1998 tarihli, Suriye'deki terörist unsurlara sıcak takip imkanı veren Ankara anlaşmasıyla ilgili Türkiye'nin öne sürdüğü tezler ve Rusya-ABD-Türkiye ilişkilerine dair kulis bilgileri
Yeniçağ gazetesi Ankara temsilcisi Ahmet Takan, bugünkü yazısında Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin'in görüşmesi sırasında gündeme gelen Adana Mutabakatı ve Erdoğan'ın ABD'li senatör Graham'la görüşmesiyle alakalı bazı kulis bilgileri paylaştı.
Yazıdan ilgili bölüm şöyle:
(...)
Putin'in Adana Mutabakatı hatırlatması ile ilgili ulaştığım son perde arkası bilgilere geçmeden önce çok önemli bir kulis notunu vermem lazım. ABD'li kaynaklarımdan edindiğim bilgiye göre, Senatör Lindsey Graham, Ankara'da temaslarını tamamlayıp ülkesine döndükten sonra bir grup gazeteciyle sohbet ederken "off the record" kaydıyla şu izlenimini paylaşmış; "Erdoğan ile konuşurken daha çok kendi güvenliğini düşündüğü izlenimini edindim.."
ABD'li Senatör işi abartıyor olabilir. Günübirlik Rusya ziyaretinin ardından ABD'nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey de ülkesine döndü. Bakalım, Trump ne tivitler atacak!..
Ankara'nın devlet koridorlarında konuşulanlara göre, Adana Mutabakatı hatırlatmasına muhatap olduğumuz Kremlin zirvesinden 2 gün önce Rusya'dan Başkentimize şöyle bir mesaj geliyor;
"Türkiye kuzeyden, Suriye de güneyden girsin, Fırat'ın doğusundaki teröristleri temizlesinler. Ondan sonra Türkiye çıksın." O zaman da mesaj netti; Esad ile anlaşın, ABD'nin güvenlikli bölgesine karşıyız. Putin, Moskova'da, bunu direkt söylemeden protokolü işaret etmek suretiyle Şam ile iş birliği yapmayı gündeme getirdi, böyle bir seçenek ortaya çıkardı.
Evet, Türkiye ikilemde!... Türkiye ABD'nin istediğini yaparsa PKK-PYD devleti kurulur, Rusya ile birlikte hareket ederse ekonomik yaptırım gelir? İkisini birden dengeleme konusunda sorun var. Saray efradının dengesizlikleri ve iç çatışmaları yüzünden!..
Ayrıca, Türkiye'nin bekası ile ilgili sorun alanına dönüşen bir diğer noktayı da unutmuş gibiyiz. Şöyle; "Türkiye'nin nüfus yapısıyla ilgili çok ciddi hareketler var. Kontrol edilip yönetilmesi gerekiyor. Keza tersine göç de aynı şekilde. Türkiye bölgesel güç olacaksa bunu da yönetmesi gerekiyor." Pusuda yatan İsrail'e de kimse dikkat etmiyor. İsrail, kazanımlarıyla sahaya her an girebilir.
Kesin ve net;
Suriye meselesi uzayacak. Barışı isteyen kim? İsteyen olsa bu kadar süre devam etmezdi. Ankara'da ısrarla üzerinde durulan seçeneği bir kez daha tekrarlayalım;
"Barış isterken herkesle görüşmek zorundayız, artık bu saatten sonra herkesle görüşmek zorundayız. Adana Mutabakatı dendiği andan itibaren işin şekli değişiyor. Savaşta yok sayabilirsiniz ama barış söz konusu olunca teröristler hariç tarafların her biriyle görüşmek zorundasınız. Adana Mutabakatı bizim zorlamamızla çıktı. Terörist başı Abdullah Öcalan, Suriye'yi terk etmek zorunda kaldı. Buradan bakarsanız bu mutabakatın bir muhatabı da Öcalan. İşler oraya kadar varıyor, her şey birbiriyle ilintili. Adana Mutabakatı anayasa görüşmelerini etkiler, güvenlikli bölge bunun içine girer, mutabakattan bu yana bir tek IŞİD çıktı ortaya başka hiçbir şey değişmedi. Suriye'nin ulusal bütünlüğü ve toprak bütünlüğünden bahsediyorsak Suriye ile görüşmek zorundasınız, başka şansımız yok."
ABD de Rusya da 31 Mart seçimlerine kadar Türkiye'yi oyalayacak. Türkiye'deki aktif siyasetçilerin basiretsizlikleri ve küçük dükkân kapışmalarını gayet iyi değerlendiriyorlar!.. Türk seçmenin sandık başında vereceği dersler kaderimizi tayin edecek. 31 Mart SANDIK MUTABAKATI, Adana Mutabakatı'ndan da, güvenlikli bölgeden de daha hayati bir önemde!..