Terör örgütü PKK'nın "hain" ilan ettiği ve ölüm listesine aldığı o isim konuştu...
Selma Batmaz, yıllarca PKK'ya hizmet etti. Tutuklanınca örgütü sorgulamaya başladı. Ayrıldı fakat kurtulamadı. Eleştirilerde bulununca Avrupa'nın göbeğinde kadın olduğuna bakılmaksızın dövülerek hastanelik edildi.
Adı Selma Batmaz. Yaşı 48. O, çok şeyler görmüş bir kadın. Bir zamanlar, PKK içinde “kahraman” olarak görülenlerdendi. Şimdilerdeyse mutlak suretle imha edilmesi gereken bir “hain”. Tabii ki PKK'ya göre. Zaten örgüt, öldürülmesi gereken biri olduğunun mesajını net olarak vermiş durumda. Selma Batmaz, yıllarca PKK'ya hizmet etmiş. Sadece kendisi değil. Eşi, iki kayın biraderi ile bir kardeşi PKK'nın içinde yer aldı. Selma Batmaz'ın eşi Kürt siyasal hareketinin içinde tanınan bilinen biriydi. Adı Sadioğlu Batmaz. Söz konusu bu kişi Diyarbakır cezaevinde kalan ve pek çok işkenceye maruz kalanlardan. Hatta Cezaevindeki Elazığlılar grubunda direnen 5 kişiden biri. Sadioğlu Batmaz, cezaevinden çıkar çıkmaz soluğu Beka'da alıyor. Onu iki kardeşi ve bir de kayın (Selma'nın erkek kardeşi) takip ediyor. Selma Batmaz bu durumu, “Aile boyu bir güzel Öcalan'a hizmet etmişiz. Ulusal davaya hizmet ettiğimiz düşünüyorduk. Oysa büyük bir aptallıkmış yaptığımız” diyerek heba edilen aile bireyleri ve zamana hayıflanıyor.
Selma Batmaz'ın eşi Sadioğlu Batmaz, 1990'da dağda öldürülüyor. Tayfun Şah Batmaz isimli kayını da Tunceli'de vuruluyor. Selma Batmaz ‘diğer yaralarım' dediği konuların ise şimdilik deşilmesinden yana değil. Selma Batmaz, dağa giden kocası gibi o da Beka'nın yolunu tutuyor. Oraya gittiği yıl 1988. Burada siyasi ve askeri eğitimden geçerken PKK'nın gerçek yüzüne tanık oluyor. Fakat o yıllarda örgütten kopmuyor. İstanbul'a gönderilen Selma Batmaz 1992 Ekiminde 27 kişiyle birlikte yakalanıyor. Bayrampaşa Cezaevinde 5.5 yıl tutuklu kalıyor. Cezaevinde iken 70-80 PKK'lı kadın militanın yöneticisi oluyor. 1999 yılında cezaevinden çıktıktan sonra soluğu Avrupa'da alıyor. 14 yıldır PKK'dan koptuğunu ve bir ilgisinin kalmadığını vurguluyor. Yıllarca susan Batmaz, PKK'lıların saldırısına uğradıktan sonra konuşma kararı aldı. Aslında konuşması kolay da olmadı. Çünkü öldürülmekten korkuyor. Ancak örgüte yönelik eleştiride bulunduğu için öldüresiye dövülen kadın, “konuşsan da sussan da saldırıya uğruyorsam niye susayım” düşüncesiyle yaşadıklarını anlattı.
Batmaz kendisini, “PKK'nın sanığı, mahkûmu, mağduru ve tanığı” olarak niteliyor. Çok şey anlatıyor. Somut bilgiler veriyor. “Büyük kirliliklere ve vahşetlere tanık oldum” diyen Batmaz'ın örgüte yönelik tanımı ise oldukça net: Kürt Ergenekon'u. Almanya'da yaşayan ve telefonla konuştuğumuz Batmaz'ın anlattıkları dehşet verici. Şimdiye kadar birçokları gibi susan Selma Batmaz, “Can güvenliğim yok” diyerek Alman makamları ve uluslararası insan hakları örgütlerinden yardım istiyor. Örgüt üyeliğinden dolayı devam eden davası olduğu için Türkiye'ye de gelemiyor. İşte Batmaz'ın sorularımıza verdiği cevaplar:
VAHŞETİN TANIĞIYIM
PKK'ya ne zaman ve hangi gerekçelerle katıldınız?
Elazığ Karakoçanlıyım. Örgüte sempatim 1978 yılında başladı. Eşim Sadioğlu Batmaz ve bir kayınım örgütün ilk kadroları hatta korucuları arasında yer aldılar. Eşim Diyarbakır cezaevinden çıkıp örgüte katılınca önce Avrupa'ya daha sonra 1 Nisan 1989 tarihinde Beka'ya gittim. 1.5 yıl boyunca Beka'da kaldım. Eğitim gördüm. 1990 ortasında görevli olarak İstanbul'a gönderildim. Siyasi faaliyetler yürüttüm. Ekim 1992 yılında yakalandım. 27 kişiyle birlikte yargılandım. Herkes çözülüp konuştu. Betül adındaki bir arkadaşımla ben konuşmadık. Sonra Betül'ü dağa götürdüler. “Sen niye direnmedin?” diyerek kurşuna dizdiler. Betül'ün hikâyesi bende derin bir yaradır.
Beka'daki kampta ne tür vahşetler gördünüz?
Olup biten her türlü rezaleti gördüm. Yüzlerce insan kurşuna dizilerek öldürüldü. Her sabah 05:30'da uyanıyorduk. 450-500 kişilik askeri taburla “ölüm poligonuna” gidiyorduk. Her gün rutin bir şekilde 4-5 kişiyi çıkarıyorlardı. Sonra bunlar kurşun yağmuruna tutuluyordu. Onlar can verirken 450-500 kişi hep bir ağızdan ‘Biji Serok Apo' diye slogan atıyordu. Bu vahşet tablosundan sonra da hepimiz spora çıkıyorduk. PKK'nın acı gerçeğinin tanığıyım ben.
İNSANLARI, VÜCUTLARINDA NAYLON ERİTEREK YAKIYORLAR
Ne kadar devam etti bu öldürmeler?
Bir buçuk yıl kaldım Beka'da. Orada olduğum süre zarfında hep yaşandı bu tür ölümler. 1989 Serwxabun(PKK'nın ilk yayın organlarından)'a bakın. Orada yargılananların hepsi kurşuna dizilerek öldürüldüler. Bir tek İbrahim Güçlü'nün yeğeni Vakas Güçlü bırakıldı. Beka Vadisi sabahlara kadar devam eden işkence sonucu atılan çığlıklarla yankılanıyordu. Adamları ayaklarından asıyorlardı. Naylon eritilerek vücutları yakılıyordu insanların. Hiç unutmuyorum. Ankara'dan gelen iki Sivaslı bayan vardı. Bunlar teyze kızlarıydı. Bir telsiz fabrikasında çalışıyorlarmış. Onlardan birinin el ve ayaklarını yakmışlardı içimizde duruyorlardı. Bir gece o bayan götürüldü ve sadece ıh sesi çıktı. Bir daha gelmedi. Şu anda işkenceyle öldürülen insanların isimlerini hatırlamıyorum. O kadar çoktular ki. Eğer PKK'nın yayın organı olan Serxwabun'un sayıları gösterilirse orada yargılanan ve öldürülenlerin hepsini çıkartırım. Mesela Diyarbakırlı sarışın bir çocuk vardı. Bir de nişanlısı da yanındaydı. Onlara “ajan” damgası vurulmuştu. Sonra ne olduysa bunlardan bir daha ses çıkmadı. Özellikle Vakkas'a çok ağır işkenceler yapıldı.
BİRBİRLERİNİ YİYEREK ÖLDÜLER
Hatırladığınız başka olaylar var mı?
Her gün bize daha önce yapılan işkencelerin görüntüleri izletiliyordu. Bir ölüm var ki mutlaka anlatmam gerekiyor. Biri Lübnanlı, memleketini hatırlayamadığım başka biri, toplam da iki Kürt'ü bir yere gömmüşlerdi. 40 gün sonra bunların yeraltında atıldıkları mahzenin kapısı açılıyor ve bunların birbirlerini yiyerek öldükleri görülüyor. Bunu o zaman canavar ve cellat olarak bilinen Korkmaz Hayati isimli kişi iyi biliyor. Korkmaz o canavarın koduydu. İsmi ise Hayati idi. İşkenceci Hayati şimdi Belçika'da yaşıyor. O zaman 11-12 yaşlarında Agit isminde bir çocuğu vardı. Lübnanlı Kürt'ün eşi Banyas'tan geldi. Kucağında küçük bir çocuk vardı. O çocuk dört gün boyunca “baba, baba” diye feryat figan eden sesiyle kampı inletti. O kadın ve çocuk gece gündüz içimizdeydiler. Kadın ısrarla kocasının akıbetini öğrenmek istiyordu. Ama sonu ne oldu bilmiyorum.
BEKA ÖLÜM KAMPIYDI
İşkenceler Öcalan'ın olduğu Beka'da mı yapılıyor?
Beka, bir ölüm kampıdır. Bekaa'da katledilenlerin nereye gömüldüklerini de biliyorum. Bir heyet oluşturulursa gider yerlerini gösteririm. Beka vahşet yeriydi. Tutuklananların yeri Diyarbakır işkence hanesinden daha kötüydü. 15 yaşındaki çocuğa sidiğini içirmişlerdi. Antepli ve soyadı Polat olan bir çocuk oradaydı. Ona neler yapıldığını şu anda aklıma getirmek bile istemiyorum. Beka'da yaşananlar ne Diyarbakır'da ne Vietnam'da ne da başka bir yerde yaşandı. Tutukluların kaldığı zindanı gördüm. Bir buçuk 2 metre büyüklüğünde olan o çukurlara atılan insanları gördüğünüzde ödünüz kopardı. Çünkü orada birkaç hafta duran bir insan eski çağlardaki insanlara benzetiliyordu. Militanların arasında Nayloncu Azime adında biri vardı. Bu kadın naylonu eritip insanların vücuduna damlatıyordu.
Kampta kaldığınız dönemde kimler vardı?
Şahin Balıç, Zınar kod adlı daha sonra Cem Ersever'in evlatlığı olan kişi vardı. Mahir Velat, Bişar kod adlı Mehmet Okçu, Kara Ömer, Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık, Cuma Kod adlı Cemil Bayık, Cemal kod adlı Murat Karayılan, vardı. Daha sonra kampa Osman Öcalan ve Sarı Baran geldi. En ağır işkenceler, Mahir Velat ve Kara Ömer döneminde yapıldı. Ben gittiğimde kamp işkence ve ölümlerden inliyordu. Bunlar her şeyi en iyi bilen isimlerdir.
KARANLIĞIN KÜRT ELİ
Yaşadıklarınızdan sonra PKK ne ifade ediyor?
PKK Kürt Ergenekonu'dur. Karanlığın Kürt elidir. 1972 yılında birileri tarafından kuruldu ve başımıza bela edildi. O derin devletin kirli bir oluşumudur. Parça parça olaylara ortaya çıkıyor. Almanya gibi bir devlette gündüz ortasında PKK dilediği kişiyi dövüyorsa bu problemin bir uluslararası boyutunun olduğunu artık görülmeli. Bu çete ve mayfatık yapıyı herkes kullanıyor. Uluslararası güçlerin dilediği gibi kullandığı bir yapı. En başka Kürt halkı olmak üzere herkes için tehlikedir bu örgüt. Kürtler PKK kamburundan ve kangrenleşmiş yapısından kurtulmadıkları sürece huzura kavuşmazlar. PKK, Kürt sorununun çözülmesini asla istemez.
CEZAEVİNDE PKK'NIN KARANLIK YÜZÜNÜ FARK ETTİ
PKK'nın karanlık yüzünü Bayrampaşa Cezaevine düştüğümde net şekilde fark ettim. Beka'daki işkenceleri de unutmam mümkün değildi. Orada kafayı yemek üzereydim ‘Eve gitmek istiyorum. PKK'lı olmak istemiyorum' dedim. Çünkü ne ideolojik ne teorik ne de pratik olarak onların dikte ettiğini çözebilecek güçteydim. Cezaevinde kaldığım yıllarda PKK'yı sorguladım. Araştırdıkça ve okudukça örgütten uzaklaştım.
Adem Demir - Türkiye