Dr. Nazir Mahmood, Jang Gazetesi'nde kaleme aldığı yazıda, Türkiye'de Erdoğan'ın yaptıklarını pekçok diktatörlükte gördüğünü ancak ilk kez kendine Cumhuriyet diyen bir ülkede böylesine şeyler görüldüğünü yazdı.
Gülen Hareketi ve Kürtlere yönelik zulümleri tek tek sıraladı.
TÜRKİYE’DE BAŞARISIZ DARBE
Dr. Nazir Mahmood
5 Kasım 2016 – Jang Gazetesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği muhalefete karşı abluka dairesini daraltmakla meşgul… Türkiye’de 10,000 devlet memuru daha işten atıldı.
Türkiye’de Temmuz 2016’daki başarısız darbenin ardından Tayyip Erdoğan devlet dairelerini muhaliflerine karşı daraltmakla meşgul… En son gelen bilgilere göre 30 Ekim’e kadar Türk liderleri 10,000’den fazla memuru darbeye katkıda bulundukları bahanesiyle işten attılar. Bunların çoğu halk için en önemli daireler olan tıp ve eğitimde çalışanlardı. İşten çıkarılan doktorlar, hemşireler ve öğretmenler işlemedikleri bir suçtan dolayı mağdur edildiler.
Bu yüzden Türkiye genelinde şu an huzursuzluk artarak büyüyor. Tıp ve eğitim dışında etkilenen meslek kollarına medya da dâhil… Yeni emirlere göre 15 medya kuruluşu kapatıldı. Türk devleti önce darbenin tek sorumlusu olarak ABD’de yaşayan Müslüman Türk mübelliğ Fethullah Gülen’e bağlı hareketi suçladı ve ona bağlı olan herkesi hapse attılar. Fakat şu anda bu hareketle hiçbir ilgisi olmasa da, sadece devletle aynı dili konuşmayan kim varsa işten çıkarılıyor. Sağlık, eğitim ve medya dışında adli memurlar da hedefe kondu: Avukatlar, hâkimler, savcılar ve diğer adli personel de işten çıkarıldı.
İşten çıkarmanın yanı sıra tutuklamalar da devam ediyor. Şu ana kadar 20,000’e yakın insan tutuklandı ve onlara farklı suçlar isnat edildi. Devlet memurlarından yaklaşık 70,000’i işten çıkarıldı. 50,000’den fazla pasaport iptal edildi ve böylece insanların yurtdışına çıkmalarına engel olundu. Bu tür durumlar normalde diktatörlüğün olduğu bir ülkede olur ama kendisini cumhuriyet olarak tanımlayan hiçbir ülkede böyle bir şeye tanık olmadım.
Şu anda kapatılan 15 medya kuruluşuna ek olarak önceden de 150 kadar medya kurumu kapatılmıştı. Böyle etkilenen sadece siviller değil. Onun dışında 10,000’e yakın sayıda ordu mensubu da darbeye karıştıkları gerekçesiyle devlet tarafından suçlandı. Devletin iddiasına göre darbe sırasında 35 helikopter, 74 tank ve 3 deniz kuvvetleri botu kullanıldı.
Şimdi akla gelen soru şu: Madem darbecilerde onlarca uçak ve tanka ek olarak bu kadar fazla askeri güç vardı, bu darbe neden başarısız oldu? Darbeciler bu imkânlarını kullanmadılar mı? Devlet darbe yapanları vururken onlar seyirci mi kaldılar?
Gülen’e yakınlık duyanların dışında PKK da suçlanıyor. Türkiye’de okullar açılmadan bir hafta öncesinde PKK’ya bağlı olduğu iddia edilen 10,000 öğretmen işten atıldı. Başbakan Binali Yıldırım’a göre 15,000’e yakın öğretmen PKK’ya bağlıydı. PKK bir aşırı sol örgüttür. Türkiye’nin dışında Irak’ta da faaliyet göstermektedir. 1978’de kurulan bu örgüt 1984’te Türk devletine karşı savaş açtı. Kürtlerin hakkını ve egemenliğini kazanmak için uğraşmakta.
Bilgilere göre Türkiye’deki halkın yüzde 20’si Kürt – yani her beş Türkiye vatandaşının biri Kürt asıllı. Fakat onlara zulmediliyor. PKK’nın kurucusu bir Marksist gerilla lideri olan Abdullah Öcalan 30 yaşından beri polis tarafından takip ediliyordu ve 1999 yılında CIA’nin yardımıyla Nairobi’de yakalandı. Radikal aktivitelerini bırakacaklarını ilan etti. Türkiye’ye getirilip ölüm cezası ile cezalandırıldı ama bu müebbet hapse dönüştürüldü. Türkiye AB’ye girmeye çalışırken, ölüm cezasını kabul etmeyen AB bunda etkili oldu.
Abdullah Öcalan son 18 yıldan beri hapiste. Yakalandığında 50 yaşındaydı, şimdi ise 68 yaşında. Hapishanede kitaplar yazıyor. Hayatının çoğunu Suriye’de geçirdi. Orada büyük destek alıyordu. Bugünlerde Türk devletinin Suriye Başkanı Beşar Esad’la arasının iyi olmamasının sebebi Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın Türkiye’de Kürt ayrılıkçılara yardımcı olması. Bundan dolayı Türkiye ve Suriye’nin arası hiç iyi olmadı.
Şu anda Suriye’deki iç savaşı fırsat bilerek Türkiye de Suriye’nin problemlerini daha da artırıyor. Türkiye Suriye’ye girerek karıştırıyor. Abdullah Öcalan hapishanede radikalleşmeyi terk edeceğini ilan ettiğinde federatif bir ülke isteğini dillendirdi. Dört ayrı Kürt bölgesini içeren otonom bir ülke düşüncesini açıkladı. Bu bölgeler hâlihazırdaki Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Suriye’nin batısı, Irak’ın kuzeyi ve İran’ın doğusunu kaplayan bir coğrafya üzerinde. Öcalan’ın istediği bu dört bölgeyi bir federasyon adı altında birleştirmek… Bu federasyonun da etrafındaki her ülkeyle barış içinde olması.
Irak’ta Kürtler bir egemenlik sağladılar ama Türk devleti her zamanki gibi Kürtlere zulmetmektedir. Son duruma göre 40,000’dan fazla insan Türk-Kürt savaşında hayatını kaybetti. Şu anda Türk devleti başarısız darbe bahanesiyle bir taraftan Gülen Hareketi’ne saldırıyor, diğer taraftan da PKK ve Kürtlere saldırıyor. Gerilla savaşlarının olduğu Suriye’ye de Türk askerleri girdi ve Kürtlere saldırdı. Suriye de her zamanki gibi Kürtlere yardım ediyor, ama artık Türk askerlerini durduracak güçleri kalmadı.
Türkiye’de yaşayan yaklaşık 15 milyon Kürt şu anda tamamen Türk halkın insafına kalmış durumda. Hiç kimse onlara yardım etmiyor ve çok acınacak durumdalar.