İnsan Hakları İzleme Örgütü, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yaklaşık 100 ülkedeki insan hakları durumlarını incelediği 32. yıllık raporunu yayınladı. Raporda otoriter liderler için 2021 yılının zor geçtiğine dikkat çekildi. Otokratik liderler için gelecek yılların beklenenden daha karanlık olduğu fakat demokrasinin otoriter rejimlerle olan mücadelesinden galip çıkabilmesi için demokratik liderlerin küresel sorunları ele alma konusunda daha iyi bir iş çıkarmak zorunda olduğu vurgulandı.
TR724'ün haberinde yer alan raporun Türkiye ile ilgili kısmında Erdoğan rejiminin siyasi muhalifleri hedef alarak, yargının bağımsızlığını derinden baltalayarak ve demokratik kurumların içini boşaltarak ülkenin insan hakları sicilini onlarca yıl geriye götürdüğü ifade edildi.
İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü
Raporda, Türkiye’de 58 gazeteci ve medya çalışanının, gazetecilik çalışmaları veya medyayla bağlantıları nedeniyle hapiste olduğu veya terör suçlarından hüküm giydiği belirtilirken Türkiye’de haber kuruluşlarının Erdoğan rejiminin kontrolünde olduğu, bağımsız medyanın ise genellikle sadece online platformlar üzerinden varlık gösterebildiği açıklandı. Online platformlar üzerinden halkı doğru şekilde bilgilendirme amacı güden bağımsız medyanın da sıklıkla kovuşturmaya tabii tutulduğu ve hazırladıkları birçok içeriği kaldırmak zorunda kaldıkları ifade edildi.
Her yıl binlerce insanın sosyal medya paylaşımları nedeniyle cumhurbaşkanına hakaret veya terör propagandası yapmak suçlamasıyla tutuklandığına dikkat çeken rapor AKP hükümetinin sosyal medya üzerindeki baskıyı daha da artırabileceğini, Erdoğan’ın sosyal medya aracılığıyla yayılan “dezenformasyonu” iki ila beş yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılabilecek bir suç haline getirebileceğinin sinyalini verdiğini belirtti.
Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektörler ve sonrasında protesto hakkını kullanan öğrencilere uygulanan polis şiddeti ve haksız tutuklamalar da raporda kendine yer buldu. Ayrıca pandeminin barışçıl protestoları yasaklamak için bir bahane olarak kullanıldığına da değinildi.
Kadın ve LGBT Hakları
Türkiye’de aile içi şiddet vakalarının çok sık görüldüğü belirtilirken her yıl yüzlerce kadının erkekler tarafından öldürüldüğü vurgulandı. Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ilk ülke olduğu ve bunun toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede ve kadın haklarını geliştirme çabalarında büyük bir geri dönüşü ifade ettiği dile getirildi. Üst düzey hükümet yetkililerinin, verdikleri siyasi mesajlarında LGBT bireylere yönelik birçok kez nefret söyleminde bulundukları ve ayrımcılığı teşvik ettikleri belirtildi.
İnsan Hakları Aktivistleri
Raporda hükümetin insan hakları grupları ve diğer sivil toplum örgütleri üzerindeki çok ciddi bir baskı kurduğu ifade edildi. Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yeterli delil olmadığı gerekçesiyle derhal serbest bırakılmasına hükmeden kararına rağmen hala tutuklu olduğunun altı çizildi. Rejimin, hak savunucularını terör suçlamalarıyla karaladığı, haklarını ihlal ettiği ve susturmaya çalıştığı duyuruldu. Ocak ayında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının ve Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girdiği, fakat bu yasanın İçişleri Bakanlığınca gerçek hedefinden saptırılarak STK’ları hedef almak ve etkisizleştirmek için kullanılabileceği belirtildi.
Gözaltında İşkence ve Kötü Muamele, Zorla Kaybetmeler
Raporda, Türkiye’de işkence ve kötü muamele uygulamalarının ciddi bir şekilde soruşturulmadığına ve bir cezasızlık kültürünün gelişerek devam ettiğine değinildi. Kaçırma ve zorla kaybetmeler rapor edilmeye devam ediyor fakat gerektiği gibi soruşturulmuyor, denildi. Yusuf Bilge Tunç’un, Ağustos 2019’dan beri kayıp olduğunun altı çizildi. Raporda kaçırılıp sonrasında ortaya çıkartılan Hüseyin Galip Küçüközyiğit, askeri personel tarafından helikopterden atılan Şiban ve Servet Turgut ve diğer birçok isimden de bahsedildi.
Türk makamlarının bazı ülkelerle adam kaçırma ve zorla kaybetme gibi suçlar için gizli anlaşma yaptıkları ifade edilirken Orhan İnandı ve Selahaddin Gülen’in zorla kaçırılmalarına atıf yapıldı. Ayrıca Sol veya Kürt siyasetinde aktif rol alan bazı kişilerin sivil giyimli güvenlik görevlileri tarafından kaçırılarak bilinmeyen yerlerde işkenceye uğradıkları da raporda yer aldı.
Kürt Çatışması ve Muhalefete Baskı
Erdoğan rejiminin, HDP ile PKK arasında ayrım yapmayı reddettiğinin altı çizilirken HDP ofislerine yapılan fiziksel saldırılara dikkat çekildi. Haziran ayında İzmir ilinde silahlı bir kişinin parti üyesi Deniz Poyraz’ı parti ofisini basarak öldürdüğü belirtildi. Birçok HDP’li siyasetçinin tutuklandığı, yargılandığı ve hüküm giydiği raporda yer alırken ayrıca Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun verdiği mücadelenin neticesinde meclisteki koltuğuna tekrar oturduğuna da değinildi.
Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler
Yabancılara yönelik ırkçı saldırılarda ve yabancı düşmanlığında çok ciddi bir artışın yaşandığı vurgulandı. Altındağ olayları hatırlatılırken muhalefetteki bazı siyasetçilerin de ırkçı mesajlarıyla mülteci ve yabancı karşıtlığını körükledikleri ifade edildi.
Türk makamlarının İran sınırına duvar örmeye devam ettiği, sınırdan geçenleri illegal bir şekilde geri ittiği ifade edilirken Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışan göçmenlerin ve mültecilerin de Yunan makamlarınca illegal olarak şiddetle geri itildiği raporda yer aldı.
Son olarak raporda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin durma noktasında olduğu, ABD ile yaşanan krizin de Biden yönetiminde devam ettiği ifade edildi. Biden yönetiminin, Ermeni soykırımını resmen tanıması ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’yi Suriyeli silahlı muhalif bir gruba verdiği destekle bağlantılı olarak çocuk askerlerin kullanılmasıyla ilgili 2021 İnsan Ticareti listesine eklemesi önemli gelişmeler olarak raporda yer aldı. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını talep eden bağlayıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulanmamasının Avrupa kurumları ve mahkemeleriyle olan gerilimi daha çok artırdığı belirtildi.