Aynı zamanda AKP'nin kurucu üyesi olan Yaşar Yakış, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda dikkat çeken ifadeler kullandı. İşte o röportajın bir bölümü:
ERDOĞAN'IN 1 MART TUTUMU: 1 Mart tezkeresi sürecinde AK Parti genel başkanı sıfatı taşıyan Tayyip Erdoğan, milletvekillerini etkileyecek bir girişimde bulunmadı. Ancak oylamadan önce parti içi bir anket yaptı. Milletvekillerinden isimli veya isimsiz şekilde reylerini sordurdu. Anketin sonucu tezkerenin Meclis'ten kolayca geçeceği yönündeydi. Nitekim oylamada da kabul oyu fazlaydı; 264 ‘evet'e karşı 250 hayır oyu vardı. Çoğunluk sağlanamadığı için tezkere geçmedi. Meclis Başkanı Arınç, ilk sonucu ‘geçti' diye verdi. Hatta ABD büyükelçisi sefarete koşup ‘tezkere geçti' bilgisini vermiş.
ABDULLAH GÜL'ÜN TAVRI: Abdullah Gül'ün tereddütleri vardı. Ancak tezkereyi Meclis'e sevk eden hükümetin başbakanı olarak olumsuz oy verdiğini tahmin etmiyorum. Dürüstlük bunu gerektirir. Ancak Gül oylama öncesinde vekilleri kendi hissiyatlarıyla baş başa bıraktı. Herhangi bir yönlendirmede bulunmadı.
ANKARA'NIN WASHINGTON'DAN TALEPLERİ: Amerikalılardan iki önemli talebimiz vardı: Birincisi Iraklı Türkmenlerin Saddam sonrasında yazılacak Anayasa'ya nüfusunun asli unsuru olarak girmesiydi. İkincisi de Irak'ta konuşlanan PKK ile mücadele konusuydu. Müzakereler sırasında ciddi pürüzler yaşanıyordu, Amerikalılar Türkmenlerin asli unsur görülemeyeceğini söylüyorlardı. PKK konusunda da net değillerdi. Ankara'ya tatmin edici vaatlerde bulunmadılar. Bugün yeni Irak'a baktığınızda; Türkmenler ile PKK varlığının 2003'te masaya oturduğumuzda bize söylenen çerçevede şekillendirildiğini görüyoruz. Yani Türkiye Irak'a asker gönderseydi de karşılığında talep ettiklerini elde edemeyecekti.
BEYAZ SARAY'IN ERDOĞAN'A TEVECCÜHÜ: Erdoğan, yeni Irak şekillenirken masada olmayı öngörüyordu. Amerikalılar bize o pozisyonu asla vermediler… 1 Mart öncesinde Beyaz Saray'da üst perdede ağırlanmıştı. Amerikalılar o dönemde çok itibar gösterdiler ona. Irak müdahalesini tasarlayan ekipten olan dönemin savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz ile bizzat görüşmüştü. Erdoğan'ın özel danışmanı Cüneyd Zapsu da devredeydi.
ABD'YE BAAS UYARISI: Verdiğimiz son mesaj şuydu: ‘Türk hükümeti ABD'nin Irak'a girmesini istemez. Ancak siz müdahalede kararlısınız, bari ülkeyi ayakta tutan Baas yapısını dağıtmayın. Devlet çökerse sonrasını yürütemezsiniz.' dedik. Tam tersine Baas'ı dağıttılar, Irak'ın hali ortada, bölünmenin eşiğinde. Ancak Irak'tan çıkardıkları dersle Suriye'de Baas'a vurmadılar. Hatta şimdi Esed'li geçişe yeşil ışık yaktılar.
KABİNE TEK SES DEĞİLDİ, BÖLÜNMÜŞTÜ
Parti tabanında ABD ile birlikte hareket etme hissiyatı vardı. Ama bu tam anlamıyla ‘Irak'a asker gönderelim' duruşu değildi. Kabinede Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in karşı çıkışlarına şahit oldum. Irak'a asker göndermenin sakıncalı olacağını söylüyorlardı. Bakanlar, vekiller kamuoyundaki ‘Irak'a asker göndermeme' hissiyatının farkındaydı.
TEZKERENİN GEÇMEMESİ HATA MIYDI?: Hata değildi. Tezkerenin çıkmaması ülkeye menfaat getirmedi. Ancak çıksa da hükümet öngördüğü kazanımları elde edemeyecekti. Masada olmayacaktık. Ayrıca Türkmenlerle ilgili bilgilerimizin eksik olduğunu gördük. Nüfusları bildiğimizden düşük çıktı. Aralarında Şii-Sünni bölünmüşlüğü vardı. Oysa Iraklı Kürtler, Kürt davası etrafında tek vücut olmuşlardı.
TÜRKİYE SURİYE'YE GİRERSE
Girdiğimizde Suriye'den başarılı çıkmamız çok zor. ABD, Rusya cepheye inmeden önce bile Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki Kürt kuşağını bölme girişimine müsaade etmedi. Uçuşa yasak alan, güvenli bölge taleplerini geri çevirdi. Zira iç savaş ortamında Suriye içinde böylesi bir alan oluşturmak, güvenliğini sağlamak mümkün gözükmüyor. Bugün uçağı Türkiye tarafından düşürülmüş Rusya sahada. Onlar Türkiye'nin tek taraflı müdahalesine katiyetle karşı duracaktır. Dahası o bölgeyi Ruslar, Şam'ın rızasını alarak kurdu.
RUSYA İLE ÇATIŞMA İHTİMALİ VAR
Çatışma pek tabii mümkün. Uçağı düşürülen Ruslar Ankara'ya ağır bir karşılık vermek için Türk askerinin Suriye'ye girmesini bekliyor. Rusya, Esed rejimine arka çıkmanın ötesinde Ortadoğu'da kalıcı olmak istiyor. Bu noktada Türkiye'yi bölgeden soyutlamaya çalışır. Kendi sınırlarına itmeye çabalar. Ruslar önce Suriye'ye, ardından Ortadoğu'ya yerleşecek. IŞİD ile mücadele bahanesi Moskova'ya aradığı fırsatı verdi. Rusya Suriye'nin geleceğini şekillendirmede başat aktör olmayı garantilemiş durumda… TSK Suriye'ye girse bile bir müddet sonra geri çıkmak zorunda kalacak. Dünya müdahaleyi kabullenmez. Sınırı tek taraflı yeniden düzenlemesine de izin vermez. Dahası eğer Türk askeri cephede bozguna uğrarsa Suriye, Hatay'ın kendisine ait olduğu konusunu yeniden gündeme getirebilir. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz!
TSK NE DÜŞÜNÜYOR?: Asker, 1 Mart sürecinde çok sessizdi. Zımnen Irak'a girmeye karşıydı. (Irak'a) Girilirse de bedeli Erdoğan/AKP iktidarının ödeyeceğini öngörüyordu. Tezkere geçmeyince Erdoğan/AKP herhangi bir bedel ödemedi. Ancak Amerikalılar faturayı TSK'ya ödetti. Irak'ta yaşanan Türk askerine çuval geçirme vakasının ardında bu kızgınlık vardı. Bugün ise durum daha riskli. Sınır ötesinde Suriye'nin yanında Rusya var. Askerler Rusların kapasitelerini iyi biliyor. Rusların hava kuvvetleri çok güçlü. Türk askeri daha temkinli davranıyor.
SURİYE'DE TÜRK ASKERİNİ NE BEKLİYOR?: Şırnak, Cizre, Sur gibi küçücük bölgede Türkiye toprağında, 70 gündür arzulanan hedeflere ulaşamayan Türk askeri Suriye'de ne ölçüde başarılı olabilir? Suriye'de PKK'dan katbekat daha güçlü bir Rusya karşılayacak bizi. Dahası PYD, IŞİD gibi asimetrik terör grupları da gelecek üzerimize. Askerimiz çok zorlanır.
SUUDİLERLE ORTAK OPERASYON MÜMKÜN MÜ?: Riyad büyükelçiliğim döneminde Suudi ordusunu yakından inceleme fırsatım oldu. Mevcut kabiliyet-kapasiteleri Suriye cephesinde varlık göstermelerine yetmez. TSK gibi savaş deneyimleri de yok.
NATO, TÜRKİYE'YE DESTEK VERİR Mİ?: (Saldırıya uğrayan üye ülkeye yardım edilmesini öngören) NATO'nun 5. maddesi işletilmeyebilir. Saldırı bizden olacağı için İttifak bizi savunmayabilir. ABD de Kıbrıs'ta olduğu gibi Türkiye'yi yalnız bırakabilir. Rusya ve bazı Batılı devletler de Türkiye'nin Suriye cephesinde burnunun sürtülmesini arzu ediyor. PYD veya IŞİD tehdidi köpürtüp, Türkiye'yi Suriye'ye çekmeye çalışan devletlerin olduğunu görüyorum.
ARAP DÜNYASINI KARŞIMIZA ALIRIZ: Hariciye'nin Ortadoğu'da en uzun süre görev yapan diplomatı benim. 4 yıl Şam, 4 yıl Riyad ve 4 yıl Kahire olmak üzere bilfiil 12 yıl bölgede yaşadım. Araplar sokağındaki Osmanlı karşıtlığı silinmiş değil. Türk askeri Başika'da olduğu gibi Suriye'de de istenmeyen adam ilan edilecektir. Gerekçe ne olursa olsun Türkiye'nin Suriye'ye girmesine karşı duracaklardır.
Partinin idealleri yok oldu
Hariciye sonrası siyasete girme hedefim yoktu. Akçakoca'da dedemin fındık bahçesine ev yapıp, hatıralarımı yazacaktım. Son görev yerim Viyana'dan Ankara'ya döndüğümde Riyad görevi sırasında tanıştığımız Abdullah Gül Bey'in daveti üzerine kurucu üye sıfatıyla katıldım AK Parti'ye. Kısa süre önce de parti ile yollarımız ayrıldı. Başka kurucu üyelerin de partinin şimdiki durumundan rahatsız oldukları, yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyor. Partiyi kurduğumuz tarihte beni motive eden idealler şimdi yok oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir demecinde kullandığı bir ibareden hareket ederek partinin kurucularına karşı ağır ifadeler içeren üslup kullanılmasına üzülüyorum.