[Ethem Çelebi] Bir Alevi, Cumhurbaşkanı olamaz mı

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça heyecan giderek yükseliyor, muhtemel adaylar üzerinde yürütülen tartışmalar da alevleniyor.

ETHEM ÇELEBİ

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça heyecan giderek yükseliyor, muhtemel adaylar üzerinde yürütülen tartışmalar da alevleniyor. AKP-MHP ve Vatan Partisi koalisyonunun oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın adayı belli: Tayyip Erdoğan.

“Koalisyon” ifadesini ve Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’nin Cumhur İttifakı’nda yer aldığı vurgusunu bilhassa kullandım. Çünkü AKP şu an tek başına iktidar değil. Devlet erkini ve kurumlarını, MHP ve Vatan Partisi ile paylaşmış durumda. Paylaşımın yansımalarını Hakimler Savcılar Kurulu’nda (HSK), Mülkiye’de, Emniyet’te vesair önemli devlet kurumlarında görüyoruz.

Vatan Partisi resmen Cumhur İttifakı’na dahil değil, milletvekili de yok. Ancak devlet erki içinde Erdoğan’la ittifak yapan ulusalcı kliklerin sesi, siyasi iradesi konumuna sahip. Perinçek bu nedenle var gücüyle Erdoğan’ın diktatörlüğünün devamı için mücadele ediyor. Cumhur İttifakı’nda saflar netleşmiş ve seçim stratejisi tespit edilmiş durumda; kamplaştırma, düşmanlaştırma, şeytanlaştırma ve SADAT koordinasyonunda provokasyonlar…

Millet İttifakı’nda daha doğrusu Altılı Masa’da durum nasıl, ona bakalım. Maalesef Altılı Masa’da tablo henüz net değil, tartışmalar da olanca hızıyla ile devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olmak için can atıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise sadece belediyecilik faaliyetlerine yoğunlaşmış görünüyor ancak ismi ciddi ciddi gündeme gelirse ne der, tahmin etmek zor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda çok istekli. Belediye başkanlarının görevlerine devam etmesi gerektiğini sıklıkla vurguluyor. Milli Eğitim Bakanlığı, TÜİK ve son olarak SADAT’ın kapısına dayanarak Erdoğan diktatörlüğüne karşı en kararlı mücadeleyi vereceğini deklare ediyor. 

Elektriğinin kesilmesi üzerine, faturalarını ödeyemeyen diğer vatandaşlar gibi 1 hafta elektriksiz kalması gibi faaliyetleri, toplumdaki prestijini güçlendiriyor. Hepsi bir yana, toplumun muhafazakar kesimlerini rahatsız edebilecek söylem ve eylemlerden fevkalade bir hassasiyetle uzak duruyor.

İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına razı bir görüntü verirken Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti ise Altılı Masa’ya bağlılıklarını teyit etmekle birlikte, henüz renk vermiyor.

Millet İttifakı’nda tartışma Kılıçdaroğlu’nun adaylığından ziyade, Alevi olmasına odaklanmış durumda. Liberal ve sol düşüncedeki yazarlardan dahi Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması nedeniyle aday olmaması gerektiğini savunanlar oluyor. “Dindar kesimler Alevi birine oy vermez” tezini öne sürüyorlar.

Bahsettikleri dindar kitlelerin, Kuran’la alay eden Egemen Bağış’a sahip çıkıp partililerine alkışlatan, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (SAV) hakaret eden Efkan Ala’yı bakan yapan ve de kendisi de burada saymaya utandığım türlü türlü itikada aykırı sözler sarf eden birine oy vermekten çekinmediğini hesaba katmıyorlar. Aslında bu husuru nazara almamakta pek de haksız değiller. Neyse, bu hamur çok su kaldırır, zannımca şimdi gündem yapmanın zamanı değil.

Kılıçdaroğlu, sırf Alevi olduğu için Cumhurbaşkanı olamaz mı, benim asıl dikkat çekmek istediğim konu bu. Bir Alevi pekala Cumhurbaşkanı olabilir ve ona anasının ak sütü gibi helal olan devletin herhangi bir kademesinde görev ve sorumluluk alabilir. Kimsenin de buna itirazı olamaz, olmamalıdır.
 
Türkiye’de yüzyıllardır, toplumsal gerilimlerden beslenen karanlık yapılar, Alevi-Sünni gerilimi oluşturuyor, kanlı provokasyonlar tertipliyor. Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları, bu provokasyonlardan sadece birkaçı. Gazi olaylarını da kesinlikle bu listeye dahil etmeliyiz.

Ulusalcı ve İslamcı kesimlerin bazı söz sahipleri ise bilerek ya da bilmeyerek, görünüşte zıt kutuplarda mevzilenip kanlı provokasyonlara zemin hazırlıyor ve gerçekleştirilmiş olanları da kanatmaya devam ediyor. Türkiye’de toplumsal huzurun tesis edilebilmesi için çözülmesi gereken en öncelikli meselelerin başında Alevi-Sünni geriliminin sona erdirilmesi geliyor.

Oturup gönül diliyle konuştuklarında, kardeşçe birbirlerine sarılabilen ve birbirlerini oldukları gibi değerli kabul eden insanların önlerine konulan bariyerlerin kaldırılması gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun siyasetine ve liderliğine yönelik eleştiriler yapılabilir elbette. Ancak, Alevi olması onun Cumhurbaşkanı olmasına bir engel değildir. Eğer en ehil isim Alevi kimliğe sahip biriyse, Cumhurbaşkanı o olmalıdır, olabilmelidir. “Devletin dini adalettir” sözünün lüzumu da budur. Alevi kimliğe sahip olan Kemal Kılıçdaroğlu da pekala Cumhurbaşkanı olabilir.
 
Ancak Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasının Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği üzerine yoğunlaşması doğru değil ve son derece sakıncalı. Oysa ki, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin Erdoğan diktatörlüğünden kurtulmasını sağlayabilecek kişi olup olmadığı konuşulmalı. Seçilme ihtimalinin en yüksek aday Kılıçdaroğlu mudur, bu soru kritik edilmeli. Benim de bu Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dair çok ciddi endişelerim ve kazanabileceğine dair şüphelerim var.

Erdoğan’a karşı aday olacak kişinin gerçekten kazanma ihtimali çok yüksek olan, toplumun tamamını kucaklayabilecek, vizyoner, genç bir ruha sahip, yerel ve küresel dinamikleri bilen, demokrasiyi ve insan haklarını özümsemiş biri olması gerekir. Bu kriterler arasında ise en mühimlerinden biri elbette ki Erdoğan’a karşı kazanma ihtimalidir. Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğinden önce, tartışılması gereken konular, öncelikle bu hususlar olmalıdır.
24 Mayıs 2022 13:47
DİĞER HABERLER