"Türkiye’de siyasal sistemde tıkanmanın ana nedeni Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi değil, Başbakan’ın anayasal yetkilerini kullanmakta yetersiz kalmasıdır. "
(...)
Türkiye’de bugün yaşanan “siyasal tıkanma”da sorunun 2 temel nedeni var.
Birincisi, Cumhurbaşkanı iktidar partisinin kurucu genel başkanıdır. Köşk’e çıkan Özal’ın ANAP’ın, halefi Demirel’in de Doğru Yol’un kurucusu olması gibi...
Ancak Özal ve Demirel, Köşk’e çıktıktan sonra partileri üzerinde siyasi nüfuzlarını sürdürememiş ya da yetkilerini tam kullanan halefleri onlara alan bırakmamıştır.
Bugün ise, Anayasamızın 101’inci maddesinde “varsa partisi ile ilişiği kesilir” şeklinde açıkça ifade edilmesine rağmen, bu hükme uyumlu davranmadığı konusunda yaygın olarak eleştirilmektedir.
İkincisi, yürütme yetkisi tamamen Başbakan ve bakanlara aittir.
Anayasamızın 112’nci maddesi bu konuda açık ve nettir.
“Başbakan, Bakanlar Kurulu’nun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir.
Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur.
Her bakan, Başbakan’a karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur.
Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür.”
Ne var ki, 7 Haziran’da halk Başbakan Davutoğlu’nun “tek başına hükümet kurma” yetkisini elinden almıştır.
Cumhurbaşkanı kendisini koalisyon ya da azınlık hükümeti kurmakla görevlendirmiş, bunu da başaramamıştır.
Yani halk da Meclis’te Davutoğlu’na hükümet kurma ve yürütme yetkisi vermemiştir.
Buna rağmen, Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha seçim hükümetini kurmakla görevlendirilmiş ve Meclis’ten “güvenoyu” olmaksızın Başbakan olarak görev yapmaktadır.
Siyasal oyuncu olmanın gerekçeleriSeçim hükümetleri “tarafsız” ve “her partiden” bakanlardan kurulu olması gerekirken, AKP Genel Başkanı yeni kabineyi kurmuştur.
Çoğunluğu AKP hükümeti bakanlarından müteşekkil bir “AKP seçim hükümeti” kurulmuştur.
Dolayısıyla “zayıf bir hükümet” söz konusudur.
Oluşan “siyasal otorite boşluğu” ya da “kasıtlı açılan siyasal alanlar” ister istemez diğer siyasi aktörlere öne çıkma fırsatı vermektedir.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı’nın bu derece baskın “siyasal oyuncu” haline gelmesinin nedeni, seçilmiş olması ya da yasal yetkilerinde bir değişiklik nedeniyle değil, Başbakan’ın “zayıf siyasal oyuncu” olması ve “otorite boşluğu” bırakmasının bir sonucudur.
Türkiye’de siyasal tıkanma ve “Saray’a yakın danışmaların talimatlar vererek Başbakan’ı yok saymasının” arkasında yatan ana neden de bu ikilemdir…