Ergenekon'un uyuyan hücrelerine dikkat!

Terör örgütü DHKP-C, son altı ayda kanlı eylemleriyle gündeme geldi. Polis karakollarına saldıran, savcı ve hâkimlere yönelik suikast planları yapan, ABD Ankara Büyükelçiliği'ne canlı bombalı saldırı düzenleyen örgüt, son olarak geçtiğimiz hafta AK Parti Genel Merkezi ve Adalet Bakanlığı'na eş zamanlı olarak saldırıda bulunmuştu. DHKP-C’nin, AK Parti Genel Merkezi'nde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın makam odasının da bulunduğu 8 kata LAW silahı ile saldırdığı ve Adalet Bakanlığı'nın ek binasına iki adet el bombası attığı güvenlik güçlerince tespit edildi. Dahası Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı, terör örgütü DHKP-C'nin AK Parti Genel Merkezi'ne düzenlediği saldırıda kullandığı LAW'ın Poyrazköy kazılarında çıkarılan silahlarla aynı seriden olduğu ve Adalet Bakanlığı'na atılan el bombalarının da birçok eylemde kullanılanlarla aynı olduğunu tespit etmiş. (25 Mart 2013- Gazeteler) Bu durum, AK Parti ve Adalet Bakanlığı’na yönelik saldırıların ardından olayın anatomisinin Ergenekon’a çok benzediğini söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını teyit ediyor. Doğrusu bu gelişmeler, Ergenekon denilen canavarın kollarının nerelerde, hangi köşe-bucakta ve hangi çeşit uyuyan hücrelere sahip? Sorularını beynimde fink atmasına sebep oluyor. Nedenine gelince! Bir olay olduğunda hafızamda yer etmiş geçmişteki bir çok bilgi bir çok olay, birbirini tetikliyor. Milliyet Gazetesi’nin yayımladığı( 17 Ocak 2013); MİT ’in, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na 24 Aralık 2012 tarihinde gönderdiği Özel Kuvvetler Komutanlığı, Seferberlik Tetkik Kurulu ve Muharebe Arama ve Kurtarma Birliği’ne ilişkin “çok gizli” damgalı bilgi notu ve ihbar mektuplarında korkunç eylem başlıkları var. Özel Kuvvetler Komutanlığı içindeki yasa dışı yapılanmanın 26 maddelik eylem planında yer alan ilgili maddeler ile son zamanlarda gelişen olayların örtüşmesi yeni şüphelerin oluşmasını de beraberinde getiriyor. Özel Kuvvetler Komutanlığı içindeki yasadışı yapılanmanın 26 maddelik eylem planı, ihbar mektubundaki; “Toplum içine atılmış bulunan, Türk-Kürt, Alevi-Sunni, Laik-Antilaik gibi kavramların başta basın ve yayın organları olmak üzere her türlü yöntem kullanılarak körüklenmesi ve bu sayede bölünmenin hızlandırılması, Üniversite okuyan gençlerin karşı karşıya getirilerek çatışma ortamı yaratılması, Boğaz Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Bolu Dağı Tüneli, Yalova Feribotu, Karadeniz Sahilyolu gibi ülke içinde ve dışında büyük ses getirecek kritik yerlerde bombalar patlatılarak hükümete ve devlete olan güvenin sarsılarak kargaşa çıkarılması, Ülkeyi gerekirse uluslararası sıcak çatışmalara sürükleyecek eylem planlarının tertip edilmesi. Böylelikle kamuoyuna askerin mevcudiyetinin bir kez daha vurgulayıp askerin harekat kabiliyetinin artırılması, TSK’nın içinde herhangi seviyede olursa olsun eylemleri desteklemeyen kişilere resmi veya gayri resmi yollarla ikna edilmeye çalışılması, ikna olmadıkları takdirde çevresine veya kendisine gözdağı verilecek eylemlerde bulunulması.” Maddeleri üzerine bir kez daha düşünmek ve gözden geçirmek bugün için daha da zorunlu hale geliyor. Sanırım yukarıya aldığımız birkaç maddeyi birkaç olay ile paralel şekilde yan yana koymak gerekiyor. Ayrımcı fikirler hala bazı medya organlarında hala boy boy yer alması dikkate değer. Yalova feribotu kaçırıldı ve güvenlik güçlerinin zamanında müdahalesiyle etkisiz hale getirildi. ABD Ankara Büyükelçiliği'ne yapılan canlı bombalı saldırı dünyada da ses getirdi. Cilvegözü Sınır Kapısı'nda, 14 kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırı günlerce ülkenin gündeminde kaldı. Acizane kanaatime göre 'darbeciler, Ergenekoncular nasılsa içeride' gibi bir ülfete düşme lüksünün olmaması gerektiği açıkça görülüyor. PKK’nın silah bırakması ve müzakerelerin nihayetinde ülkenin huzura adım adım ilerlemesini ümit ile beklerken, derin mahfillerden gelecek haince saldırılar ile inşallah bir yol kazası yaşamayız. Bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın, Abdullah Öcalan’ın son mesajı üzerine yaptığı değerlendirmede; "Maç 90 dakika ve uzatmalar da dahil bitene kadar temkinli olurum" ifadeleri çok anlamlı geliyor. Çünkü sahaya atılacak zararlı maddeler ile birlikte, oyuncuların oyunbozanlığı tutabileceği gibi, hakemin de maçı tatil etmek zorunda kalması gibi durumlar yaşanacağından, tedbir her zaman öne çıkıyor. Son olaylar da gösteriyor ki, Ergenekon’u, uluslar arası bağlantılarını ve uyuyan hücrelerini küçümsememek gerekiyor. [email protected] twitter.com/maomazhar
26 Mart 2013 09:16
DİĞER HABERLER