Geçtiğimiz günlerde babasını kaybeden Fatih Portakal, Baransu'nun taziye mesajını aldığını ve yakın bir zamanda kendisini cezaevinde ziyaret etmek istediğini söyledi.
Baransu'nun eşi ile görüştüğünü ve bu isteğini kendisine aktardığını dile getiren Fatih Portakal, 180 günden beri Baransu'nun hücrede olduğunu ve hala ortada bir iddianame olmadığını hatırlattı.
Baransu ve Hidayet Karaca'nın çok yalnız kaldığını aktaran Portakal, "Mehmet’in ve diğerlerinin başına gelenleri Allah kimsenin başına vermesin" dedi.
İşte Rotahaber'den Yonca Kaya Şahin'e konuşan Fatih Portakal'ın açıklamalarından bazı bölümler:
"BARANSU VE KARACA ÇOK YALNIZ KALDILAR"
-Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca gazetecilikten dolayı hapisteler. Siz daha önce gündeme getirdiniz. Bu noktada çok yalnız kalmadılar mı?
Evet Baransu ve Karaca çok yalnız kaldılar. Ben Mehmet Baransu ile aynı fikirde değilim. Zaman zaman görüşlerimiz farklı olmuştur. Üniversitede ders yaparken onu da davet etmiştim. Fikirlerimizin çatıştığı dönemler oldu. Ama şu anda Mehmet’in ve diğerlerinin başına gelenleri Allah kimsenin başına vermesin.
Şimdi baktım acaba kaç gündür hücrede diye 180 gün olmuş… Dün eşiyle de görüştüm. Babamın vefatıyla ilgili taziyesini bildirmiş Allah razı olsun. Eşine de onu söyledim. Uygun olduğu bir zamanda görüş gününde ziyaret etmek isterim.
180 GÜNDÜR ORTADA İDDİANAME YOK
180 gündür ortada iddianame yok. Adamı siz hücrede tutuyorsunuz. İnsan kafayı yer… Hücrede tek başınıza.. Allah düşürmesin oralara. Duvarla konuşuyorsunuz. Geçmişte bunu yaşayan insanlar da vardı. Ancak bu arkadaşlar çok fazla yalnız kaldılar diyebiliriz.
Kimileri Baransu ve diğerleri için “oh olsun” diyorlar… Bu bence çok yanlış bir kelime. Bence söylenmemesi gereken bir kelime. Düşünceler farklı olabilir. Veya geçmişte yaşananlar hafızamızda olabilir. Üfürme veya doğru bilgiler olabilir. Ya da kimilerinin dediği gibi servis gazeteciliği de yapmış olabilir. Ama bunlara hiç ben girmiyorum. Ama şu anda neticede bir dönem için önemli belgeleri savcılığa teslim eden bir insandan bahsediyoruz. O dönemin yukarı çıkartılan gazetecileri veya isimleri şu anda cezaevinde epey yalnız kaldılar.
En azından şu söylenmesi gerekir. İddianameleri hazırlayın, insanları hücrelerde bekletmeyin, insanlar yargılanmadan suçlu yaftasını yapıştırmayın diye her zaman yaptığımız eleştirileri şimdi Mehmet ve diğerleri için yapmaz isek o zaman biz geçmişimiz ile çelişmiş oluruz.
"KİMİSİ CEMAAT NEFRETİNDEN DOLAYI..."
-İnsanlar neden suskun ve yalnız bırakıyor onları?
Kimisi cemaat nefretinden dolayı, kimisi aman ben yakın görünürsem, eleştirirsem başıma bir şey gelir mi korkusuyla zulümlere sessiz kalıyor. Ama susmamak gerekiyor. Herkesin başına gelebilecek bir durumdan bahsediyoruz. Bu ülkede bugün dahi… Geçmişte sesinizi yükselttiyseniz bu gün de aynı sesi yükseltmelisiniz. Masumiyet karinesi veya diğerlerini de göz önüne alarak aynı sesi yükseltmek gerekiyor. Yarın benim de başıma gelebilir. İnsanlar vicdanlarına hesap verecek. Mehmet de diğerleri de öyle… Ben biran önce iddianamenin hazırlanıp yargılanmasını istiyorum. Neyse bilelim. Suçu neymiş bir görelim. O bile daha bilinmiyor. Ama insanlara yaşarken eziyet çektiriliyor.
"VİCDANI TAŞLAŞANLARIN VİCDANINA SESLENMEK GEREKİYOR"
-Ne yapmak lazım?
Yazmak lazım çizmek lazım. Diğer taraftan da yönetenlerin vicdanlarına seslenmek gerekiyor. Benim çocuğum yok ama Mehmet Baransu’nun çocuğuyla ilgili başına gelenleri okurken çok duygulandım. Bir kez daha Allah’ım beni bu durumlara düşürme dedim. Vicdanı taşlaşanlar varsa da onların vicdanlarına seslenmek gerekiyor. Yargılayın ya neymiş bilelim. Suçluysa da bilelim, en azından iddianameyi çıkarın yargılayın ondan sonra da şeriatın kestiği parmak acımaz derler. Adam içerde diğerleri içerde ve ne kadar kalacakları da daha belli değil. Böyle bir ortamda biz hukuk arıyoruz. Bir zamanlar hükümet cemaat ile kol kola giderken yapılanlar şimdi ise ara bozulduktan sonra yaşananlar...
Yarın ne yaşanacağını bilmiyoruz. Zaman zaman duyuyoruz hükümetin başka cemaatlerden emniyete atamalar yaptığı söyleniyor. Kişilerin ne düşündüğü hiç önemli değil. Benim için önemli olan devlet sisteminin yürümesi. Kendisi cemaatçi olabilir ateist olabilir tarikata bağlı olabilir veya olmayabilir ama önemli olan devlet işlerinde kanunlar neyse yasalar neyi emrediyorsa onu uygulamalı.
Ben hiçbir cemaate veya tarikata üye değilim. Bir tek gazeteciler cemiyetine üyeliğim var o kadar. Bunun dışında bir başka derneğe veya cemiyete üye olmak ister miydim? Hayır. Öyle bir aidiyet duygusu içimde hiç oluşmadı. Ben sadece kendime karşı sorumlu bir bireyim. Benim bağlı olduğum tek bir şey var o da evliliğim nikahım. Kendimi onun dışında ne bir tarikata ne bir cemaate ne bir derneğe bağlı hissediyorum. Hiçbir zaman kendimi bir gruba, cemaate angaje etmek istemedim. Bu benim kendi tercihim.
Ama sizin tercihiniz bambaşka olabilir. Burada önemli olan devlet dediğimiz koca sistem yönetilirken o iktidar gittiğinde başka bir iktidar geldiğinde sistem aynen yürüyebilmeli.
Emniyet teşkilatında şimdi çok büyük zaaflar olduğu söyleniyor. Eğitim camiasında çok büyük zaaflar olduğu söyleniyor. Bir temizlik harekatı var deniliyor. Milli Eğitimde müdürlerin bir çoğu sadece cemaatten oldukları için sürüldüler. Danıştay kararına rağmen görevlerine iade edilmiyorlar. Hukuk mu guguk mu? Resmen guguk… Kararlar bile uygulanmıyor bu memlekette. Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Ben de bilmiyorum. Bizi yönetenlere sormak gerekiyor. Geçen gün buraya geldiğimde okullara baskın yapılıyordu. İzmir’in önemli okullarından biridir Yamanlar Koleji. Ben İzmirliyim. Çok da iyi öğrenciler yetiştirir. Cemaatin okulu olduğu bilinir. Ama çok başarılı öğrenciler yetiştirmiştir. Hep sıralamaya giren öğrencilerdir. Oraya baskın düzenlemişler. Birkaç kişiyi de gözaltına almışlar. Bir yerde daha yapmışlar. Adam feryat ediyor. Okul müdürü zannedersem.. Polise diyor ki, “Neden bana suçlu muamelesi yapıyorsun?” Oradan ben onu gördüm. Yazık dedim insanlara. Ne ızdıraplar çekiliyor. Gerçekten izlerken o görüntüleri aklıma da o geldi. Bu gidiş nereye sorusu… İnsanın yüreklerini parçalıyor. Bunun sadece öç alma duygusu olduğunu düşünüyorum. Elde delil melil olduğunu falan düşünmüyorum. Bu keyfiliktir. Nereye kadar gider bilmiyorum. Ama böyle gitmez bu ülke…