Ergün Çapan: Müslümanlık adanmışlık dinidir, dadanmışlık değil

Kaynak Holding tarafından Konya'da düzenlenen ve iki gün süren 'Kültür Günleri' programında konuşan ilahiyatçı Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan "Müslümanlık adanmışlık dinidir dadanmışlık değil." dedi.

Konya'da bir çok alim, bilim adamı akademisyen ve yazarın katıldığı Kültür Günleri sona erdi. Programda 'helal –haram' meselesi üzerine bir konuşma yapan Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, haramın ne kadar tehlikeli ve helalin ne kadar güzel bir ahlak olduğunu anlattı. Müslümanğın helal- haram dini olduğunu vurgulayan Çapan, günümüzde helal ve harama riayet etmenin en büyük babayiğitlik olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Müslümanlık adanmışlık dinidir, Müslümanlık dadanmışlık dini değil. Müslümanlık adına yapılan kavgaların altında yatan adanmışlarla dadanmışların kavgasıdır." Kur'an-ı Kerim'den ayetlerle meseleyi anlatan Yrd. Doç. Dr. Çapan, bir ayetin tefsirini şu şekilde yaptı: "Ahir zamanda öyle insanlar çıkacak ki dini değerleri kullanıp dünyalık kazanacaklar."

Bu insanların esas hedeflerinin dünya malı olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Çapan bir ayeti örnek vererek dini kullanan insanlar için Kur'an-ı Kerim'de "İnsanlara sempatik görünmek için koyun postuna bürünecekler." ifadelerinin yer aldığını anlattı. "Helal haram yolunda fedakarlık yapmak en büyük babayiğitliktir." diyen Çapan, "Yarım hurma dahi olsa Allah yolunda vererek kurtulunuz" Hadis-i Şerifini hatırlattı ve sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Bu ruh çok önemli. Dünyanın bu ruha çok ihtiyacı var. Bakıyorsunuz dünyanın pek çok yerinden gelen insanlar bizim insanımızın civanmertliği ve cömertliği karşısında çok ciddi harekete geçiyorlar."

"KAMU MALI ALLAH'IN HAKKIDIR"

Müslümanlıkta mevsimlik inançların olmadığını vurgulayan ilahiyatçı Çapan, "Dik durmak ve inandığı değerlerden taviz vermemek de Kur'an-ı Kerim babayiğitlerinin en önemli özelliklerinden biridir." dedi. Ferdi haklardan feragat etmek ve şahsımıza yapılan hakaretleri affetmenin de bir babayiğitlik olduğunu anlatan Çapan şu sözlerle konuşmasını tamamladı: "Ama kamu malı Allah hakkıdır. Kamu malını korumak babayiğitliktir. Milletin malını korumak için dik durmak da babayiğitliktir. Hakaret eden vefasızlık yapan haksızlık yapanlara karşı kapılarımızı açık tutmak onlarla görüşmek lazım. Peygamber efendimiz öyle yapıyor samimi insanlar yöneliyorlar, bir kısmı tövbe ediyor, bir kısmı devam ediyordu. Onu biz bilemeyiz ama bu da bir babayiğitliktir. İnsanın gücü yettiği halde kötü söz söylememesi, kapılarını herkese açması, insanların hidayeti için herkese koşturması gerekir."

"RİSALE-İ NUR'UN NEŞRİ MESELESİ BANDROL ALMAK DEĞİL KALPLERE GİRMEKTİR"

Risale-i Nur üzerine yazdığı eserlerle tanınan Seyit Nurfethi Erkal, Bediüzzaman Sait Nursi'nin 'Risale-i Nur'un neşri meselesi'nden anlatmak istediğinin kitap basmak olmadığını dile getirerek "Mesele, Risale-i Nur'u akılları ve kalpleri musahhar kılmaktır." dedi.

'Kültür Günleri' programında konuşan yazar Seyit Nurfethi Erkal, Risale-i Nurlara devlet tarafından bandrol yasağı hakkında gelen sorulara yanıt verdi. Bediüzzaman Sait Nursi'nin 'Risale-i Nur'un neşri' meselesinden neyi anlatmak istediğine değinen Erkal şunları söyledi: "Risale-i Nurları ceylan derisiyle, altın yazdızla basılsın. Devlet ulaklarıyla bütün evlere gönderilsin, tek tek bırakılsın. Risale-i Nur'un neşri vazifesini yaptık, bütün evlere girdik. Artık yan gelip yatabiliriz mi diyeceğiz? Meselemiz bu mudur? Yani üstad hazretleri Risale-i Nur'un neşri derken bunu mu kastediyor? Riale-i Nur'un matbaada basılması, evlere girmesi. Bu mu yani? Ne diyor: 'Akılları ve kalpleri Risale-i Nur'a musahhar kıl' Nedir mesele: akıllara ve kalplere girilmesidir. Yoksa kitaba basılsı değil, hatta bir anlamda akıllara ve kalplere girmiyorsa okunması da değil. Kim isterse beraber dinlesin. Meselemiz istemek, meselemiz dinlemek, meselemiz beraberlik. Böyle olursa inşallah istifade ederiz. İnşallah nefsimiz de duyar kabul eder."

"İNŞALLAH RAMAZAN'A ERERSEK FARKLI BİR SÜREÇ İDRAK EDERİZ"

Kur'an-ı Kerim'in tekvini ayetlerinin iki yönü olduğunu anlatan Erkal, Bediüzzaman Said Nursi'nin de 23. sözde bahsettiğini ifade ederek şunları söyledi: "Kur'an ayetlerinin tekvini ayetlerinin iki yönü var. Biri madde boyutunda mekan boyutunda tabiat dediğimiz. Bir de zaman boyutunda hadiseler. Bu noktada tekvini kanununların, külli kanunların uçlarını veriyor. Üstat hazretleri 23. sözde diyor. Yani o uçlara tutunduğunuz zaman doğru noktaya varıyoruz. Kur'an-ı Kerim'de ayetlerde cümlelerde kelimelerden hecelerden kelimelerin sıralaşından kanunlar manzumesi çıkarmışlar. Bazen tasavvufi anlamda bazen de tekvini anlama. O yüzden bu şekilde bakılması lazım. Büyüğümüzün dediği gibi Kur'an'ın psikolojik testinin de yapılması lazım. Seyit Kutup bu noktada nazara verir. Şuana kadar en iyi yapan olması yönüyle. Sosyolojik testinin de yapılması lazım."

Erkal, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Bu süreç başladığında Ali Ünal abi çok güzel söylemişti, hepimizin hissiyatına tercüman oldu. Dedi ki "Bunlar olmasa şüphe etmek lazımdı" Çok doğru. Bunlar olmasa şüphe etmek lazım. Bir sosyolojik süreç yaşanıyor. Süreci artık değerlendirmeye gerek kalmadı. Zaman herşeyin teşhiri. Hepimiz neticeyi görürürz inşallah. Cenab-ı Allah bizi Ramazan'a erdirirse -Dua edelim bunun için- hepimiz heran farklı birşekilde Ramazan'ı idrak ederiz."

Seyit Nurfethi Erkal, konuşmasının ardından okurlarıyla bir araya gelerek kitabını imzaladı.
CİHAN
13 Nisan 2015 16:07
DİĞER HABERLER