Esed'in kan donduran planı: Önce camiye...

Esed'in kan donduran planı: Önce camiye...
Suriye'den İstanbul'a gelen bir ailenin anlattıkları Suriye'de yaşanan zulmü gözler önüne serdi.

Samanyoluhaber.com yazarı Mazhar Arslanoğlu, Suriye'den kaçan ailelerin dramını köşesine taşıdı. Suriye'den başlayıp Ümraniye'de noktalanan yürekleri dağlayan gerçek hikaye...

Suriye'den kaçış!

Ramazan'ı aile boyu Şam'ın merkezinde tedirginlik ile geçiren aileler, bayram ile birlikte çareyi otobüslere binerek kaçmada bulmuşlar. Çünkü Bayraktar ailesinin otuz yıllık komşusu gözleri önünde boğazlanınca, onlar için de gelecek günlerin tehlike arz ettiğinin farkına varmışlar. 

Öyle ki! Şam'ı terk etmeden bir gün önceki sabah namazından hemen sonra Esed askerlerinin mahalleye otomatik silahlarla tarayarak girmeleri, bir ömür yaşadıkları mahalleyi terk etmelerini hızlandırmış.

Esed'in askerleri kapı kapı dolaşıp, kimlik sorup ellerindeki listeyle karşılaştırarak muhalif aramışlar. Şam'ın merkez mahallerinde yaşanan bu olayın vahim tarafı ise suçlu bulunamayınca; Esed'in askerleri mahallenin camisine önce silah koymuşlar sonra da mahalleden topladıkları on beş kişiyi camide silah saklıyorlar iddiasıyla hem basın önüne hem de Tv kameralarıyla çekilmesini sağlamışlar. Sonrada 'on beş muhalif camiye sakladıkları silah ile birlikte yakalandılar' haberleri sarmış medyayı. Hayrettin Bayraktar bu yaşananlardan sonra ailesinin geleceği için Türkiye’ye geçmeye karar vermiş. Ve kaçış İstanbul Ümraniye’de noktalanmış.

Kimisi komşusundan borç alarak kimisi ise ellerindeki ve avuçlarındakini eşyaları arasına saklayarak Suriye’yi terk yoluna düşerler. 

Tabi onlar kaçarken Esed'in askerleri boş durmamış. Ailelerin kaçışıyla birlikte kaçacakları yol üzerindeki asırlık ormanlar muhaliflere ve onlara sığınak olmasın düşüncesiyle Lazkiye dağlarını ateşe vermişler. Ve böylece asırlık Lazkiye kasap dağlarının neden yakıldığı Suriye’den kaçıp İstanbul’a ulaşan ailelerin tanıklığı ile doğrulanıyor. 

Sınırı geçen pasaportlu ailelere, Türkiye güvenlik güçlerinin kontrolünde sınırdaki kamplar yerine İstanbul’a geçmeye izin verilir. Bayraktar ailesi de Şam’da iş yapan Türk dostları sayesinde İstanbul’a kadar gelir. Onlar Şam'da nasıl ev sahipliği yaptılarsa bugün İstanbullu dostları Abdullah Bey de onlara yardım seferberliğine çıkmış. 

Bayraktar ailesi yalnız değildir tabi ki! Akrabaları ve dostlarıyla birlikte otuz aile İstanbul Ümraniye’ye kadar sağ salim gelmişler. Mahalleli el uzatmış. Yardım konusunda ellerinden geleni yapıyorlar. Kimse Yok Mu Derneği Marmara bölgesi şubesi ise gıda yardımında bulunuyor.

Bayraktar ailesi yaşadıkları o günleri hala korku dolu gözlerle yaşıyor ve anlatıyor. Hayrettin Bayraktar, eşi ve beş çocuğu ile birlikte Şam’da kurulu düzenlerini terk ederek çocuklarının istikbali için çareyi Türkiye’ye geçmede bulduğunu söylüyor. Çocukları Nasreddin (16) okulda olması gerekirken yarım lisanıyla garsonluk yapıyor. Sebahaddin(15) evde. Ömer(11) ise mahalle okuluna misafir öğrenci olarak gidiyor, Tesnim ve küçük Ayşe annesiyle evde. Onlar da normalde ilk okulda olmaları gerekiyor. Ancak ailenin ne işleri var ne de gelirleri.

Ancak birden çok eksiklik var Suriyeli ailelerin durumunda. Ailelerin büyükleri içinde doktor, mühendis, üniversite öğrencileri var. Yardım konusunda sıkılıyorlar. Keşke bize iş verseler alnımızın teriyle çalışsak el-avuç açmasak diyorlar.

Otuz ailede yaklaşık yüz çocuk var. Bunların bazıları üniversite, büyük bir kısmı ise ilköğretim ve lise öğrencisi yaşlarında. Söylenti değil, ilköğretim öğrencisi Muhammed’e ‘okuluna ne oldu’ sorusu yöneltildiğinde aldığınız cevap ‘BUM oldu’ olunca insanın içi yanıyor doğrusu.

Son tahlilde görünen o ki; bir ömür yaşadıkları ülkeleri Şam’dan kaçış değil zor olan. Hayatın zor günleri İstanbul ile başlamış durumda. 

Çünkü çocukların öğretim, sağlık ve gelecekleriyle birlikte anne ve babanın işsizliği zor günlerin habercisi. Bir de bazı ailelerin dil bilmemeleri daha da zorlaştırıyor durumlarını.

Doğrusu bugün ensar olma günü. Ümraniyeliler Suriye’den gelen ailelere destek için seferber olmuş durumdalar. Ancak yeterli değil. Çünkü ailelerin ikameti, şu an için yerleştikleri evlerin kiraları, ev reislerinin işsizliği, çocukların eğitim ve öğretiminin yanında Türkçe bilmemeleri de ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Bir de küçük- büyük ailelerin sağlık durumları düşünüldüğünde vahim durumların ortaya çıkması an meselesi. 

Yetkililerin bu duruma el koyması gerekiyor. Yoksa taşıma su ile değirmen dönmeyecek. Allah yâr ve yardımcıları olsun. 

Not: Yardım etmek isteyenler mail adresinden bize ulaşabilir ya da Kimse Yok Mu Derneği'ne bağışta bulunabilirler.

MAZHAR ARSLANOĞLU

twitter.com/maomazhar

11 Şubat 2013 10:57
DİĞER HABERLER