Samanyoluhaber.com yazarı Faruk Mercan, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin kaldığı kamp merkezini son ziyaretini yazdı
FARUK MERCAN- SAMANYOLUHABER.COM
Ziyaret notları: Hizmet hareketi yeni bir evreye geçerken…
Cuma günü hutbenin konusu “Hidayet”ti. Hutbeyi okuyan hatip, hidayetin mertebelerini anlattı.
Tarih 17 Aralık’tı. Aklıma, 17 Aralık’ın yıldönümünde tutuklanan ve yedi yıldır Silivri hapishanesinde olan Hidayet Karaca geldi.
Hidayet Karaca’nın tutuklandığı haberi gelince adliye önünde bekleyen Hizmet insanlarının “Hidayet, Allah’a emanet” sözleri tekrar zihnimde canlandı, o gün ben da oradaydım.
Bir sürecin içinden geçiyoruz ve sıkıntıları ile beraber zaman hızla ilerliyor.
Cuma namazından sonra Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bulunduğu salona girdiğimizde Hocaefendi, mesleğinin zirvesine çıkmış, yaptığı güzel faaliyetler ses getiren ve güzel neticeler veren çok kıymetli bir insandan bahsetti. “Bu yolda devam etmek lazım” diye ilave ederek…
İçinde bulunduğumuz yeni durumda bugün; Hizmet düşüncesinin tezahürü ve temsili açısından bu meseleyi çok önemli buluyorum.
Şu anda Hizmet hareketinin yeni bir evreye geçmekte olduğunu söyleyebiliriz.
1990’lı yıllara kadar Hizmet hareketi Türkiye ölçeğindeydi; 1990’ların başında dünyaya açılmaya başladı. Ama 6-7 yıl öncesine kadar dünyanın değişik coğrafyalarındaki Hizmet insanlarının sayısı herhalde 20 bin civarında veya bundan biraz fazlaydı.
Elbette bu büyük bir göç hareketiydi, ama esas büyük göçü şimdi yaşıyoruz ve buna bir manada Hizmet hareketinin “üçüncü evresi” diyebiliriz.
Türkiye’den göç eden muhacirlerin gittikleri ülkelerde yeniden hayata atılmaları, çocukların rehabilitasyon süreçleri biraz daha zaman alabilir. Bir insan normal şartlarda bile ülkesinden ayrılıp yeni bir diyara gidince sosyologların adına “kültürel şok” dedikleri bir durum yaşıyor. Bir de Türkiye’de yaşananları ve Türkiye’den ayrımla şartlarını düşünün. Göç; daha Türkiye’de iken şoklar ve travmalarla başlıyor.
Yaşadığımız sıkıntılarla beraber bu yeni dönemde, bütün dünyada hizmet düşüncesinin tezahürü ve hizmet değerlerinin temsili noktasında çok heyecan verici hadiselere şahit olacağımıza inanıyorum.
Hocaefendi’nin cuma günü bahsettiği çok kıymetli insana, bu temsilin ilk örneklerinden bir olarak bakabiliriz.
Türkiye’nin şartları, bizim neslimizin en kabiliyetli insanlarını “vatana hizmet” aşkıyla bürokratik bir kariyere sevk etti.
Mesela Dışişleri’nden ihraç edilen parlak beyinlere bakıyorum. Harvard gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde okumuşlar, sonra ülkeye hizmet düşüncesiyle geri dönmüşler.
Aynı şey diğer bir çok meslek grubu için de geçerli… Dünya çapında zirveleri tutabilecek kamet ve kıymette bir çok insan şu anda ya hala hapislerde ya da mevcut kariyerlerini kaybettiler.
İki sene kadar önce Hizmet hareketi hakkında gözlemler yapan bir kurum, bu yeni dönemde her ülkede hizmet düşüncesini temsil edecek, temayüz etmiş “yüzler” olmasını tavsiye etmişti.
Bunu her alanda düşünebilirsiniz… Bilim dallarında, tıpta, sosyal alanlarda, sanatta, sinemada, sporda, müzikte, iş dünyasında…
Mesela, aşağı yukarı on yılda bir dünyaya bir virüs musallat oluyor. Bir kaç parlak beyin önümüzdeki on yıl veya yirmi yılın virüslerine çare için şimdiden seferber olsalar…
Yine bir kaç parlak beyin, son elli yılın nobel ödüllerini masaya yatırsalar ve önümüzdeki on yılda, yirmi yılda inşallah bir kaç nobel alacak bilimsel çalışmalara şimdiden kendilerini vakfetseler…
Amerika gibi bir ülkede ekonominin en tepesindeki bir çok insan, buraya yakın zamanda göç etmiş insanların çocukları, yani ikinci nesil göçmenler… Google’un mucitleri dahil…
Mesela matematik ve bilgisayar kafasına sahip bir kaç parlak beyin, geleceğin logaritmalarına kendilerini adasalar…
Hizmet hareketini ve hizmet düşüncesini temsil edecek “yüzler”, denince ben meseleyi biraz da böyle anlıyorum. Temsil kabiliyeti, milyonlarca insana bir anda ulaşmayı sağlıyor ve hizmet düşüncesinin bu kadar geniş zeminde tezahürünü netice veriyor.
Hizmet özü itibariyle bir eğitim hareketi ve bütün dünyada, çok parlak beyinler hizmet düşüncesine sahip insanların açtıkları okullarda okudu. Elbette buna Türkiye dahil…
Türkiye’deki hizmet kurumları tahrip edildi; ama bugune kadar yetişmiş bir hayli insan var.
Şimdi hem yaraları sarma, hem de geleceğin dünyasında hizmet düşüncesini temsil edecek “yüzler”i de düşünme zamanı…
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, “Hizmet sadece bugünün değil yarının meselesi, yarınları düşünerek hareket etmek lazım” ifadesini ben böyle anlıyorum. Özellikle Türkiye’deki tahribattan ve kapanmadan sonra, bu yeni dönemde hizmet düşüncesini aynı anda “binler”, “milyonlar” nezdinde temsil edecek böyle “yüzlere” ihtiyacımız var.
Bu mesele çok büyük planlamalar, bütçelerden ziyade kararlılık ve irade istiyor. Hani Hocaefendi’nin 1990’lardaki vaaz serilerinde bir vaazın isminde olduğu gibi “irade insanları”ndan çıkacak bu yüzler..
Cuma günkü ziyarette şunu fark ettim. Hocaefendi bir sıkıntıya atıf yaptıktan sonra iki defa üst üste “Allah kerim” dedi. Sıkıntılara karşı her zamanki teslimiyet ve tevekkül ile birlikte; güzel hadiseleri ve güzel insanları nazara vererek, yarınlara dair yollar gösteriyor. Önemli bir ülkede, tanınmış bir akademisyenin Hizmet ile alakalı bir kitaba önsöz yazacağı söylenince, “İçte bu kadar karalamaya karşılık, dışta çok sahiplenen insan var” dedi Hocaefendi…
Hocaefendi, cuma hutbesinde anlatılan “Hidayet”in hangi mertebesini temsil ediyorsa, işte bu yol Hizmet hareketinin güzergahını oluşturuyor ve bu yolda dünyanın her coğrafyasında yakın gelecekte çok güzel şeylere şahit olacağımıza inanıyorum.
Bu büyük hicret; aynı kamette çok büyük meyveler verecek inşallah…