Türkiye'de "etki ajanlığı yasası" olarak anılan düzenlemenin türevleri son 20 yıldır otoriter rejimlerin bir baskı aracı. Peki bu düzenlemenin çıkış noktası neresi ve dünyada nasıl yayılıyor?
Son 20 yılda baskıcı yönetimlerin kopyalayıp kendi çıkarlarına uygun biçimde "mükemmelleştirdiği" düzenlemenin çıkış noktası olarak Rusya görülüyor.
DW'nin haberine göre, Türkiye'de kamuoyunda "etki ajanlığı yasası" olarak adlandırılan Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin yasalaşmak üzere bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'na gelmesi bekleniyor. Geçen ay TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilen 23 maddelik bu düzenleme özellikle sivil toplum kuruluşları ve gazetecileri endişelendiriyor.
Mayıs ayında 9. Yargı Paketi'nde yer alan, ancak Gürcistan örneği üzerinden de yoğun tartışmalara yol açan düzenleme daha sonra geri çekilmiş, Ekim ayı ortalarında ise torba yasa kapsamına alınarak AKP tarafından yeniden TBMM başkanlığına sunulmuştu. Gürcistan'da geçen Mayıs ayında yürürlüğe giren ve fonlarının en az yüzde 20'si yurtdışından gelen sivil toplum örgütleri ile medya kuruluşlarının "yabancı bir gücün çıkarlarını gözeten organizasyon" olarak kayıt altına alınmasını şart koşan düzenleme haftalarca kitlesel protesto gösterilerine neden olmuştu.
Türkiye'de de gazeteciler ve sivil toplum üzerinde bir sansür ve baskı aracına dönüşmesinden endişe edilen düzenleme, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) casusluk konusunda yeni bir suç tanımı yapıyor.
Kanun teklifinde "devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı" belirtiliyor. Eylemin "savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş" olması halinde ise cezanın 8 yıldan 12 yıla kadar çıkarılması öngörülüyor. Suçun kovuşturması ise Adalet Bakanlığının iznine bağlanıyor.
Yakın geçmişte başka ülkelerde de örnekleri görülen bu türdeki yasal düzenlemeler uzmanlara göre otoriter iktidarların, muhalefeti susturmak ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) faaliyetlerini imkansız hale getirmek için kullandığı yöntemlerden biri.
Gürcistan'da Mayıs ayında yürürlüğe giren "etki ajanlığı" düzenlemesi haftalarca kitlesel protestolara neden oldu. Tiflis'teki gösterilerden bir kare. Pembe yağmurluk giymiş bir eylemci elinde Gürcistan bayrağı ve yüzünde maskesi ile görülüyor. Gürcistan'da Mayıs ayında yürürlüğe giren "etki ajanlığı" düzenlemesi haftalarca kitlesel protestolara neden oldu. Tiflis'teki gösterilerden bir kare. Pembe yağmurluk giymiş bir eylemci elinde Gürcistan bayrağı ve yüzünde maskesi ile görülüyor.
Rusya'daki "yabancı ajan" yasası
Peki bu yasal düzenlemenin geçmişi nereye kadar uzanıyor? İlk olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?
Son 20 yılda baskıcı yönetimlerin kopyalayıp kendi çıkarlarına uygun biçimde "mükemmelleştirdiği" düzenlemenin çıkış noktası olarak Rusya görülüyor. Rusya, 2012 yılında ülkede "siyasi faaliyet" yürüten sivil toplum kuruluşlarının ülke dışından destek alması halinde "yabancı ajan" olarak kayıt altına alınmalarını öngören bir yasal düzenlemeyi kabul etmişti.
Rusya'da STK'ların çalışmalarını zorlaştıran yasayı ayrıntılı bir şekilde inceleyen Almanya Siyasal Eğitim Merkezi'nden (bbp) hukukçu ve tarihçi Benjamin Reeve, düzenlemenin özellikle personeli az, bütçesi dar dernekleri üstesinden kalkamayacakları yoğun bürokratik yükle karşı karşıya getirdiğini belirtiyor. Rusya'daki 90 sayfalık düzenlemeye bakıldığında "hata yapılmasının baştan itibaren kaçınılmaz olduğunu" söyleyen Reeve, ihlaller halinde öngörülen hapis ve para cezalarının da aşırı yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
Reeve'ye göre, Rusya'nın yurt dışı destekli kuruluşları tehdit olarak görüp "yabancı ajan" olarak sınıflandırmasının nedeni o dönemde Gürcistan, Ukrayna, Lübnan ve Kırgızistan'daki kitlesel protestolar, Arap Baharı ayaklanmaları ve yabancı gözlemcilerin 2011/2012'de Rus parlamentosunun alt kanadı Duma seçimlerini eleştirmesiydi. Alman uzman, Moskova yönetiminin bu protestoları, o ülkelerdeki halkların memnuniyetsizliğini yansıtan eylemler olarak değil, "dışardan etki ve yabancı kaynaklarca finanse edilmiş gösteriler" olarak analiz ettiğini belirtiyor.
Reeve, bu nedenle Rusya'da kontrolü artırmak, yurt dışından sivil toplumu, iç güvenliği ve ülkenin egemenliğini etkilemeye yönelik çabaları minimalize etmek amacıyla bu düzenlemenin yürürlüğe konduğunu kaydediyor.
Gürcistan'daki gösterilerden bir kare. Bir göstericinin tuttuğu pankartta bir yüz gözüküyor. Yüzün sol yarışı Rusya lideri Putin'e ait, sağ yarısı ise Moskova'ya yakınlığıyla bilinen Gürcistan Rüyası adlı partinin kurucusu oligark Bidzina İvanışvili'ye. Gürcistan'daki gösterilerden bir kare. Bir göstericinin tuttuğu pankartta bir yüz gözüküyor. Yüzün sol yarışı Rusya lideri Putin'e ait, sağ yarısı ise Moskova'ya yakınlığıyla bilinen Gürcistan Rüyası adlı partinin kurucusu oligark Bidzina İvanışvili'ye.
Gürcistan'daki gösterilerden bir kare. Bir göstericinin tuttuğu pankartta bir yüz gözüküyor. Yüzün sol yarışı Rusya lideri Putin'e ait, sağ yarısı ise Moskova'ya yakınlığıyla bilinen Gürcistan Rüyası adlı partinin kurucusu oligark Bidzina İvanışvili'ye.Fotoğraf: Maria Katamadze/DW
ABD'nin FARA'sı mı ilham verdi?
"Yabancı ajan yasası" olarak nitelenen düzenleme 2012'de Rusya'da uygulamaya konulurken pek çok Rus politikacı ise benzer bir yasanın Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) de 1930'lardan beri geçerli olduğunu söylemişti. Ancak uzmanlara göre ABD'de 1938'de Nazi Almanyasına tepki olarak çıkarılan Yabancı Ajanlar Kayıt Kanunu'nun (FARA) Rusya'daki düzenleme ile ilgisi yok. Çünkü FARA'ya göre "yabancı ajan" olarak sınıflandırma yapabilmek için bir derneğin yurt dışından aldığı desteği, bağışçının emri ve hedefi doğrultusunda siyasi faaliyette kullandığının kanıtlanması gerekiyor.
Doğu Avrupa konusunda uzman tarihçi ve hukukçu Reeve'ye göre ise Rusya'daki yasada kanıt aranmıyor, "Yurt dışından bağış alan bir dernek, diyelim ki ülkedeki vergi artırımına karşı imza kampanyası düzenledi, bu yeterli" diyor.
Heinrich Böll Vakfı Orta Amerika Bölge Direktörü Ingrid Wehr de FARA ile yeni kuşak yabancı ajan yasaları arasındaki farkın üç belirgin noktada toplandığını söylüyor. Wehr, konuyla ilgili makalesinde "Birincisi FARA yabancı bağışçı ile alan arasında doğrudan bir emir alma ve onun çıkarını yansıtmayı koşul görüyor. İkincisi FARA'da dini, akademik, kültürel ve bilimsel alanda çalışan kişi ve kuruluşlar için çok sayıda istisna mevcut. Üçüncüsü de FARA, öncelikli olarak sivil toplum kuruluşlarına yönelik değil. Yurt dışından destek alan her STK siyasi faaliyet yürütse bile otomatik olarak yabancı ajan olarak kayıt yaptırmak zorunda değil" diyor.
Avrupa Birliği'nde örneği var mı?
Türkiye'de "etki ajanlığı" düzenlemesi gündeme geldiğinde hükümete yakın medya kuruluşları da ABD'deki FARA dışında Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun "Üçüncü Ülkeler Adına Çıkarların Temsil Edilmesine İlişkin Şeffaflık Direktifi" düzenlemesini hatırlatıyor. AB'nin son yıllarda Avrupa Parlamentosu (AP) vekillerine tesir etmeye yönelik dışardan yapılan girişimlerde ve yasa dışı lobi çalışmalarındaki artış ile başta Rusya kaynaklı dezenformasyonla mücadele amacıyla hız verdiği düzenleme eleştiriliyor.
Etki Ajanlığı yasası sivil toplum kuruluşları ve gazetecileri endişelendiriyor. Etki Ajanlığı yasası sivil toplum kuruluşları ve gazetecileri endişelendiriyor.
Etki Ajanlığı yasası sivil toplum kuruluşları ve gazetecileri endişelendiriyor.Fotoğraf: Christian Charisius/dpa/picture alliance
Siyaset bilimci Sezin Öney ise P24'te konuyu ele aldığı değerlendirmede, AB yetkililerinin bu direktifin "yabancı ajan" yasaları ile hiçbir ilgisinin olmadığı şeklinde savunma yaptığını kaydediyor ve "AB'nin meselesinin, üye ülkelerin seçimleri ve AP'nin üyeleri belirlenirken aşırı sağ popülistler ve radikal partileri güçlendiren 'dış kaynaklı lobilerin' faaliyetlerine yönelik şeffaflığı sağlamak olduğunu öne sürüyorlar" diyor. Bununla kastedilenin, özellikle Rusya'nın Avrupa siyasetini "içeriden" lobi faaliyetleri ile etkilemesini engellemek olduğunu belirten Öney, "Ukrayna Savaşı patlak verdiğinden beri Avrupa Birliği'nde Rusya'nın siyasi müdahalesinin artacağı kaygısı da yükseliyor" diye ekliyor.
AİHM'nin Rusya kararı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), geçen hafta Rusya'nın "yabancı ajan" yasasının insan haklarını ihlal ettiğine hükmetmişti.
Hakimler, başta "yabancı ajan" tanımı olmak üzere, yapılan kamuoyu anketlerinde halkın çoğunluğunun bunu "vatan haini", "casus" ve "halk düşmanı" olgularıyla bağlantılandırdığına işaret ederek yasadaki tanımlamaların insanları "damgaladığına" dikkat çekti. Hakimlere göre ayrıca söz konusu düzenleme Rusya'da ulusal güvenliğe değil, korkutma ve cezalandırmaya hizmet ediyor.
Bu kararın AİHM'ye en çok şikayet edilen ülke olan Rusya'nın üzerinde bir etki yaratması beklenmiyor. Çünkü Moskova, AİHM kararlarını uygulamıyor. Konuyu 100'den fazla STK mücadele başlatarak, üst mahkemeye taşımıştı.
Kopyalama ile 'mükemmelleştirme(!)' sireci
Heinrich Böll Vakfı'ndan Ingrid Wehr de Rusya'nın "yabancı ajan" yasasının Ukrayna, Kırgızistan, Belarus, Polonya, Macaristan, İsrail ve Mısır ile Nikaragua, Guatemala ve El Salvador tarafından da kopyalanmaya çalışıldığını söylüyor ve bunlardan bazılarına atfen "Putin'in senaryosunu uygulamada neyseki her zaman başarılı olamadılar" tespitini yapıyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın 2017'de uygulamaya koyduğu yasanın Avrupa Adalet Divanı kararı ile durdurulduğunu hatırlatıyor.
Bunun AB üyesi Polonya'da 2021'de benzer bir tasarıyı meclise getirmesine engel olmadığını söyleyen Wehr, İsrail'de 2016'da çıkarılan "Şeffaflık Yasası" ile finansmanının yüzde 50'sini yurt dışından sağlayan kuruluşlara ağır yükümlülükler getirildiğini, bunun öncelikle Filistinli insan hakları kuruluşlarını olumsuz etkilendiğini vurguluyor.
Orta Amerika ülkelerinde de düzenlemenin kopyalandığına işaret eden Wehr, Nikaragua'da Devlet Başkanı Daniel Ortega ile eşi Rosario Murillo'nun sivil toplumu bastırmada benzer bir yasayı nasıl sert biçimde kullandığını şu sözlerle özetliyor: "Ortega-Murillo Aşireti, Putin'in taslağına dayanan ve 2020'de kabul edilen ajan yasasını, hükümeti eleştiren STK'lara şiddetli şekilde uyguluyor. 2022 ortasına kadar 200'den fazla feminist, iklim koruma ve insani sivil toplum kuruluşu yasaklandı."
Komşu Guatemala'da 2021'de kabul edilen STK'ların kayıt altına alınmasına ilişkin düzenlemeyi ve Avrupa Parlamentosu'nun tepkisini hatırlatan Wehr, bu tür yasalar yabancı etkisini sınırlamak veya kara para aklamayı engellemek hedefiyle gerekçelendirilseler de asıl amacın muahlifleri susturmak veya devre dışı bırakmak olduğunu söylüyor. Ayrıca düzenlemenin STK'ların bir listeye kayıt olmakla sınırlı olmadığını, "yabancı ajan" yakıştırmasının bütün kamuoyuna ifşa edildiğini kaydediyor. Wehr, otoriter rejimlerin yeni kuşak yabancı ajan yasalarını başka ülkelerdeki düzenlemelere bakarak takibat ve yaptırım uygulamada "mükelleştirmeye" çalıştıklarını vurguluyor.
Wehr, El Salvador Devlet Başkanı Nayip Bukele'nin 2021'de meclise getirdiği benzer bir taslakta STK'ların kayıt altına alınması, ilave rapor ve vergi yükümlülüklerine ek olarak, yurt dışından yapılan havalelere yüzde 40 gibi yüksek bir vergiyi de öngördüğünü hatırlatıyor. Sürgünde yaşayan Nikaragualı gazeteci Wilfredo Mirenda'nın "Bukele Ortega'nın yasasını klonladı ve vergiyle daha da sertleştirdi. Pek çok kuruluş için bu bitiş demekti, çünkü hiçbir devlet veya finansörün bu kadar yüksek komisyon ödemeye hazır olmayacağı belliydi" sözlerini hatırlatan Wehr, "Ne mutlu ki El Salvador'da yoğun çabalarımızla yasa taslağını çekmeceye geri göndermeyi başardık" diye belirtiyor.