Wall Street Journal, Türk ekonomisini ele aldığı bugünkü başyazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liranın çöküşünü önlemek için elinde bulunan seçeneklerin tükenmekte olduğunu yazıyor.
Türkiye'nin bugünlerde İran'ın ekonomik yaptırımlardan kaçınmasını sağlamaya yardım ederek ve Rusya'yla olan askeri entegrasyonu pekiştirerek NATO müttefikinden çok bir düşman gibi davrandığını kaydeden gazete, Amerika'nın çıkarlarına yönelik en büyük tehdidin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomiyi yönetmedeki beceriksizliği olabileceği yorumunda bulunuyor.
Türk ekonomisinin Recep Tayyip Erdoğan'ın 2003'te iktidara geldiği dönemden bu yana durumunu değerlendiren Wall Street Journal, Erdoğan'ın o yıllarda Uluslararası Para Fonu programını uyguladığını, basın özgürlüğünü güçlendirdiğini, ordunun siyaset üzerindeki rolünü geri plana çektiğini ve Avrupa Birliği'ne girme emellerine sahip olduğunu hatırlatıyor. Bu reformların yanı sıra ucuz ve kolay erişilebilir krediler sayesinde Erdoğan'ın iktidardaki ilk on yılında Türkiye'de gayrisafi yurtiçi hasılayı üç kat arttığını, bu sayede geniş bir popülariteye kavuştuğunu vurguluyor.
Ancak o zamandan bu yana Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmaya başladığını ve Erdoğan'ın iktidara daha sıkı tutunduğunu kaydeden gazete, 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişiminden sonra muhalefet ve basın özgürlüğüne yönelik baskıların arttığını, ancak yabancı yatırımcıların yine de hukukun üstünlüğünün ihlali ve liranın güçsüzlüğüyle ilgili kaygıları göz ardı ettiklerini hatırlatıyor.
Bu durumun 2018'de çözülmeye uğradığını kaydeden gazete, bunun, gelişmekte olan ekonomilerde sıklıkla rastlanan bir durum olduğunu belirtiyor.
Başyazıya göre Türkiye'deki borçların büyük çoğunluğu döviz cinsinden olduğu için liranın değerinin düşmesi, bu borçların finanse edilmesini zorlaştırıyor. Yatırımcıların geri adım atması ve enflasyonun yükselmesiyle kısır döngü devam ediyor. Nisan ayı enflasyon oranının yüzde 19 olarak açıklanmasına rağmen Amerikalı iktisatçı Steve Hanke, bu oranın yüzde 35'e yakın olduğunu, merkez bankasının yüzde 24'lük politika faiz oranınınsa dünyanın en yüksekleri arasında yer aldığını kaydediyor.
Öte yandan gazete, Erdoğan'ın Rus yapımı S-400 füze savunma sistemi satın almasının Amerikan Kongresi'nin yaptırım uygulamasıyla karşı karşıya kalabileceğini, Türkiye'nin ikinci büyük kamu bankası olan Halkbank'ın ise İran yaptırımlarını ihlal ettiği gerekçesiyle Amerikan Maliye Bakanlığı tarafından milyarlarca dolarlık para cezasına çarptırılabileceği uyarısında bulunuyor.
31 Mart yerel seçimlerine de değinen gazete, bu seçimlerde kayıp veren Erdoğan'ın elindeki seçeneklerin tükenmeye başladığının altını çiziyor. Türkiye için bazı önerilerde bulunan gazete, ekonomiyi düzeltmenin şu yollarla mümkün olabileceğini yazıyor:
”Erdoğan her ne kadar sorun çıkarsa da mali krizin Türkiye'nin sınırları dışına taşması, dolar borcuyla yüklü bir dünyada Amerika'nın çıkarlarına ters düşen bir durum olur. En iyi çözüm yolu, lirayı dolar ya da euroya sabitleyecek bir para kurulu oluşturmak. Parasal tabanın dondurulmasından sonra lira, kur sabitleninceye kadar bir süre oynaklık gösterir. Erdoğan gibi kendini güvensiz hisseden bir liderin para politikalarının denetimini Washington ya da Frankfurt’a teslim etmesi zor olabilir, ama bu liranın yaşadığı sıkıntılara son verebilir. Erdoğan, IMF'ye gitmek istemediğini söylüyor. Para kurulu oluşturmak IMF seçeneğinden sakınmanın bir yoludur. Para kurulu ayrıca Ankara'yı mali sorunları çözmeye zorlayabilir. Yargı ve iş piyasasında yapılacak reformlarla birleştirildiğinde, bu, Türkiye'yi zengin bir ülke olma yoluna yönlendirir. Ancak Erdoğan, lira meselesinde kendisinin nasıl bir rol oynadığını anladığına dair hiçbir sinyal vermiyor. Bu durumda yatırımcılar ve dünyanın dört bir yanındaki maliye bakanlıkları, liranın çökmesi olasılığına karşı hazırlıklı olmalı.”