Rahmetli tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu’nun maruz kaldığı işkenceler nedeniyle hayatını kaybetmesinin üzerinden bugün itibariyle tam 6 yıl geçti.
ETHEM ÇELEBİ
Rahmetli tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu’nun maruz kaldığı işkenceler nedeniyle hayatını kaybetmesinin üzerinden bugün itibariyle tam 6 yıl geçti. Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” olarak nitelediği 15 Temmuz’dan bir hafta sonra gözaltına alındı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 13 gün süren işkenceler nedeniyle vefat etti Gökhan öğretmen. Öğretmenlik görevine iadesi ise vefatından 1 buçuk yıl sonra geldi.
Eşi Tülay Açıkkollu, kızı Zeynep Münise ve oğlu Fatih, o gün bugündür hayata tutunma mücadelesi veriyor. Binbir zorluk ve meşakkate birbirlerine dayanarak göğüs geriyorlar. Yıllar geçiyor, acılar unutulur sanılıyor. Ancak hiç de zannedildiği gibi olmuyor. Kendisi de eşi gibi öğretmen olan Tülay hanımın yaşadıkları hadiselere dair anlattıkları, yürekleri dağlıyor. Onlardan bir tanesi var ki, hayalimde canlandırdığımda ürpertiyor beni. “Nasıl dayanmış o acıya?” diye düşünüyorum. Gökhan öğretmenin oğlu Fatih Açıkkollu, 5 Ağustos 2016 günü İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda bir evladın başına gelebilecek en zor durumu yaşadı. Şahit olduğu hadiseler, ağır travmalara neden olabilecek olaylardı.
5 Ağustos sabahı, emniyet müdürlüğünden Tülay hanıma bir telefon geldi. Telefondaki ses, “Acilen Haseki Hastanesi’ne geleceksiniz” dedi. Tülay hanım, ağabeyi ve oğlu Fatih’le birlikte hastaneye doğru yola çıkmışken bir telefon daha geldi. Telefondaki ses “Ben polis memuru Bülent. Acil olarak adli tıp kurumuna geleceksiniz” dedi bu kez. Hemen adli tıp kurumuna doğru yola koyuldular. Yol bitmek bilmedi.
Tülay hanım acı haberi hissetmişti ancak arka koltukta oturan oğlu Fatih’e nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Adli tıp kurumuna ulaştılar ve birkaç saat de beklediler. Epey zaman sonra “Gökhan Açıkkollu’nun yakınları gelsin” şeklinde anons yapıldı. Odaya Tülay hanımın ağabeyi girdi ve Gökhan öğretmenin vefat ettiğini öğrendiler. Tülay hanımın içinde isyan sesleri yükseldi. Kapılara tutunarak ayakta duruyordu. Gökhan öğretmenin oğlu Fatih ise donup kaldı, ağlayamadı bile.
Gökhan öğretmen vefat etmişti, ailesi çok büyük bir acı yaşıyordu. Lâkin acılarını yaşamayı bile çok gördüler onlara. Adli tıp kurumu yetkilileri, “Cenazeyi nereye defnedeceksiniz?” diye sordu. “İstanbul’a” cevabını alınca, “İstanbul’a defnedecekseniz vermeyeceğiz. Biz götürüp Hainler Mezarlığına defnedeceğiz” dediler.
Tülay hanım ve ailesi, savcılık ve emniyet nezdindeki girişimlerinden sonuç alamadı. Cenazeyi, Gökhan öğretmenin memleketi olan Konya’daki köyüne götürmek mecburiyetinde kaldılar. Üstelik kendi binek arabalarıyla. Onlara “Hainler mezarlığı”nı gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi, cenaze arabası da vermedi. Fatih o gün 2 haftadır gözaltında olan babasının ağır işkenceler sonrasında hayatını kaybettiğini öğrendi adli tıp kurumunda. Babasının, “terörist” denilerek “hainler mezarlığı”na defnedileceği tehdidine şahit oldu. Cenazeyi alabilmek ve Konya’ya götürmek dahi çok zor olmuştu. Gökhan öğretmenin ailesi, hangi acıya üzüleceklerini şaşırır hale geldiler. İşte o acı hadisenin üzerinden tam 6 yıl geçti.
Tülay hanım, Kızı Zeynep Münise ve oğlu Fatih’le birlikte Avrupa’da hayatına devam ediyor. Fatih evin erkeği olarak güçlü durmaya çalışıyor, gencecik omuzlarına çok ağır sorumluluk yükleniyor. Acıları çok büyük ve hala taptaze olsa da vicdanları rahat. Tülay hanım merhum eşiyle, Zeynep Münise ve Fatih de babalarıyla iftihar ediyorlar haklı olarak. Gökhan öğretmeni işkence ile hayattan koparanların bir hukuk önüne çıkarılıp yargılanacağını çok iyi biliyorlar.
Merhameti sonsuz olan Rabbimiz, merhum Gökhan öğretmene rahmetiyle muamele buyursun; şehadet mertebesini ihsan etsin. Amin. Onu katledenler için de mutlak adaletini hem bu dünyada hem de sonsuz alemde tecelli ettirsin. Amin.