EYLEM PLANI

Hafta sonu, merkezinde Genelkurmay’ın olduğu iki gelişme siyasi gündemi belirledi.
İlki, Taraf gazetesinin Nisan 2009 tarihli “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” adlı bir belgeyi yayımlamasıydı. Belgenin, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli bir subayın bürosunda bulunduğu belirtiliyordu. Yeni bir andıç niteliğindeki planda Gülen cemaatine yönelik komplosal eylemler yapılmasının yanı sıra, AKP hükümetini güç durumda bırakacak girişimlerden de söz ediliyordu. Plan, albay düzeyinde bir askeri yetkili tarafından imzalanmıştı. Genelkurmay, Taraf’ın üzerine soruşturma açıldığını açıkladı. Başbakan Erdoğan da partisinin Şanlıurfa İl Kongresi’nde AKP üzerinde oynanan oyunlardan söz ederek, “Araştırıyoruz, gerekirse dava açarız” diye konuştu. İkinci polemik ise ünlü “Dolmabahçe mutabakatı” üzerinde sürüyor. Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmede “devlet işleri”nin konuşulduğunu dün Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya açıkladı. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine müdahale niteliğindeki “e-muhtıra”dan hemen sonra gerçekleşen “Dolmabahçe buluşması”nın böylesine resmi ve rutin ifadelerle açıklanması elbette yeterli değil. Genelkurmay’ın “eylem planı” açıklamasına gelince. Sorun, İlker Başbuğ’un Ergenekon bağlantılı “cunta” iddialarını Harp Akademileri’ndeki konuşmasında kesin bir dille reddetmesi ardından hâlâ 28 Şubat benzeri andıçların ne anlama geldiği konusunda kamuoyunun aydınlatılmasıdır. Askeri savcılık, Taraf’ın haberiyle ilgili “yayın yasağı” koyduğu için bu işlev medyanın araştırmasından çok Genelkurmay’ın açıklamalarına kalmıştır. Genelkumay bir kez daha, “Türk Silahlı Kuvvetleri, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip bulunan personelini bünyesinde barındıramaz” görüşünün arkasında durdu. Ve şöyle denildi: “Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından açıklandığı şekilde, soruşturmada şu ana kadar elde edilen delillerden askeri savcılık, iddia edilen belgenin Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir biriminde hazırlandığına ilişkin bir kanaate ulaşamamıştır. Kriminal inceleme sonucunda, belgenin sahte veya gerçek olduğuna ilişkin, askeri savcılık kesin bir kanaate varabilecektir. Önemli olan da gerçeklerin askeri yargı tarafından en kısa zamanda ortaya çıkartılmasıdır. Belgenin doğruluğu ispat edilirse, sorumluların yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacağına ilişkin güvencemiz tamdır.” Belge sahte çıkarsa, asker-sivil ilişkilerini bozmaya yönelik bir komplo olasılığı ağır basacak. İran’da bile demokratikleşme sancıları çekilirken, Türkiye’nin andıçlarla yönetilmesi düşünülemez. Demokrasi üzerindeki “Ergenekon gölgesi” kalkmadan rahat etmeyeceğiz.
16 Haziran 2009 09:13
DİĞER HABERLER