3 Kasım seçimlerinden önce Şükrü Saraçoğlu tribünlerinde açılan pankart, stadın isminin darbecilerin listesine girmesine neden oldu.
Darbeciler o gün sandıktan yana tavır alan Saracoğlu'ndan intikam almak istedi. Referans Gazetesi'nden Muhittin Danış, Şükrü Saraçoğlu stadının Balyoz darbe planında neden geçtiğini farklı bir açıdan ele almış. İşte o yazı...
Darbe standartlarına uygun bir stat şart
Türkiye, "Balyoz" darbe planındaki silahlı ve bombalı eylem planlarını konuşadursun, ben memlekette onlarca stat dururken darbecilerin neden kafayı Fenerbahç Stadı'na (resmi adıyla Şükrü Saraçoğlu Stadı) taktıklarıyla meşgulüm. Konuyu çoğunuz biliyorsunuzdur. Ben yine de kısaca özetleyeyim.
2003'te 1. Ordu'da hazırlanan Balyoz planına göre darbe sonrası yapılacak gözaltı sayısı o kadar çok olacakmış ki, karakol, kışla ve cezaevlerinin kapasitesi yetersiz kalacakmış. Planı yapanlar, düşünmüş-taşınmış ve gözaltına alınacakların bir kısmının topluca Fenerbahçe Stadı'na getirilerek burada sorgulanması kararlaştırılmış.
Balyoz planından anlaşıldığına göre burada sorgulandıktan sonra gerekli görülenler ceza ve tutukevlerine nakledilecekmiş.
Doğrusu bir F.Bahçeli olarak Fenerbahçe Stadı ile darbe kelimesinin yan yana gelmesini hazmedemedim. Ancak konuyu birazcık derinlemesine araştırınca ortaya bambaşka bir görünüm çıktı.
Sandıkta sorulan hesap
Tarih 17 Mart 2002.. Selimiye Kışlası'ndaki Balyoz Planı oturumundan yaklaşık 9 ay öncesi. Kadıköy'de Fenerbahçe-Malatya maçı oynanıyor. 50 bin kişinin hınca hınç doldurduğu tribünlerde bir pankart açılır ve Türkiye'de yer yerinden oynar: Sandıkta görüşürüz Mesut Bey.
Pankartın neden açıldığı bence bu noktada çok önemli değil. Yok hakem hatalarıymış, yok federasyon başkanıyla birlikte dönemin başbakanı ve pankartın muhatabı Mesut Yılmaz'ın G.Saraylı olmasıymış... Bunlar teferruat. Buradaki ana tema "sandıkta görüşmek." Sandık demek, demokrasi demek. Demokrasilerde beğenmediğinizi "darbe"yle değil "sandık"ta devirirsiniz.
1980'li yıllarda her kötü gidişatta "Ordu göreve" der gibi "Ali Şen göreve" diyen Fenerbahçe taraftarları, aradan geçen yıllar içinde "darbe"nin bir çözüm olmadığını, tersine kulübü birkaç yıl geriye götürdüğünü idrak etmiş ve ne pahasına olursa olsun demokrasiden yana tavır takınmıştır. Bu nedenle de tepkilerini ve yapacaklarını "Sandıkta görüşürüz" pankartıyla dile getirmiştir.
İşte o meşhur pankarttan 8 ay sonra 3 Kasım 2002'de Türkiye genel seçime gitti. Ve Kadıköy sandıkta gerekli görüşmeyi yaptı. G.Saraylı bir başbakan gitti, yerine F.Bahçeli bir başbakan geldi.
3 Kasım 2002 seçimlerinde Fenerbahçeliler muratlarına erdi ancak çıkan sonuç Türkiye'de bazı kesimleri oldukça rahatsız etti. Selimiye Kışlası'nda oturum yapanlar da rahatsız olanlardandı. Günlerce oturup Türkiye'nin neden bu hale geldiğini tartıştılar. Sonunda içlerinden biri işi getirip o meşhur pankarta dayandırdı ve tam bu noktada plana Fenerbahçe Stadı da dahil edildi. Değil mi ki o stat Türkiye'de iktidar değişikliğine yol açtı, gereken cezaya çarptırılmalıydı. Öyle bir ceza kesilmeliydi ki, bir daha "sandık" veya "demokrasi"yi çağrıştıracak herhangi bir eyleme ev sahipliği yapmamalıydı. Stat, "sandık"la değil, "darbe"yle anılmalıydı. Bu nedenle de darbe karşıtları Fenerbahçe Stadı'na doldurulmalı, Fenerbahçe Marşı yerine Harbiye Marşı çalınmalıydı. Hatta futbol topu yerine başka tür "top"la antrenman yapılması gündeme geldiyse de "papazın çayırı"nın buna elverişsiz olması ve menzilin kısalığı göz önüne alınarak kesin bir sonuca varılamadı.
Localı stat darbeye uymaz
Olayın perde arkasına ışık tuttuktan sonra bir başka can alıcı noktaya değinmeden olmaz. Her ne kadar Balyoz Planı kâğıt üzerinde kaldıysa da olası bir darbe durumunda belli ki statlar da kullanılacak. Yalnız kanaatimce Türkiye'deki statların büyük çoğunluğu "darbe standartları"na uygun değil. Özellikle Fenerbahçe Stadı.
Hiçbir darbeci, darbe karşıtlarını dört bir yanı kapalı, ısıtma düzeni olan, onlarca locaya sahip, koltukları geniş ve rahat, çay-kahve ve yemek servisinin yapıldığı bir statta ağırlamak istemez. Bu nedenle darbe durumunda yararlanılması gereken en son stat olmalıdır Şükrü Saracoğlu.
İnönü Stadı da darbe amaçlı kullanım için ideal bir yer değil. Zira İnönü'de de konfor son yıllarda gelişti. Ayrıca Çarşı'nın bir yolunu bulup siyasi slogan atma ihtimali yüksek. G.Saray'ın yapımı süren Türk Telekom Stadı da muhtemelen konfor açısından Fenerbahçe Stadı'nı örnek alacağından o da uymaz.
Ali Sami Yen Stadı düşünülebilir. Zira hem merkezi konumda, hem de çağın çok gerisinde kaldı. Üstelik 30 bin kapasiteli stada 200 bin kişi doldurdunuz mu, stadın kendiliğinden yıkılmasını da sağlamış olursunuz. Arada bazı kayıplar olsa bile onlar da zabıtlara "eğitim zayiatı" diye geçer.
Bu işe mevcut statlar içinde en uygunu kanaatimce Olimpiyat Stadı. Futbol oynama dışında her türlü olaya elverişli bir yer burası. Hele darbe kış mevsiminde yapılırsa hiç tartışmasız toplama merkezi olması gerekir. Toplananlar rüzgâra ve soğuğa ancak birkaç saat dayanabilir ve tez zamanda yola gelirler. Ayrıca stat ile yeşil saha arasındaki atletizm pistinde Harbiye Marşı eşliğinde uygun adım yürüyüşler yaptırılabilir. Kısacası saha ve zemin her türlü askeri talime uygun. Hem Olimpiyat Stadı'nda zaten futbol topuyla pek oynanmıyor. Bu vesileyle statta "top" talimi de yapılmış olur.
"Yok, Olimpiyat Stadı da yetmez" diyorsanız o zaman "darbe standartları"na uygun yeni bir stadın yapımına bir an önce başlamak şart! (Referans)