Evimizde kitap ve Kur’ân’dan başka bir şey bulamazlar

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) eski başkanı Mustafa Yeşil’in evi, polis tarafından dördüncü kez basıldı. Üstelik artık savcılık izni de gerek görülmüyor. Yaşananlara sosyal medyadan tepki gösteren Yeşil’in eşi Şerife Yeşil iki yıldır yaşadıklarını Yeni Hayat'a anlattı.

Video: Arşiv


“Ülkemin her günü daha karanlık bir sabah… 

Bugün boş evimize baskına geliyorlar. 

Üstelik, artık savcı izni de olmaksızın, çilingir ile evimize girme cür’etini gösteren kanun tanımazlar, bir de bunu hukuk adına yapmazlar mı!” 

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) eski başkanı Mustafa Yeşil’in eşi Şerife Yeşil, geçen hafta evinin polis tarafından basılmasına böyle tepki gösterdi sosyal medyadan.


Yeşil ailesinin evi, iki yılda 4 kez basıldı. 

Son ikisi aile yurt dışındayken gerçekleştirildi. 

İlk ikisi ise Aralık 2015’te iki gün üst üste yapıldı. 

Şerife Yeşil, 17 Mayıs’taki son baskından komşuları vesilesiyle haberdar olmuş. 

Evleri yine izinsiz olarak kimliği belirsiz kişilerce didik didik aranmış. 

Evdeki bir flash diske el konulmuş. İlginç olan, önceki 3 aramada aynı yerde durmasına rağmen diske dokunulmaması. 

Şerife Hanım, “Evimizde bol kitap ve Kur’an-ı Kerim dışında bir şey bulamazlar.” diyor.



Yeşil, “Evimizde kitap ve Kuran-ı Kerim’den başka bir şey bulamazlar.” diyor.

‘Tehditle girdiler’

Yeşil ailesi, 2 yıldır Türkiye genelinde binlerce ailenin maruz kaldığı ‘makul şüphe baskını’ mağdurlarından. 

Önce yandaş medya, kurgu ve kumpas haberlerle hedef gösteriyor, ardından polis evine baskın düzenliyor.

İftira ve baskılara daha fazla dayanamayan Yeşil ailesi, çareyi bir süreliğine yurt dışına çıkmakta bulmuş.

Şerife Yeşil, baskınlardan birinde polisle arasında geçen diyaloğu şöyle aktarıyor: 

“Memur beyin, ‘Bir şey kırmadık, dökmedik değil mi onaylıyor musunuz?’ sorusuna, ‘Kalbimin kırıklığına çareniz var mı?’ dediğimi hatırlıyorum.”

Son iki baskının yurt dışına çıktıktan sonra yaşandığını belirten Şerife Hanım, ilk ikisini şöyle anlatıyor: 

“Birinde kızımla yalnızdım, diğerinde oğlum da vardı. Bir cuma sabahı erkenden, ‘Kapıyı açın, kırarız’ tehditleriyle, avukatımızı bile beklemeden 12 kişi evinize giriyor. 

Kızım korkuyla uyanıyor. Ağlamaya başlayınca dayanamayıp memur beye, ‘Çocukların okula gitmesini bekleseydiniz bari’ diyorum. 

O günlerde Dilek Doğan olayları da yaşanmıştı. Aklımdan o da geçti. 

Ama korkmadım! Memur bey bana ‘Sizin için böylesi daha iyi olur, rezil olmamış olursunuz!’ dedi. 

‘Suç yok, delil yok. Neden rezil olayım?’ diyesim geldi ama sadece gülümsedim o an.”

Vatanımızdan koparıldık

Yeşil, yıllardır tanıdıkları insanların yaşananlar karşısında sessiz kalmasına da tepkili: 

“20 yıldır sofranızı paylaştığınız, dostlarınız, komşularınız yaşananları size sormak yerine, iftiralara inanmayı tercih etmiş; 

sizinle görüşmekten korkar hale gelmişse, onların bu tavırlarına şahit olmak her gün daha da incitiyor. 

Bu durumda nereye kadar dayanabilirsiniz? Çocuklarımızın okulunu dahi yarıda keserek, sevdiğimiz vatanımızdan ayrılmak durumunda kaldık.”

Şule Karaca’nın dimdik duruşu güç veriyor

Şerife Yeşil yaşadıklarının başka mağduriyetlerin yanında küçük kaldığını ifade ederken, Hidayet Karaca ve ailesini örnek gösteriyor: 

“Şule Karaca hanımefendi eski arkadaşımdır. Onun yaşadıklarına şahit olan biri olarak kendi acılarımı dillendirmekten utanırım.

Fakat o her şeye rağmen, Allah’ın inayetiyle yürüdüğü yolda imanla, tevekkülle, tavrıyla zulme dimdik durabiliyor. 

Kendisini takdirle izliyorum. Onun bu duruşu bana da güç veriyor.”

Ülkemi çok seviyorum ama…

“Daha önce 6 yıl İngiltere’de yaşadık. Orada insan haklarındaki hassasiyetin ne kadar güven verici olduğunu biliyorum. 

6 yıl boyunca, ‘Keşke böyle olmasaydı.’ diyebileceğim tek haksızlık yaşadığımı hatırlamıyorum.

Bilakis, mahallede ufak bir değişiklik için bile orada yaşayanların yazılı düşünceleri alındığına tanık oldum. 

Bunlar basit görünen ama insana kendini değerli hissettiren şeyler. 

Ülkemi çok seviyorum ama orada gördüğüm güzelliklerin vatanımda olmayışından rahatsızlık duyuyorum.”

23 yıllık eşimi suçlu ilan ettiler

Eşim hafız bir babanın 5 evladından biri. Bin bir zorlukla en iyi şekilde yetiştirilmiş. 

Mustafa Bey, iman ve Kur’an istikametinde yaşıyor ve çocuklarını da bu yönde yetiştiriyor. 

23 yıllık eşimi suçlu ilan ettiler. Tüm bunların akıl, kanun ve insanlık ile zerre alakası yok. 

Sadece cinnet halindeki bir kişinin, bütün bir topluma cinnet yaşatması olarak görüyorum. 

Çok üzülüyorum, ağlıyorum ve ülkem için dua ediyorum.

25 Mayıs 2016 07:44
DİĞER HABERLER