bulunacağı Fildişi Sahili'ne gidişi öncesi çeşitli açıklamalarda bulundu. Gazetecilerin AYM'nin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliye kararı ile ilgili sorusuna Erdoğan, "Her şeyden önce şu ana kadar dikkat ederseniz ben herhangi bir açıklamada bulunmadım ve bu konu ile ilgili de konuşmadım. Şunu bir defa açık ve net söylemek zorundayım. Bu olayın ifade özgürlüğüyle yatkından uzaktan alakası yoktur, bu bir casuslu davasıdır. Bir defa, yani biz şöyle bakarken, bakar kör olmak durumunda değiliz. Bazı gerçekleri çok açık net görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Ve bu haberlerde, bu ülkenin Başbakanı'na, Cumhurbaşkanına bugünkü görevi ile burada da her türlü saldırı vardır. Yani basın mensubu, yazılı görsel kalkacak Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak, istediği gibi onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine girecek, biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konuş olamaz. Anayasa Mahkemesi, bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, o kadar. Ama onu kabul etmek zorunda değilim. Bunu da çok açık ve net söyleyeyim. Ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili karar veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı, bu bireysel başvuru veyahut Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar boşa çıkacak, veyahut ta şuanda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi. AİHM'e gittikleri zaman da orada alacakları netice bellidir. Fakat bu süreç, bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değildi." diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bakınız bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız, medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştıkları dönemlerdir. Bizim dönemlerimiz, basın mensuplarının, sürekli cezaevlerine doldurulduğu dönemler değildir. Eğer yazılı ve görsel medya bu konuda samimi ise, açsınlar o bütün künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir. Ve bizden önceki dönemlerde cezaevlerindeki yüzlerce insan acaba oralarda hangi suçlardan dolayı yatıyordu. Ve bizim iktidarımızda bunlar cezaevinden çıkmışlardır. Biz önlerini açtık, biz yaptığımız yasal düzenlemelerle önlerini açtık. Ve bu yaptıklarımızla demek ki yanlış yaptık herhâlde. Ve hala bize saldıranlar, bunları görmezden gelerek bize saldırıyorlar. Tayyip Erdoğan olarak şahsım, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında evet bu ülkenin adına veya bu ülkeye saldırı hakkını da kimseye tanınmasına taraftara değilim. Çünkü bu bir casusluktur. Niye? Değerli arkadaşlar, hangi ülke olursa olsun, istihbarat örgütleri herhangi bir savcının, rahatlıkla müdahale edeceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız diyebileceğimiz yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa o devlet güçlü olamaz, o devlet ayakta duramaz. Bayırbucak Türkmenleri'ne Milli İstihbarat Teşkilatımız yardım götürüyor. Haa bu ardım sebebiyle sen kalkacaksın müdahale edeceksin, oradaki şoförünü, subayını hepsini yatıracaksın yere, ve onlar adeta bir sanki düşman ordusunun mensuplarını yakalamış veya teröristleri yakalamış ve onları yere yatırıyormuş gibi yere yatıracaksın. Silahları ona uzatacaksın, ve düşünün şimdi bu ülkede yargı makamında olanlar, o sürecin resmedilmesine aracı olanları, yardım yataklık edenleri tahliye edilecek. Kusura bakmayın ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum. Ve bu konuda da inandığım doğrular ne ise bu doğruların da sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum."
CİHAN