2010'da Suriye'de yakalanıp sorgulanan 4 PKK'lının ifadeleri, PYD-PKK-KCK ilişkisini deşifre diyor.
1991'de SSCB'nin çöküşüyle oluşan vakum, komünistlerin gizli, kanlı ve kirli dosyalarını gün yüzüne taşımıştı.
Doğu Bloku'na çalışan Batılı ‘hainlere', Moskova'nın gizli infaz operasyonlarına, politbüroya uzanan rüşvet silsilesine dair binlerce gizli belge bir gecede saçılmıştı ortaya... Dünya medyası, ‘kocasını', ‘eşini', ‘kardeşini' jurnalleyen gizli komünistlerin hikâyeleriyle çalkalanıyordu. Taşlar yerinden oynamıştı bir kere, altlarında gizlenen pisliğin kokusu çabuk yayılmıştı hâliyle…
20 yıl sonra bu kez Ortadoğu'nun ‘taşları' yerinden oynadı. ‘Arap Baharı'nın etkisiyle Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'deki diktatörlükler devrilirken, yaklaşık bir asırdan beri bu coğrafyada oynan kirli, kanlı oyunlar da deşifre edildi.
Arap Baharı girdabı Mısır-İsrail gizli anlaşmalarını, CIA-Kaddafi işbirliğini, Rusya-Çin-İran-Suriye ittifakını açığa çıkardı. ‘İsyan Dalgası'nın ulaştığı Şam'dan da ‘eli kanlı' Baas rejiminin benzeri dosyaları sızmaya başladı.
Çok değil iki yıl önce Ankara'ya ‘yakın dost' duruşu sergileyen Beşşar Esed'in terör örgütü PKK ile yürüttüğü gizli işbirliğine dair önemli belgeler ele geçiyor. Esed'e karşı mücadele eden Suriyeli muhaliflerin operasyonlarda ele geçirdiği belgeler
Şam'ın Ankara'ya karşı ikili oynadığını ortaya koyuyor. Muhaliflerin çökerttikleri bir istihbarat biriminden elde ettikleri
‘PKK belgeleri', teröristlerin Suriye'deki yapılanmaları, PKK-PYD (Demokratik Birlik Partisi) bağını, Suriye'nin kuzeyindeki ‘Kürdistan' yapılanmasını, Kandil-Kamışlı hattını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Şam yönetimi, Ankara ile ilişkilerin iyi olduğu 2010 yılında Suriye'deki PKK'lılara karşı bir-iki operasyon düzenledi. Gözaltına alınan, Suriye polis-istihbarat birimlerince sorgulanan eylemcilerden elde edilen bilgiler arşivlenmiş, Ankara'ya operasyonlarla ilgili bilgi verilmiş. Aksiyon, Suriye güvenlik birimlerinin Temmuz-Ağustos 2010'da gözaltına alıp sorguladığı 4 PKK'lının ifadelerine ulaştı. İstihbarat Yüzbaşı Muhammed Derviş ve Çavuş İbrahim El Atik tarafından sorgulanan Avin Jamil Akram (41), Falaknaz Shadiyah İbrahim (46), Dilan Khalil Suleyman (41) ve Shango İbrahim (49) ifadelerinde
PKK'nın Suriye'deki yapılanması ile Şam-Kandil-Beyrut üçgenindeki faaliyetlerine dair önemli detaylar veriyor. Suriye'nin Türkiye sınırındaki Afrin, Ayn El Arab, Haseke ve Kamışlı bölgesinde dünyaya gelen bu 4 eylemci de örgüte çok erken yaşlarda katılmış.
Tarihli, imzalı ve mühürlü ifadeler, bilinenin aksine örgütün Suriye'de çok erken dönemde faaliyete soyunduğunu ortaya koyuyor. Mesela PKK'nın Suriye'deki uzantısı 2003'te faaliyete girse de, ifadeler kuzeydeki Kürt bölgesindeki faaliyetlerin 1990'lara kadar uzandığını gösteriyor.
KCK önce Suriye'de kurulmuş!
Daha da önemlisi örgütün Türkiye'de uygulamaya koyduğu şehir yapılanması KCK modelinin Suriye'de 10-15 yıl önce devreye sokulduğu görülüyor. PYD'den daha önce faaliyete giren bu yapı, bir taraftan devşirdiği Suriyeli Kürtleri Kuzey Irak'taki eğitim kamplarına gönderirken, diğer taraftan kadın ve genç nüfusa PKK, Kürdistan ve Öcalan propagandası yapmış. Eğitim ve iş kursu kılıfı altında açılan mekânlarda örgüt ve büyük Kürdistan propagandası yapılmış. İfadelerde sıklıkla geçen ‘Yekitiya Star' (Kürt Kadın Hareketi) ile ‘Barış Anneleri' oluşumlarının Suriyeli Kürt kadınlar üzerinde etkili olduğu, genç kızların cepheye taşınmasında büyük rol oynadığı görülüyor.
Bugünlerde bazı BDP milletvekilleri “PYD şiddete bulaşmadı” tezini dillendirse de Kandil'de Hana kod adıyla bilinen Suriyeli Avin Jamil Akram Muhaberat'a (Esed'in istihbarat servisi) verdiği 6 sayfalık ifadesinde PKK-PYD bağını tüm yönleriyle deşifre ediyor. Akram, kendi gibi zor durumdaki PKK militanlarının PYD'nin Şam, Halep ve Kamışlı'daki mekânlarına alındığını, yardım ve koruma sağlandığını söylüyor.
Diğer ifadelerde de PYD'nin başta yönetici kadrosu olmak üzere etkili isimlerinin Kandil tarafından görevlendirildiği, parti kollarında Öcalan ve PKK propagandası yapıldığı ortaya çıkıyor.
PKK'lılar Muhaberat'a Suriye'deki örgüt yapısının nasıl çalıştığını da anlatıyor. Buna göre, örgüt kuzeydeki Kürt bölgesinde tabiri caizse ‘adam adama' markaj uygulamış.
Genç, yaşlı, kadın, erkek demeden toplumun tüm kesimlerine hitap eden oluşumlar kurup, bu kanaldan kazandığı eylemcileri önce Suriye ardından Kuzey Irak'taki eğitim kamplarına yönlendirmiş. Söz konusu çarkta PYD'nin de rol aldığı görülüyor. Belirli dönemlerde Suriye'den Kuzey Irak'a geçip PKK'nın Zap, Haftanin ve Kandil kamplarına katılan Akram, örgüte kazandırılan gençlerin seviyesine göre bu kamplarda eğitilip Türkiye'ye gönderildiğini anlatıyor. Akram, Metina kampında bulunduğu dönemde Abdullah Öcalan ile de yüz yüze tanıştırılmış. İfadelerden Suriyeli militanların örgüt içinde etkili olduğu sonucu da çıkıyor.
Örgüte 1990'da katılan Dilan Khalil Suleyman ise sözde barış için faaliyet gösteren Suriye'deki Kürt kadın hareketlerinin eylemcilere yardım ve yataklık yaptığını anlatıyor. Yekitiya Star'ın yaralı ve hasta kadın eylemcilere sahip çıktığını, Türkiye ve civar ülkelerden gelen genç eylemcilere ideolojik eğitimler verdiğini aktarıyor. Dilan Suleyman, teröristlerin Suriye'de kolayca çıkardıkları sahte kimlik ve pasaportlarla Ortadoğu ve Avrupa'ya uçabildiklerini belirtiyor. Silah ve gerilla eğitimini Zab kampında aldığını ifade eden eylemci, PYD'nin Halep sorumlusu Bave Bekas'ın yardımıyla sahte kimlik ve pasaportla Lübnan'a geçtiğini, kendi gibi birçok hasta veya yaralı örgüt elemanlarının bu güzergâhı sıklıkla kullandığını vurguluyor. İfadelerde eylemcilerin sıklıkla Kerkük'teki hastanelerde tedavi edildiği anlaşılıyor.
‘Batı Kürdistan' bayrağı çekecek
İfadelere göre PKK-PYD kuzeydeki Kürt bölgesini ‘haraca' bağlamış. PKK'ya vergi, bağış veya yardım adı altında toplanan paranın bir kısmı Suriye'deki etkinliklere ayrılıyor, geriye kalan büyük bölümü ise Kuzey Irak'a gönderiliyor. Muhaberat söz konusu operasyonda
PKK'nın Kamışlı'daki bağışçılarının tam listesine de ulaşmış. Bu belgeyi o günlerde dostane ilişkiler içinde olduğu Ankara ile paylaşıp paylaşmadığı ise bilinmiyor!
Dört Suriyeli PKK'lının sorgu ifadeleri, örgütün Suriye'de planlı, sistemli ve derin çalıştığını ortaya koyuyor.
2011 itibarıyla gerilen Ankara-Şam ilişkilerinin PKK'yı güçlendirdiği de ortada. Adeta ülkenin kuzeyini zımni bir anlaşmayla PKK/PYD'ye bırakan Beşşar
Esed, örgütü güçlendirmekle kalmayıp Türkiye sınırında yeni bir PKK oluşumuna kapı araladı. Bir bakıma Türkiye'ye yeni bir sorun oluşturdu. Şam'dan aldığı destekle Suriye'nin Türkiye sınırındaki Kürt bölgesinde (Afrin, Ayn El Arab, Haseke ve Kamışlı kentleri) etkinliğini attıran PYD'nin, Esed sonrasında ilan etmek üzere ‘Özerk Kürt Yönetimi'nin temelini atmaya çabaladığı görülüyor.
Bölgeden gelen haber ve fotoğraflar PYD'nin sessiz ama sinsi adımlarla ilerlediğini ortaya koyuyor. Parti ağustos ayında eskisini değiştirip tüm ‘Batı Kürdistan'ı simgeleyen yeni bir bayrak hazırlığına girdiğini duyurdu. PYD, eline geçirdiği Kobani ve Deriki-Hamko'ya yöneticiler atayıp bölge okullarının müfredatına el attı. Kobani ve Afrin'e belediye başkanı atayan PYD, Kobani, Afrin, Derik, Tırbesıpi, Amude, Haseki kentlerinde düzenlediği halk konferanslarıyla bölge insanından ‘Özerk Kürdistan' desteği talep ediyor. PYD Başkanı Salih Müslim'in da katıldığı konferanslarda Öcalan ve PKK propagandası da yapılıyor.
Söz konusu ifadeleri sorduğumuz üst düzey bir Türk yetkili, Esed rejiminin Ankara ile iyi ilişkiler içinde olduğu dönemde bile PKK'ya karşı ciddi adımlar atmadığını vurguluyor. Yetkili
Şam yönetiminin örgüte karşı düzenlediği ‘sözde' operasyonlardan elde ettiği bilgileri de Türkiye ile imzaladığı Adana Mutabakatı'na rağmen paylaşmadığını anlatıyor: “Beşşar Esed'in babası Hafız Esed gibi PKK'yı koruyup kollamasının sebebi ihtiyaç duyduğu dönemde kullanmak istemesi. Bugün sınırlarımızdaki terör geriliminin kaynağı da tamamıyla Şam'ın bu ikiyüzlü tutumu.”
Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özcan, PKK'nın Arap Baharı ile Suriye'deki iktidar boşluğunu fırsata çevirmeye çalıştığına değiniyor. Terör uzmanı Özcan, PKK'nın Öcalan'ın talimatlarıyla Arap Baharı'nı kaldıraç gibi kullanıp bir ‘Kürt Baharı' oluşturmaya çalıştığını anlatıyor: “Öcalan'ın Oslo görüşmeleri devam ederken Diyarbakır'ı Tahrir Meydanı'na çevirin talimatı Arap Baharı'nın yayılma etkisinden yararlanma çabasının somut bir göstergesi oldu.” Özcan, örgütün Irak, İran, Suriye ve Türkiye'yi kapsayan ‘Büyük Kürdistan' idealini sürdürdüğünü hatırlatıyor: “PKK bu hedefinden konjonktürel olarak Öcalan'ın yakalanmasından sonra bir süreliğine ayrıldığını iddia etmiş olsa bile 2007'de ilan edilen ‘KCK Sözleşmesi' ile yeniden sahip çıktı. Örgüt son 5 yılda bu hedef doğrultusunda çalışıyor.” Hocaya göre, PYD de PKK'nın ‘Büyük Kürdistan' ideali çerçevesinde çalışan kolu. “PYD siyasal parti görünümünde olsa bile gerçekte KCK yapılanmasının Suriye kolu. PYD'yi PKK'dan ayrı, KCK'dan bağımsız yapı olarak tanımlamak doğru değil. PYD, KCK yapılanmasında öngörülen konfederal yapının Suriye ayağı.”
Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü'ye göre,
Esed ve Baas rejimince desteklenen PYD'nin beyni Kandil: “PYD; KCK'ya, başka bir ifadeyle PKK'ya bağlı bir örgüt. PYD yerel, bağımlı ve güdümlü bir ekip tarafından yönetiliyor gibi görülse de KCK/PKK'nın beyni Kandil'de olduğu için, PYD'nin de asıl beyni Kandil'de. Kandil'in üstünde de devletlerin beyni var.
Şu an Kandil'de Suriye ve İran beyni etkili.”
Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen (*): PYD, Suriye'nin KCK'sı
-PKK-PYD bağını nasıl tanımlıyorsunuz? PYD'nin beyni Kandil mi?
PYD'yi PKK'dan soyutlayarak düşünmek mümkün değil. PYD, ideolojik olarak açıkça PKK'nın bir parçası. Örgütlenmesinde çok sayıda PKK'lı rol alıyor. PYD kuruluşu itibarıyla iki temel faktörden etkilendi. Birincisi, PKK içinde uzun bir süredir yer alan Suriyeli grupların faaliyetlerini Irak ve Türkiye'nin ötesinde Suriye içine de taşıyarak oradaki Kürtler için faaliyet gösterecek bir inisiyatif üstlenmek istemesi. İkincisi ise bölgesel güç dengeleriydi. Ayrıca, PKK'nın Türkiye dışındaki diğer ülkelerde de örgütlenme anlayışı sebebiyle sadece Suriye'de değil, birbirine yakın dönemlerde İran ve Irak'ta da kendisine bağlı partiler oluşturduğu gözlemleniyor. PYD'yi bu faktörler ortaya çıkardı. PYD bugün dahi PKK'nın çizdiği yolda yürüyor.
-KCK, Türkiye'den önce Suriye'de mi faaliyete girdi?
PYD için en iyi tanımlama Suriye'nin KCK'sı olduğudur. Aslında bu konu yeni değil, PYD öteden beri KCK'nın bir parçası. Fakat bu yapılanma bir yana, örgütlenmesi; örneğin aynı şekilde örgütlendiği yerlerde mahkemeler kurması, değişik yerel savunma birlikleri adı altında silahlı teşkilatlanmaya gitmesi, eğitim gibi diğer konulara eğilmesi, ideolojik söylemi ve siyasal talepleri (demokratik özerklik) tamamen KCK'yı çağrıştırıyor.
-Ankara Suriye'deki Kürt oluşumunun ne kadar farkında? Ön alıcı adımlar atabiliyor mu?
Maalesef Türkiye'de dış politika konuları istikrarsız bir biçimde gündeme geliyor. Temmuzda basında bir anda ‘Suriye'de Kürt devleti kuruluyor' diye yaygara koptu. Birkaç gün süren bu dalga sonra yerini başka konulara bıraktı. O dönemde dahi mesele enine boyuna tartışılmadı. Bürokrasi bu konuyu daha yakından izliyor gibi görünüyor. Hâlbuki PYD, Suriye Kürtleri arasında her geçen gün güçleniyor. Bölgedeki diğer Kürt partileri PYD'ye yüz çevirmedi, anlaşmalarını koruyor. Ayrıca PYD, Suriye Kürtleri arasında en organize olanı. Ne istediğini biliyor. Sınır bölgelerindeki kontrolü başta kaçakçılık olmak üzere birçok yeni gelir kapısı kazandırdı. Eğer Türkiye PYD'yi Kuzey Irak güdümlü Kürt Ulusal Konseyi veya benzeri örgütlerle dengeleyebileceğini sanıyorsa ciddi bir yanılgı içinde.
* Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı
MESUT ÇEVİKALP - AKSİYON