Veysel Ayhan Zaman gazetesinde kaleme aldığı yorum yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birbiriyle çelişen sözlerini, köşesine taşıdı...
İşte Veysel Ayhan'ın Zaman gazetesinde yer alan yazısı:
Fevkalade öfkeli ve endişeli. Bu teşhise kimse itiraz etmez herhalde. Sürekli birilerini pataklıyor, birilerini azarlıyor.
Markette dayak yiyen vatandaştan, “nankör” diye azarlanan işçilere kadar. Yuhalattığı yaslı anneden, fırçaladığı memura kadar… Dayak yiyen ve tokatlanan bakanlar, danışmanlar malum. Öfkelenince kelimeleri karıştırıyor. Art arda 4 kez ‘deprem’ sözcüğü yerine ‘miting’ kelimesi kullanıyor. Fiziki olarak tokatlayamadıklarını sözleriyle pataklıyor. Bundan kurtulan yerli yabancı kimse kalmadı gibi. Yerinde duramıyor. Bank Asya’yı batırma, okulları kapatma, yurtdışı okullarını şikayet. Muhalefetle cedelleşme… Spikerle polemik. Savcı ve hakimlere laf yetiştirme, tweetlere cevap… Bu ruh halinden son nasiplenen dünyanın en itibarlı gazetesi New York Times oldu. “Ey” nidası envanteri bayağı uzun. Erdoğan’ı anlamak için bazı alıntılar:
EYY NOBEL SEN NASIL BARIŞ ÖDÜLÜ DAĞITIYORSUN!
“Eyy New York Times, haddini bileceksin, ücretli şarlatanlar!”
“Eyy Obama neredesin!”
“Eyy Merkel…” (Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği ortaya çıkınca bir daha tekrarlanmadı.)
“Ey Avrupa niçin konuşmuyorsunuz?”
“Ey Avrupa akıl verme, kendine sakla”
“Ey Batı kendine gel kendine!”
“Ey Bahçeli!”
“Eyy Kılıçdaroğlu!”
“Ey Tüsiad”
“Ey Bahçeli sen bu monşer adayı tabanına nasıl izah edeceksin”
“Eyy Ekmel biz senin ne olduğunu çok iyi biliriz”
“Ey parlamentodakiler!”
“Eyy Nobel, sen nasıl barış ödülü dağıtıyorsun?”
“Eyy Pensilvanya, sana sesleniyorum!” (Pensilvanya gazeteleri alaya aldı)
“Ey savcı! Sen kimin için çalışıyorsun?” (TIR’lardaki silahları yakalayan savcılara)
“Eyy Geziciler bir tane ağaç diktiniz mi be!”
“Eyy Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun?” (Dolar fırladı)
“Ey Baro Başkanı sen de teröristlerle görüştün”
“Ey HDP sen kimsin ya!” (Anketlerde barajı aşacağı görününce.)
“Ey Doğan Medya Grubu” …
Bu formatın bir de “Onun da kaseti var” şekli var. Konuşmasını beğenmediği herkes için kullanıyor. Muhalefetten Abdullah Gül’e, ondan Yüksek Yargı mensuplarına kadar. Onlarca kişi hakkında ‘kaseti var’ ihbarı yaptığı halde her nedense hiçbir savcı bilgisine başvurmadı.
BEN ÖYLE BİR ŞEY DEMEDİM
10 yıl önce: “Ben Gürcü’yüm.”
Geçen yıl: “Bana Gürcü diyen oldu.”
2011: “NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olabilir mi?”
3 hafta sonra: “NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir.”
2005: “Bu ülkede Kürt sorunu vardır.”
Şimdi: “Kardeşim ne Kürt sorunu ya?”
2008: “Ergenekon’un savcısıyım.”
Şimdi: “Komutanların tutuklanmasına gönlüm razı olmadı”
2012: “Ne demek Türkçeyle nasıl felsefe yapılmaz, bunlar ırkçı söylemler.”
2015: “Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız.”
Ağustos 2010’da: “AKP hiçbir terör örgütüyle masaya oturmaz. Müzakere yapmaz, görüşen şerefsiz ve namussuzdur.”
2012: “Adayla görüşme yaptırırız. Kimlerle? İşte bu işlerle ilgili olan, elemanlarımız vasıtasıyla.”
2011: “Parası olan var, olmayan var. Sen çıkıp da parası olana gitme, parası olmayana git askerlik yap diyemezsin.”
2014: “Bedelli askerlik çalışmasını bitirdik, haftaya tamam.”
2010 Meclis’te “Değerli arkadaşlarım benim milletimin dili tektir. Bu Türk milleti.”
2011: “Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yok.”
3 ay önce sabah: “Seçim bildirgesini bizzat orada kendim de okudum, kendi kanaatlerimi de ifade ettim.”
5 saat sonra: “Ben öyle bir şey demedim.”
Bir başka fasıl da son 1,5 yıldır tekrarladıkları: 3879 defa paralel, 326 feda Pensilvanya… tekerlemesi.
Bir başka fasıl da mitomani biliminin inceleyeceği yüzlerce örnek.
Normalde 1500 silahlı polisin koruduğu Saray’a dakikada binlerce mermi atan zırhlı muharebe araçları ve ağır silahlar alınması… Gelişmiş radar koruma sistemleri kurulması… Tanesi 300 bin dolardan 30 canlı yayın aracı…
Neye ve kime karşı bu tuhaf işler?
BİRKAÇ ALINTI
Türk Tabipleri Birliği: “Bizler hekimiz. İnsanın binbir ruh halini, binbir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkalade endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
Prof. Dr. Özcan Köknel: (Ünlü psikolog) “Erdoğan ötekileştirmeyi yaratıyor, başkalaştırmayı yaratıyor, sen benden değilsin mesajı bu. Bilime göre Erdoğan’ın psikolojisi lider olmaya uygun değil. (Gezi’deki tavrı için) Hitler dahi böyle konuşmadı. Yaptıklarını Almanya’nın bir bölümü için değil, tüm Almanlar için yaptığını savundu.”
Mustafa Altıoklar: (Yönetmen doktor) “Narsistik kişilik bozukluğu var, geri adım atmaz. Kendisine rapor vermek lazım, 46 raporu…
Hakkında dava açılınca “Hakaret etmedim, aşağılama yapmadım. Teşbih yapmadım. Bir doktor olarak teşhis koydum. Türkiye’de idari konumda olan herkesin her yıl fiziksel ve ruhsal check up’tan geçirilmeleri gerekir. Bu Amerika’da böyledir. Obama’nın her sene, akıl sağlığı dahil olmak üzere, sağlık raporu açıklanır…”
Ian Robertson: (İskoçyalı ünlü psikoloji profesörü ve nöropsikoloji uzmanı) “Erdoğan 10 yıl hastalığı kurbanı.”
Dengir Mir Mehmet Fırat: (AKP’nin kurucularından) “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kendisini bir hastaya dönüştüren boyutta korku içerisinde. Tek başına iktidarını kaybetmekten değil, aynı zamanda kendisi ve ailesinin bulaştığı yolsuzlukların ortaya çıkması sonucu yargılanma korkusundan kaynaklanıyor. Ruh sağlığı bozuk bir kişinin yönetimi altında kalmak istemiyorsanız, bunun önüne mutlaka geçmemiz lazım. Fakat şu anda etrafında bir avuç yalaka, saray soytarısı var ve o ne yaparsa yapsın, ‘Efendim siz haklısınız’ diyorlar.”
Aytun Çıray: (CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili) “Hastalıklı bir ruh haline sahip. Davranışlarında ‘Mad Leader Disease’ (Deli Lider Hastalığı) belirtileri var.”
Devlet Bahçeli: (MHP Genel Başkanı) “Erdoğan, artık tedaviye cevap vermeyecek klinik bir vakadır.”
İtalyan Corriere della Sera gazetesi: “Kibri tüm sınırları aşan bir megaloman. Ülkeyi başkanlık sistemine geçirip tek güç haline gelmek istiyor. Erdoğan’ın her yolu deneyeceğine bahse girebilirsiniz.”
Le Monde, Alain Frachon: “Günlük dilde buna iktidar sarhoşluğu denir, bitmez tükenmez siyasî fâciaların kaynağıdır. Türkiye Cumhurbaşkanı bu işte çok şey kaybedebilir. (Hubris) Kibir, aşırı güven ve kendini imhaya varan otoriterlik.”
Ve The New York Times: “Ne var ki Erdoğan’ın eleştiri ve muhalefeti boğmaya yönelik çabaları paralel evrende yaşayan otoriter bir lidere işaret ediyor. Paranoyak kabadayılığı derin kaygı verici.” (2014)