14 Mayıs'taki Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde tarihe geçecek akıllara ziyan büyük bir proje ve sahtekarlık planı gerçekleştirildi. İkinci tur planı ve YSK’daki büyük oyunda 15 Temmuz’da olduğu gibi yapılan sinsi proje bitene kadar hiç kimse neler olup bittiğini anlayamadı. Samanyoluhaber Yazarı Nurullah Kaya seçim öncesi ve sonrasında yaşananları 10 madde halinde yazdı.
NURLLAH KAYA - HABER ANALİZ
Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2016’dan sonraki en büyük ikinci projesini 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirdi. Erdoğan’ın Ergenekon ve Rusya destekli ilk büyük projesi olan 15 Temmuz sonrasında rejimini nasıl kurduğunu artık tüm dünya biliyor. Aynı o gece de olduğu gibi Erdoğan ve Ergenekon ikinci büyük sinsi planını 14 Mayıs’ta yaptı.
Önceki gece gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçiminde tarihe geçecek akıllara ziyan büyük proje ve sahtekarlık planı başarıyla gerçekleştirildi. 15 Temmuz’da olduğu gibi proje bitene kadar hiç kimse neler olup bittiğini anlayamadı. Herkesin kafasında Erdoğan’ın bir şeyler planladığı düşüncesi vardı ama kimse ne olduğunu kestiremiyordu… Ergenekon ve Rus stratejistler aylar öncesinden Erdoğan’la 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için çok gizli bir çalışma başlattı. Çünkü bu seçimlerin sadece Erdoğan ve avaneleri için değil Ergenekon ve NATO karşıtları için de önemi çok büyüktü. Her partinin içine nüfus eden bu sinsi seçim stratejisiyle ilgili önümüzdeki günlerde çok daha fazla detayla karşılaşacağız. Şimdi 14 Mayıs’la ilgili bazı önemli bilgileri maddeler halinde sıralayalım.
1- Bu adam seçimle gitmez propagandası yaptırıldı: 15 Temmuz’dan aylar öncesinde “Darbe yapacaklar” diye muhalif gazetecilere ve topluma istihbari bilgiler gibi gizliden gizliye üfledikleri haberlerle kamuoyunun nabzını yönlendirmeyi başardılar. Aynı şekilde 14 Mayıs’tan aylar önce aynı yöntemle “Bu adam seçimle gitmez, iç savaş çıkartır, Kürtlerle savaşır, Suriye’ye girer, kaos çıkartır…” Öyle bir algı oluşturdular ki herkesin umudunu kırdılar. Bu algıyla hem yurt içinde hem de dışında Türkiye’de demokratik bir seçim olacağı umudu zayıfladı. Mutlaka bir kaos bekleniyordu... Çünkü Erdoğan son seçimlerini çıkarttığı kontrollü kaoslarla kazanmıştı. Aslında tüm bunları yapabilecek gücü ve tabanı da var. Erdoğan son çare olarak bunu her zaman çantasında tutuyor ancak son dönem yaşadıkları planını değiştirmesine neden olmuştu. Daha az riskli ve tereyağından kıl çeker gibi olmalıydı bu…
2- Korkulan ekonomik çöküş: Ekonomi hızla çöküyordu Erdoğan’ın iktidarında… Buna engel olmak için önce haksız yere çökülen Hizmet Hareketi mensuplarının milyarlarca doları harcandı… Hem kendisinin hem de AKP’li avanelerinin doymak bilmeyen mideleri için devletin kasaları boşaltıldı… Ülkenin elindeki avucundaki en önemli varlıkları yurtdışına ve kendi avanelerini yok pahasına satarak ekonomiye çare üretmeye çalıştılar… Hatta Erdoğan, yurt dışındaki parasını Türkiye’ye getirmek için bazı varlıkları dolaylı yollardan satın aldı… Devleti, kendisinin ve AKP’nin tapulu malı yaptı. Ancak ekonomideki kan kaybı çok büyüktü. Dövizi ve borsayı çok zor tutuyordu. Hayat pahalılığından insanların ciddi huzursuz olduğunu biliyordu... Seçim öncesi çıkacak bir kaosu bu sefer kontrol edilemeyebilir, bu durum ülkeyi avucunun içinde ekonomik olarak yok edebilirdi. Bu riski almadı.
3- Depremle planların revize edilmesi: Erdoğan’ın kafasında çok farklı projeler vardı. Ancak yaşanan büyük deprem buna mani oldu. Hatta bunu kendi ağızından da kaçırdı. Seçim öncesi krizde olan ekonomi depremle birlikte çökme işaretleri verince Erdoğan seçime daha temkinli girmeye karar verdi. Öyle bir sinsice plan yapıldı ki siyaseten kimsenin aklına gelmeyecek türdendi. Malum siyaseten yenilmek onun fıtratında yok! 15 Temmuz’da da kendince böyle başarılı olmamış mıydı? O, sinsice plan kuranların önde gideniydi! Depreme çok kızmıştı. İlk gün kendine gelemedi. Kameraların karşına çıktığında da bu kızgınlığını gizlemedi. Kim daha büyükmüş, kime daha çok inanacaklar diye adeta müsebbibül esbaba meydan okudu! Planlarını revize etmesini bildi. Ona tapan yığınlar vardı. Hatta Adıyaman’da bir pankart açıldı, “Dünya tersine dönse vazgeçmem” dendi.
4- Kürtlerin dik duruşu ve seçimdeki etkileri: İkiyüzlü politikasıyla Barış Süreci’nden Kürtleri yanına alan Erdoğan ve avaneleri Öcalan’a methiyeler düzdü. Ancak Kürtler hızlı uyanınca başta Demirtaş olmak üzere Kürtlerin seçtiği insanları cezaevine attı. Hizmet Hareketi mensupları gibi Kürtler de kendilerine yapılan şantajlar, cinayetler, cezaevlerine doldurulmalar pahasına Erdoğan rejimine ve Ergenekon’a karşı durdu. Büyükşehir seçimlerinde Kürtlerin oylarının nasıl belirleyici olduğu görüldü. Bunun önüne geçmesi gerekiyordu.
5- Kurtların kuzu yapılması: Kürtlerden beklediğini bulamayınca kaset operasyonlarıyla dizayn edilen MHP hem Ergenekon’un hem de Erdoğan’ın avucunun içine girdi. Devletin önemli kademelerine getirilen ülkücülere sus payları verildi. Bahçeli süt dökmüş kedi gibi Erdoğan’ın arkasında gezdi. Seçimde ayarlanan rakamlara göre bitmiş tükenmiş bir MHP, itaatinin karşılığını 14 Mayıs’ta önüne atılanla aldı. MHP’den ayrılan yalnız kurtların sığındığı İYİ Parti’nin yönetim kademesine muhalif gibi duran Ergenekon’dan insanlar yerleştirildi. Meral’in seçimden önceki U dönüşleri bu planı açık etti. İYİ Parti’den Turan Çömez vekil oldu… Ancak işi çok sıkı tutan Ergenekon İYİ Parti ve MHP’deki kurmaylarıyla yetinmeyerek Ümit Özdağ’a parti kurdurup halkı milliyetçi duygularla kışkırttılar. Özdağ sahada dolaşıp tabanı hazırladı. Sonra da yedekte bekleyen ve yıpranmamış yüzüyle Sinan Oğan’ı vitrine çıkarttılar. Zamanında bu gidişatı görüp MHP’den ayrılan rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu gibi son dönem yaşananlara direnen ve ayak bağı olan Sinan Ateş de ortadan kaldırıldı…
6- CHP’de ince ince örülen tuzaklar: CHP’nin yakın tarihteki hatalarını ve geçmişini sürekli olarak muhafazakar kesime hatırlatan Erdoğan, partideki iç karışıklıkları iyi kullanarak önce kasetle Deniz Baykal’ı safdışı etti. Bundan önceki seçimde “adam kazandı” deyince herkesin kafasında soru işareti uyanan Muharrem İnce’yle yıllardır nasıl ince ince planlar yaptığı bu seçimde İnce’nin CHP’nin oylarını bölmek için aday olmasıyla ortaya çıktı. Daha önce seçim güvenliğini Mehmet Ali Çelebi’ye teslim eden CHP’yi bu seçimde de bir başka Ergenekoncu Tuncay Özkan ve Onursal Adıgüzel vurdu. Tüm uyarılara rağmen CHP’nin içindeki turuva atları CHP’liler tarafından ancak misyonlarını -yani Erdoğan’a çalıştıkları anlaşılınca- yerine getirdikten sonra anlaşılabiliyor! Ergenekon CHP’nin içine hücre hücre öyle bir yuvalanmış ki Kılıçdaroğlu’nun bunları temizlemesi çok zor görünüyor.
7- Erdoğan’a tapan bir taban: Oranı kesinlikle yüzde 49 olmayan ama Erdoğan’a her türlü koşulda tapan bir halk tabanı var Türkiye’de. Bu durumun sosyolojik ve tarihsel birçok sebebi var... Bunu ne muhalifler ne akademisyenler ne de biz gazeteciler çok iyi analiz edemiyoruz. Ayrıca bunun dışında, örneğin bazı depremzedeler 10 bin liraya oylarını satabilecekken rejim bunlara 100 bin lira verince kafaları döndü ve başlarına gelen felaketin gerçek sebebini unuttular!
8- Erbakan, Hizbullah ve Millet İttifakı’ndaki bazı isimler: Karamollaoğlu ve Davutoğlu’nun siyasal İslam zihniyeti hala kafalardaki en önemli soru işareti. Bu isimlerin seçimde tabanda neredeyse hiç karşılığı olmadığı ortaya çıktı. Bunların olası bir pazarlıkla veya olağanüstü bir durumda Erdoğan’ın yanında olmasıyla ilgili kuşkular var... Bir gece pazarlıkla hiçbir siyasi birikimi olmayan Erbakan’ın ve Hizbullah’ın Erdoğan’ın yanında meclise girmesi çok iyi analiz edilmeli... Şuan elde somut deliller olmasa da dini kullanarak siyaset yapanlara kuşkuyla yaklaşılması gerekiyor.
9- Dünyaya sahte demokrat görüntüsü verildi: Birçok kesim kaos beklerken Erdoğan cephesinde olmadık şeyler yaşanmaya başladı. Erdoğan canlı yayınlara çıkarılarak kurgu kişiler ve sorularla özgür düşünce atmosferi oluşturulmaya çalışıldı. Seçim öncesi sertlikten ve çatışmadan uzak bir söylem geliştirildi. Hatta bir iki kez genel af söylentileri dahi çıkarıldı. Erdoğan, mümkün mertebe sert cümlelerden uzak bir seçim çalışması geçirdi. Hesabından ılımlı ve kucaklayıcı tweetler yazıldı. Hatta bunlar yetmiyormuş gibi oy kullanmaya gittiğinde göstermelik olarak sıraya girdi. Sanki Norveç Başkanı halkın arasında oy kullanıyormuş gibi bir hava estirilmeye çalışıldı. Bu büyük plan öncesi son adımlardı.
10- İkinci tur planı ve YSK’daki büyük oyun: Gelelim şimdi dananın kuyruğunun koptuğu yere yani 14 Mayıs gününe. Rusya’nın Türkiye’deki seçimlere nasıl müdahale ettiğini seçimden önce Kılıçdaroğlu’nun verdiği sert tepkiyle anlamış olduk. Rusların dünyanın en gelişmiş teknolojisine sahip ABD seçimlerine nasıl müdahil olduğu Trump düştükten sonra ancak ortaya çıkabildi. Ukrayna’ya giren ve NATO’yu parçalamak isteyen Ruslar NATO ÜYESİ Türkiye’yi daha doğrusu Erdoğan’ı yanında tutmak istiyor. Onlar için bu çok önemli. Dolayısıyla 15 Temmuz’da olduğu gibi -ki bunu Ruslar dillendirdi- Rusların da yardımıyla paralel bir seçim sonuç teknolojisi kullanıldı. Seçimleri en hızlı ve tarafsız şekilde takip eden Cihan Haber Ajansı gibi sandık başlarında bir yapı olmadığı için de işleri çok kolay oldu.
Sahibi Tuncay Özkan olan ANKA gibi alanda ve sandıklarda hiçbir adamı olmayan bir ajans dakika dakika yanlış seçim sonucu verdi. Murat Ağrıel, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan gibi Ergenekon artığı gazetecilerle CHP ve kamuoyu yanlış yönlendirdi. (Seçim gecesi AKP'ye çalıştığı anlaşılan Barış Pehlivan alelacele birkaç saatliğine Emniyet'te alınarak mağduriyet imajı oluşturulduğunu da not edelim)
Yüksek Seçim Kurul’u resmi verileri denilerek saatlerce Kılıçdaroğlu önde gösterildi. Ancak herkes Kılıçdaroğlu’nun önde olmasına aldanırken kimse Sinan Oğan’ın sabit duran oranına dikkat etmedi. Aslında bu oran otomatik olarak seçimi 2. tura taşıyordu.
AKP, MHP ve HÜDAPAR sistemli olarak Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu sandıklara sırayla itiraz ediyor sonuçların geç yüklenmesine neden oluyordu. Bu durum aslında Millet İttifak’ında şöyle bir yanlış algıya da sebep oldu; “Şimdi Kılıçdaroğlu önde eğer gecenin ilerleyen saatlerinde bu itiraz edilen ama Kılıçdaroğlu’nun açık ara önde olduğu sandıklardaki oylar sisteme yüklenirse 51 oranına rahatlıkla ulaşılır.”
Bu rehavet yaşanırken birden ne olduysa Erdoğan’ın oranıyla Kılıçdaroğlu’nun oranları yer değiştirdi. Kusursuz bir manipülasyon yapılmıştı. CHP içerden vurulmuş, YSK çok iyi markaja alınmış, kontrol altındaki medyayı takip eden herkes büyülenmişçesine ANKA’nın verilerine baka kalmıştı. Aslında milletin iradesi değildi bu rakamlar; örneğin Maraş'ta 664 bin oy kullanılmıştı. 2018 seçimleriyle aynıydı neredeyse. Binlerce insan hayatını kaybetmişti, en azından şehir merkezinin yarıya yakını hala şehir dışında geçici ikamet ediyor. Burada 500 binden fazla oy çıkması büyük şaibe… Deprem bölgesinde ciddi bir şeyler dönmüştü.
Yüzde 49,5 olarak gösterilen ve her şeyin kontrolüne sahip olan Erdoğan isteseydi bunu çok rahatlıkla 50+ yapabilirdi. Ancak bunun iki büyük riski vardı; İlki itirazlar sonrasında İstanbul’da belediye seçimlerinde yaşadığı gibi sandığı kaybedebilirdi. Diğeri de dünyaya demokrat imajı veremezdi. Tüm bunları hesap ederek yukarıda da İnce ve Oğan üzerinden belirtmeye çalıştığım gibi seçimi ikinci tura taşımayı en makul çözüm olarak gördü. Buraya kadar yazmaya çalıştıklarım bu sinsi planının ilk etabıydı. Şimdi ikinci tur için ikinci etabını sahneleyecek.