'Hrant Dink dosyası giderek trajikomik bir hal alıyor.Dosya birkaç savcı değiştirdikten sonra, son savcı nihayet bir iddianame yazdı.'
Hrant Dink dosyası giderek trajikomik bir hal alıyor.Dosya birkaç savcı değiştirdikten sonra, son savcı nihayet bir iddianame yazdı.
Fakat gelin görün ki, iktidarın mutemet bürokratlarından birinin de tutuklanmasını isteyince, Başsavcı iddianameyi savcıya iade ediyor. Hukuk tarihimizde hiç yaşanmamış pek çok şeye şahit olduğumuz için, artık bu olayı garipsemiyoruz.
Fakat şurası muhakkak... Sırf Cemaat’i “silahlı terör örgütü” yapalım diye uydurulmak istenen bir hikâye, her geçen gün bu iktidarın baş ağrısı haline geliyor. Çünkü, bu dosyaya yakın zamanda Rıza Sarraf dosyasının meşhur İçişleri Bakanı’nın da dahil olması kaçınılmaz... Hrant Dink öldürüldüğünde dönemin İstanbul Valisi olan Muammer Güler... İntikam hırsı, sonunda mevcut iktidarın kendi has adamlarını vuracak aşamaya geliyor.
Hrant Dink dosyasının özü
Şimdi gelelim Hrant Dink dosyasının özüne... Aslında son iddianameyi yazan savcının araştırdığı konu da davanın özü değil. Çünkü Hrant Dink dosyasında cevabı araştırılması gereken soru şu: 17 yaşındaki Ogün Samast’ı Hrant Dink’i öldürmek üzere Trabzon’dan İstanbul’a gönderen irade kim?
Ama son iddianame Hrant Dink’in ölümünde hangi bürokratların ihmali oluğunu esas alıyor. Yani, Trabzon Emniyet’i İstanbul’a Hrant Dink’in öldürüleceği istihbaratını zamanında iletti mi, iletmedi mi?
Dikkat ederseniz, Hrant Dink dosyasında bütün tartışma bu noktaya sürükleniyor. Elbette bu nokta önemli, ama en az bunun kadar önemli olan ise, Hrant Dink’e suikast emrinin hangi odak tarafından verildiği...
Elbette savcı, suikast istihbaratının İstanbul’da zamanında gelip gelmediğini, geldi ise neden gereğinin yapılmadığını araştıracak. Nitekim ben de birkaç televizyon programında aynı konu üzerinde durdum ve dönemin İstanbul valisinin neden Hrant Dink’e koruma tahsis etmediğini sordum.
Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’le, Meclis’te karşılaştığımızda konuyu açıklamak istediğini ifade etti. Güler’in söylediği şuydu: “Hrant Dink’e koruma verseydik de devletin ajanı diye kabul etmezdi.”
Muammer Güler’i o gün hayretle dinledim. Diyelim ki Hrant Dink yakın koruma kabul etmedi. Agos Gazetesi’nin önüne iki polis konulsaydı, Trabzon’dan yola çıkıp Dink’i öldürmeye gelen çocuk, polisleri görünce geri dönecekti.
İşte bu ihmalin de sebebini araştıracak elbette savcı... Hatta Hrant Dink’in İstanbul Valiliği’ne çağrılıp bir vali yardımcısı ve bir MİT görevlisi tarafından uyarılmasını da araştıracak. Hrant Dink, bu görüşmeyi yakın çevresine, “Beni tehdit ettiler” şeklinde anlatmıştı.
Suikast emrini veren örgüt
Fakat bütün bunlar, sonunda gelip esas soruya düğümleniyor: Hrant Dink suikastının emrini hangi odak verdi?
Dink’i vuran Ogün Samast’ın ifadelerini hatırlayın. Kendisine, “Türk düşmanı bu gâvuru öldürmelisin” diyen Yasin Hayal’e, “Yasin, ben namaz bile kılmıyorum. Sen daha dindarsın, namaz kılıyorsun. Bu adamı sen niye öldürmüyorsun” diyordu. Ogün Samast, kendisine verilen görevden bu kadar uzak bir çocuktu.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ