Erdoğan'ın terör tanımının yeniden yapılması gerektiğine yönelik çıkışına hukukçulardan sert tepki geldi. Yasalarda eksik bulunmadığı belirtilirken hedefin ‘eli kalem tutan herkesin terörist ilan edilmesi' olduğu vurgulandı.
Terörle Mücadele Kanunu, AKP döneminde 6 kez değiştirildi. Çözüm sürecinde terör soruşturması zorlaştırılırken sürecin sona ermesinin ardından ise tam tersi değişikliklere imza atıldı. Terörle Mücadele Kanunu'na göre, Anayasa'nın temel niteliklerini cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle değiştirmeye yönelik her türlü eylem terör olarak tanımlanıyor.
Çözüm sürecinde AKP, terör suçlarının cezasını düşürdü. 2013 Nisan'da çıkartılan 4. yargı paketiyle bu suçtan ceza verilmesi cebir ve şiddet şartına bağlandı. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına propaganda yapan ve eylemlerine katılanlara örgüt üyeliği ya da yardım suçundan ceza verilemeyeceği düzenlendi. Bu düzenlemenin ardından hükümet kontrolündeki HSYK'nın müdahaleleriyle KCK davalarından tutuklu çok sayıda kişi tahliye edildi. Çözüm süreciyle yapılan bu değişikliklerin terör örgütüne katılımı artırdığı güvenlik uzmanları tarafından dile getirildi
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yasa değişikliklerini şu şekilde anlatmıştı: “Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı. PKK'nın bayrağını taşımak, Öcalan'ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta Türkiye'nin sistemi böyle olmalıdır, eyaletler, demokratik özerklikler falan filan... Bunların hiçbirisi artık suç değil. Bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı.”
2014 SONUNDA TAM TERSİ
AKP'nin 2014 sonlarına doğru çözüm sürecini bitirmeye yönelik sinyaller vermesinin ardından ise İç Güvenlik paketi ve makul şüphe değişikliği olmak üzere çok sayıda yasada düzenleme yapıldı. Şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerin aranabileceği yasaya girdi. Avukatların dosya incelemesine hakim kararıyla sınırlama getirilmesi düzenlendi. Dinlemenin kapsamı genişletildi. Ancak bu değişiklikler terör örgütleri yerine sözde paralel yapı iddiasıyla Hizmet Hareketi'ne yönelik kullanıldı.
YASALAR EKSiK DEĞiL GÜVENLiK ZAFiYETi VAR
Ceza Hukukçusu Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun: Yasalarda eksiklik olduğu kanaatinde değilim. Yaşanan son canlı bomba saldırısı ciddi istihbarat zafiyeti olduğunu gösteriyor. Ankara'da 3. büyük patlama oldu. TMK'da hangi faaliyetlerde bulunulursa terör sayılacağının tanımı belli. Bunun dışında genişletirseniz, hayatında hiç silah kullanmayanları terör faaliyetiyle suçlarsanız ceza kanununu çorbaya çevirirsiniz. Şiddetten uzak duran insanları terörle suçluyorsanız elinizde çok ciddi kanıtlar olması gerekir. Bunları paylaşamıyorsanız iftiracı konumuna düşersiniz.
YENi BiR TANIMA GEREK YOK
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk: Terörün tanımı belli. Yeni bir tanıma gerek yok. Terörle mücadele için terör tanımını değiştirmeye gerek yok. Önemli olan, devletin tüm birimleriyle terörün üzerine gitmesidir. Yalnız güvenlik birimlerinin yapacağı bir şey değil. Terör kırsaldan şehre inmiş durumda. Hepimiz her an terör eyleminin hedefi haline gelebiliriz. İktidar mensubu, 'terörle birlikte yaşamaya alışmalıyız' diyor. İktidar terörle yaşamayı değil terörle mücadeleyi başarmalı. Bölücü terör, Türkiye'nin kalbinde Ankara'da, bakanlıklara yüz metrede eylem yapabiliyor. Bu aynı zamanda terörle mücadelede devletin kurumlarının ve istihbaratın yetersizliğini gösteriyor.
ERDOĞAN, BUSH'UN STRATEJiSiNi iZLiYOR
Prof. Dr. Baskın Oran: Erdoğan, ABD eski Başkanı George Bush'un 20 Eylül 2001'de söylediğini Türkçeye çeviriyor. Ya bizimle berabersiniz ya da teröristlerle diyor. Onun için Türkiye'yi susturmak istiyor. Kürtlere parlamentoyu haram etmek, barış isteyenleri hapse tıkmak istiyor. Ya ben ya kaos. 400'ü ver kurtul. Yok diyenler de terörün yardakçısı olacak. Eli kalem tutan herkes terörist ilan edilecek. Terörist tanımını onlara da teşmil edecek. Olay budur.
ÖZGÜR DÜŞÜNCE