İslam alemi için önemli günlerden biri olan Kurban Bayramı'na 10 gün kaldı. Samanyoluhaber.com yazarlarından Aydullah Aymaz da çok önemli olan bu günleri köşe yazısına taşıdı.
Ramazan-ı Şerifin son on gecesi üzerinde çok duruluyor ama Kurban Bayramından önceki son on gece üzerinde o kadar tahşidât yapılmıyor. Fecr Suresinin ikinci âyetinde geçen “Ve on geceye yemin olsun” ifadesinin Ramazandan çok Kurbana işaret etmesi görüşü daha ağırlıklıdır.
“Hak Dini Kur’an Dili” tefsirinde merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır şöyle demektedir : “Herhangi bir kayıt koymadan ‘on’ denilince Zilhiccenin on günü, yani birinden bayram günü olan onuncu gününe kadar on gün akla geldiğinden ‘on gece’ bu on gece demek olur. Bununla beraber Ramazanın son on günü ve Muharremin Aşure (onuncu) gününe kadar ‘on’u da sayılı onlardandır. Bunlar hakkında da rivayet vardır. (...) Bu ‘on gece’ nin Kurban Bayramından önceki on gece olduğuna Hakim ‘sahih’ diyerek ve daha bir topluluk İbnü Abbas’tan rivayet etmişlerdir. İbnü Zübeyr, Mesruk, Mücâhid, İkrime ve daha başkalarından da rivayet olunmuştur. İmam Ahmed, Nesai ve Hakim ‘sahih’ diyerek ve Bezzar, İbnü Cerir, İbnü Merduye ve ‘Şuab’ Beyhaki Hz. Câbir’den de Resulullah (S.A.V.) ‘On gece, Kurban Bayramının on gecesidir’ buyurdu, diye merfu olarak rivayet edilmiştir. Bundan dolayı İbnü Cerir şöyle demiştir : “Doğru olan görüş, bunların Kurban Bayramından önceki on gece olmasıdır. Zira müfessirlerden gelen delil bunun üzerine icma etmiştir. Denilmiştir ki, Hz. Musa’nın mikatında ‘Ve ona on gece daha ilave ettik. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceye tamamlandı.’ (A’raf Suresi 7/142 ) buyurulan ‘on’ da Zilhiccenin on gecesidir.”
Bu on gecenin fazileti hakkında hadisler de vardır. Bunlar arasında Ahmed b. Hanbel ve Buharî’nin İbnü Abbas’tan merfu olarak rivayet ettikleri şu hadisi sayabiliriz : Resulullah buyurdu ki : “Günlerden hiçbiri yoktur ki, onlarda yapılan bir iş ‘on gün’ de yapılan işten daha faziletli ve yüce Allah’a daha sevgili olsun.” Ashab “Ey Allah’ın Resûlü! Allah yolunda cihad da mı değil?” dediler. “Allah yolunda cihad da değil, buyurdu. Ancak malıyla ve canıyla Allah yolunda cihad edip de onlardan bir şey ile dönmeyen (şehid) hâriç.”
Yine merhum Elmalı “Fecre yemin olsun” âyetini de şöyle tefsir etti : “Bu surenin başında yemin edilerek bazı şeylere dikkat çekilmiştir. Bunlar âlemdeki değişimleri gösteren ve insanı karanlıktan aydınlığa, kederden sevince götüren ve böylece kendilerinden önce onları var eden Yüce Yaratıcının Rabliğini duyurup hissettiren zaman olaylarıdır. (...) Fecr, bilindiği gibi gece karanlığının çatladığı sabahın ilk beyazıdır ki, dilimizde ‘şafak atması, tan sökmesi’ şeklinde ifade edilir. Bunun dikey olarak önceden görünen şekline ‘yalancı fecir’ yatay olarak görünene de ‘gerçek fecir’ denir. Bu hususlarda gerçek fecre itibar olunur. Buna göre fecir, cihanın karanlıktan aydınlığa geçmek üzere gülümsediği en neşeli, mutlu bir anıdır. Bu itibarla ‘lâm’ı cins olarak alıp ‘Aydınlanmaya başladığı zaman sabaha yemin olsun.’ (Tekvir Suresi, 81/17) âyetinde olduğu gibi fecir cinsine yemin, kuşkusuz ki, mânâlıdır. Bu durumda ilk akla gelen Mücahid’den rivayet edildiği üzere, Kurban Bayramı günün fecri olmasıdır ki, bu da Zilhicce’nin onuncu günüdür.”
Netice itibarıyle, bu mübarek günleri ve geceleri dolu dolu geçirmemiz, tam bir ibadet ve dua insanı kesilmemiz gerekiyor. Arefe gününü de hiç unutmayalım : Bediüzzaman Hazretleri “Bizim memlekette eskide arefe gününde BİN İHLAS-I ŞERİF okurduk. Ben, şimdi bir gün evvel beş yüz ve arefe dahi beşyüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir.” (13. Şua) diyor.
Bizler de bu gün ve geceleri, üç aylar ve diğer mübarek gün ve geceler gibi ihyâ etmeye çalışmalıyız. Gündüzleri üzerimize düşen işleri yapmakla geceleri evrad ve ezkârla geçirmeliyiz. Kur’an-ı Kerimi önce fem-i muhsinlerden (güzel ağızlardan) tecvid üzere öğrenip okumalı ve Kur’anın meal ve tefsirlerini de daha önce de tavsiye ettiğim gibi Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” tefsirinden, Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın “Kur’an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali”nden ve Bediüzzaman Hazretlerinin “İşârât’ül- İcaz” tefsiri ve diğer eserlerinden okuyup anlamaya çalışmalıyız.