Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Sulh Ceza Hakimleri'nin yetkilerini ve kararlarını eleştirdi. Türk, “Bu, hukuk devletinde kişi güvenliğiyle bağdaşan bir durum değil. Çok kolaylıkla Türkiye’de insanlar tutuklanabiliyor. Uydurma, sahte delillerle dahi insanlar cezaevine girebiliyor. Demokratik hukuk devletinin temeli kişi güvenliğidir.” dedi.
Gazeteci yazar Taha Akyol da Türk’ü işaret ederek, “Merve Kavakçı’nın evine polis baskını yapılmasını adalet bakanı sıfatıyla eleştiren insandır kendisi. Bireysel özgürlükler konusunda işte solcu Bülent Ecevit’in bakanı, ne kadar onurlu davranmış onu da görüyoruz. O zamanki 301. madenin, 28 Şubat’ı eleştiren muhafazakar insanları mahkum etmek için Yargıtay tarafından zorlanarak uygulandığı eleştirisini yapan da kendisidir.” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Sosyal Bilimler Enstitüsü (IISSTurkey), Park Bosphorus İstanbul Hotel'de, ‘Türkiye’nin Hukuk Serüveni’ konulu panel düzenledi. Gazeteci yazar Taha Akyol’un moderatörlüğünü üstlendiği panele konuşmacı olarak eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, gazeteci yazar Ali Bulaç ve akademisyenler katıldı.
'SULH CEZA HAKİMLERİ, HUKUK DEVLETİNDE KİŞİ GÜVENLİĞİYLE BAĞDAŞMIYOR'
Konuşmasından sonra katılımcıların sorularını cevaplayan Hikmet Sami Türk, sulh ceza hakimlerinin tutuklama kararı verme yetkisinin sıkıntılı bir durum ortaya çıkardığını söyledi. Türk, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu, hukuk devletinde kişi güvenliğiyle bağdaşan bir durum değil. Çok kolaylıkla Türkiye’de insanlar tutuklanabiliyor. Ve daha sonra serbest bırakılanlardan anlıyoruz ki uydurma, sahte delillerle dahi insanlar cezaevine girebiliyor. Ülkenin Genelkurmay Başkanı dahi tutuklanabiliyor, yargılanabiliyor. Bu uygulama yanlış ve hatalı. Demokratik hukuk devletinin temeli kişi güvenliğidir. Bir suç işlediği konusunda çok kuvvetli karineler olmadıkça kimsenin tutuklanamaması gerekir. Ama biz çok kolay tutuklama kararı veriyoruz. Bunların büyük ölçüde yanlış veya çelişik tutarsız belgelere dayandığı ortaya çıkmıştır.”
'BU DÖNEMDE TÜRK YARGISI BAŞARILI BİR SINAV VERMEDİ'
Bu dönemde Türk yargısının başarılı bir sınav vermediğini ifade eden Türk, “Yargı, anayasamıza göre bağımsızdır. Hiç kimse yargı görevinin yerine getirilmesinde hakimlere, mahkemelere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Ama Türkiye’deki uygulamada maalesef son zamanlarda örneğin cumhuriyet savcılarının verdiği bazı kararlar karşısında, ‘O davanın savcısı olurum’ diyen başbakan, şimdi cumhurbaşkanı da var. Bazı kararları açıkça kamuoyunda eleştiren, daha devam etmekte olan davalar konusunda görüş açıklayan insanlar da var, yine aynı kişi. Bunlar yargı bağımsızlığıyla, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Ama maalesef bu uygulamalar yapılıyor. Düşünün ki bu görevde bulunan insan demokratik hukuk devleti ilkesine de bağlı kalacağına ant içmiş olan insan.” diye konuştu.
'KİMSENİN YARGIYA TELKİN, TAVSİYE VERME HAKKI YOK'
Kimsenin yargıya telkin, tavsiye verme hakkı olmadığını kaydeden Türk, “Yargı bunu kendi içinde çözer. Mahkeme yanlış karar verebilir, buna itiraz edecek merci vardır. O süreç içerisinde bunu düzeltmek gerekir. Ama genel olarak son zamanlarda yargının verdiği kararlar kişi özgürlüğünü temel alan, bizim temel hak ve özgürlükler sistemiyle bağdaşan bir uygulama değildir.” dedi.
“Özgürlükler ve demokrasi gittikçe alanını daraltıyor. Şu an ki şartların sonunu ne görüyorsunuz?” şeklindeki bir soruya cevap veren Türk, şöyle konuştu: “Bugünkü iktidar partisinin bir özgürlükçü açılım dönemi vardı. Ama son zamanlarda sanki bunlar birer birer geri alınmaya başlandı. Bu yanlıştır. Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporunda da bu konuda ciddi eleştiriler var. Özellikle paralel yapı adı altında bir çok hakim ve cumhuriyet savcısının, polisin görevinden uzaklaştırılması eleştiri konusu olarak yer alıyor. Dışarıda da takip ediliyor bunlar yani sadece bizim bunları eleştirmemiz değil, Türkiye’nin içinde yer almak istediği Avrupa Birliği tarafından da eleştiriliyor. Dileriz ki bu iktidar yanlışını görür ve başlangıçta uyguladığı özgürlükçü politikaya döner.”
'KENDİSİNE İÇİMDEN GELEREK HOCAM DERİM'
Türk’ün, bireysel özgürlükler konusundaki görüşlerine katıldığını söyleyen Taha Akyol, şu ifadeleri kullandı: “Merve Kavakçı’nın evine polis baskını yapılmasını, Adalet Bakanı sıfatıyla eleştiren insandır, kendisi. O zamanki 301. madenin, 28 Şubat’ı eleştiren muhafazakar insanları mahkum etmek için Yargıtay tarafından zorlanarak uygulandığı eleştirisini yapan da kendisidir. Laiklikle ilgili, falanca felsefi konuyla ilgili, başkanlık ya da parlamenter sistem konusunda görüşlerimiz farklı olabilir. Ama bireysel özgürlükler konusunda, işte solcu Bülent Ecevit’in bakanı ne kadar onurlu davranmış onu da görüyoruz. Onun için kendisine içimden gelerek hocam diyorum. Adnan Menderes’in otoriterleşmesinin ne büyük bir hata olduğunu, kuvvetler ayrılığından uzaklaşmasının ne büyük bir hata olduğunu anlatan Ali Fuat Başgil. Muhafazakar kesim bunu bilir mi? Din ve laiklik kitabını bilir. Adnan Menderes’in, Celal Bayar’ın bulunduğu sırada Ali Fuat Başgil’in tahkikat komisyonunun yanlış olduğunu, kuvvetler ayrılığını ihlal ettiklerini, istifa etmelerini, seçim tarihini açıklamalarını söylediği muhafazakar kesimde bilinmez. Orada Menderes bunu kabul etti, Celal Bayar ‘dik duracağız’ dedi. Allah korusun neticenin ne olduğunu görüyoruz. Onun için maalesef bizim kültürümüzde hukuk zayıftır. Bizim kültürümüzde güç önemlidir.”
Konuşma ve soru cevaptan sonra konuşmacılara plaket verildi. Yazarlar kitaplarını imzaladı.
CİHAN