Eski bakan suskunluğunu bozdu: Dershaneler kaldırılamaz çünkü...

Eski bakan suskunluğunu bozdu: Dershaneler kaldırılamaz çünkü...
Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Baş, daha önce susmayı yeğlediği dershanelerin kapatılması kararıyla ilgili konuştu!

“Dünyanın her yerinde, Amerika’da, Japonya’da,  bütün gelişmiş ülkelerde dershaneler var. Yok diyorlar ama var yani. Ben bunların hepsini inceletmiştim zamanında.”

Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Baş, daha önce susmayı yeğlediği dershanelerin kapatılması kararına karşı muhalif duruşunu bu kez saklamadı. 

Her politikacının bir resmi görüşü var, parti tarafından dikte edilen. Bir de özel görüşü. Bir konuda liderinizin tam tersini düşünüyorsunuz.Ama inanmadığınız bir görüşü resmen savunmak zorunda kalıyorsunuz. Bu şizofrenik bir durum değil mi?

Doğru söylüyorsunuz. Eğer öyle olursa şizofrenik bir durum ortaya çıkabilir. Ben inanmadığım bir mesele söz konusuysa eğer hiç savunmadım kamuoyu önüne çıkıp. Sessiz kaldım ama inanmadığım şeyleri söyleme gibi bir çelişkiye hayatımın hiçbir döneminde düşmedim. Bir meseleye ilişkin bir görüşü açıklamıyorsam farklı düşünüyor olabilirim.

Mesela eski bir milli eğitim bakanı olarak dershanelerin kapatılması konusunda ne düşünüyorsunuz? 

Ben bu konuda hiç açıklama yapmadım şu ana kadar.

Demek ki bu konuda  kapatılması gerektiğine katılmıyorsunuz!

Bugüne kadar çok görüş soruldu bana açıklamayacağım dedim. Buna neden olan şey, aykırı bir fikri ifade etmekten duyduğum rahatsızlık değil, eski bakanlık yaptığım alana ilişkin olduğu içindi. Ben bakanlık yaparken de eski milli eğitim bakanlarının çıkıp bir şey söylemesini hoş karşılamıyordum. Fakat  dershaneler konusu çok sağlıklı bir zeminde hiçbir zaman tartışılamadı. Tarihsel süreç ile başlayalım. Merkezi sınavla öğrenci alınmaya başlanması Türkiye’de çok önemli bir değişimin ve dönüşümün de başlangıcıdır. Sadece zenginlerin, ayrıcalıklıların yüksek öğrenime devam edebilmesini değil, bu ülkede yaşayan her gencin, liseyi bitiren her çocuğun bir yüksek öğrenim görme hayalini pekiştirmiştir. Bazen sıkıntılı dönemler olsa da en azından, objektif, adil bir sınavla çocukların yüksek öğrenime gitmesi duygusunun toplumda iyi bir karşılığı vardır. Tabii çok iyi liselerde okuyan çocuklarla Anadolu’nun ücra köşesindeki bir lisede okuyanların eğitim düzeyi eşit değil. Bu adalet duygusunun gerçekleşmesi adına bir süre sonra bu çocukların takviye edileceği eğitim kurumları çıktı.

Siz de gittiniz mi dersaneye?

Ben de gitmiş birisiyim dershaneye. Yabancı dille eğitim yapan İstanbul’daki kolejlere baktığınız zaman biz dezavantajlı gençlerdik ülke için. Ve dezavantajları ortadan kaldıracak bir sistem olarak dershaneler ortaya çıktı. Daha sonra orta öğretim kurumlarına da merkezi sınavla öğrenci alınmaya başlanınca bu dershaneler git gide daha alt sınıflara doğru kaydı. Ve eğitimin adeta alternatifi haline gelecek kadar büyüdü.

Peki kaldırılabilir mi şimdi?

Ben sistemde merkezi sınavla yüksek öğrenime geçiş olduğu sürece dershanelerin işlevlerini sürdürmesi gerektiğine inanıyorum. Yüksek öğrenim görecek genç sayısıyla kontenjanlar arasında büyük bir açık olduğu sürece bu yapılacak. Yüksek öğrenim sınavı bir ölçme değerlendirme sınavı değil. Bir eleme sınavı. Böyle olunca da en çok soruyu yaptırabilen yerler gündeme geliyor. Bir ihtiyacın ortaya çıkardığı bir tablonun o ihtiyacı gidermeden kaldırılması son derece güç. Ve sayısız komplikasyona açık bir konu aynı zamanda. Bir şekilde takviye edildiği zaman kazanabilecek çocuklar için bir tür yaşam koçu dershaneler. Ben milli eğitim bakanıyken en çok duygusal olarak bağlandığım proje, “her çocuk başarır” projesiydi. Bu, Amerika’da uygulanmış. Sosyal şartları itibariyle başarısız olan çocukları takviye eden öğretmenler yoluyla o çocuğu diğerleriyle eşitleyecek bir çaba. Türkiye’de herkes, yoksulluğu, adaletsizliği, eşitsizliği giderecek tek şey olarak eğitimi görüyor. Eğitim bir yırtma aracı herkes için. Mali açıdan tabii bir tablosu var. Ama ortadan kaldırılabileceğine  ben şu an itibariyle ihtimal vermiyorum.

YOK DİYORLAR AMA DÜNYANIN HER YERİNDE DERSHANE VAR

Peki ne yapılmalı?

Belki bu konudaki araştırmalar üzerinde bir değerlendirme yapılmasında yarar var. Çünkü dünyanın her yerinde, Amerika’da, Japonya’da, bütün gelişmiş ülkelerde dersaneler var. Yok diyorlar ama var yani. Ben bunların hepsini araştırtmıştım. Eğer dershanelere ilişkin başka sorunlarımız varsa bunlara odaklanmak, sistemin bu sorunu niye yarattığını ve nasıl giderilebileceğini  konuşmamız gerekir.

Önce okulları adam etmek yani dershaneye ihtiyaç duymayacak hale getirmek mi lazım?

Tabii. O zaman içerisinde olabilecek bir şey zaten. Biz iktidara geldiğimiz zaman yüksek öğrenim kontenjanları ile şimdiki çok farklı. Giderek de artacak.  Kontenjanın 1 buçuk milyon, öğrenci sayısının 1 milyon 200 bin olduğunu düşünün. Okullar öğrenci çekmek için uğraşacaklar.

Bu yanlışta ısrar edilmesini neye bağlıyorsunuz?

Dershanelerle ilgili çok fazla şikâyet yansıyor siyasetçiye. Çok ücret alındığı,  öğrencilerin buna zorlandığı, ailelerin kendini mecbur hissettiği gibi.

Dershanelerin olmaması durumunda yüksek öğrenime geçişte mevcut şartlar itibariyle herhalde eşitsizliğin, adaletsizliğin bozulabileceğine dair bir kanaat yok. Ben bu adalet dengesini bozabileceğini düşünen biriyim.

İKTİDAR BİR KESİMİ YOK ETME MANTIĞIYLA HAREKET EDEMEZ

Bunları ilgililerine söylediğinizde ne diyorlar size? “Cemaatin belini kırmamız lazım” mı diyorlar?

Aslında konunun cemaatle ilgisi yok. Siyasetçi bir kesimi hedef alarak veya bir kesimi yok etme mantığıyla hareket etmez. İktidar partisi olarak bu toplumun dengelerini oluşturan her unsurla bir şekilde diyalog kurmak durumundayız. Bu konuda bir anlaşmazlık ve bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünmekteyim. Dershaneler üzerinden bir kesim hedef alınamaz. Kaldı ki dershaneler demek cemaat demek değil ki. Türkiye’de sayısız dershane ve dershanecilik sistemi var. Ve çok daha yüksek ücretlerle, çok daha yüksek gelir elde eden kesimler de var.

Özetle dersaneler kaldırılamaz kısa dönemde diyorsunuz.

Bana öyle geliyor. Bu işin bu kadar büyük bir kavga ve çatışma alanına dönüşmesi de beni üzüyor. Bu konuşarak anlaşılabilecek bir mesele. Bilenler bilmeyenlere anlatacak. Dershaneler sadece yüksek öğrenime de hazırlamıyor. Eğitimin her alanında kurslar var. İngilizce kursları var, müzik kursları var. Bunların hepsi de yüksek öğrenime hazırlayan kurslar gibi milli eğitim bakanlığının verdiği ruhsatlar çerçevesinde. Eğitim ile ilgili bütün elde edilen gelirlerde kayıt içi aslında devlet için. Ve devletin kontrolünde olması ve kontrolünde ilerlemesi olmaması durumundaki kaotik ortamdan çok daha iyidir.

ÇOK CİDDİ SONUÇLAR DOĞURUR

Aksi takdirde neler olabilir?

Bunun ortaya çıkaracağı tablo şu. Eğer bu ihtiyaç varsa, devam ediyorsa toplum ne yapar yapar bir yol bulur ve bu devam eder. Bu devam eder de nasıl eder? Merdiven altı filan diyorlar ama ondan da öte bence. Çok ciddi sosyolojik sorunlar doğurur Türkiye açısından bu. Ben çocuğuma yüksek öğrenime hazırlayacak özel ders aldıracağım. Durumum iyiyse daha avantajlıyım.

Zavallı, öbürleri ne yapacak?

Dolayısıyla eşitlik ve adalet diyorum ya, merkezi sınavın sağladığı şey eşitlik ve adaletken bu eşitliği sağlamak üzere bir tür eğitim koçluğu yapan kurumlar devreden çıktığı zaman dezavantaj olacak

Mafyöz şeyler de olabilir mi?

Yasal denetime tabii olmayan ve şartları görünür bir şekilde denetlenemeyen her şeyin gideceği yer, son derece karanlık ve kaotiktir.  Açıkçası anayasaya göre bir engel de var. Konusu suç oluşturmayan her tür ticari girişim teşebbüs hürriyeti içindedir.

03 Kasım 2013 10:01
DİĞER HABERLER