Fener'i en ağır eleştiren yazar

Fener'i en ağır eleştiren yazar
"Daum'un balonu patladı. F.Bahçe'nin 1 gollük canı varmış, yediler, dağıldılar..." Dün akşam İnönü Stadı'nda oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde gülen taraf ev sahibi Kartal olurken spor yazarları derbiyi yorumladı.
Fenerbahçe'yi 90 dakika boyunca sahadan silen Denizli ve öğrencileri 6'da 6 yaparak zirve yarşında ''Ben de varım'' dedi. İşte derbi yorumları ERMAN TOROĞLU “Beşiktaş'tan bir cacık olmaz. Denizli takımı iyi çalıştırmıyor” diyorlardı. N'oldu şimdi? Beşiktaş geldi, tepeye yerleşti. N'oldu o, “Bizi iyi çalıştırmıyor” diyen Beşiktaşlı oyuncu? Herhalde sakatlarda. Zaten ayakları çalışsaydı uluorta hocası için konuşmazdı. Hiç olmazsa ciklet çiğnerdi. Onu bile yapamamış. Sahada oynayan arkadaşları onu utandırmışlardır. Bence İbrahim Üzülmez, hem bu olay için çıkıp konuşmasıyla hem de dünkü oyunuyla hocasının altını oyan takım arkadaşına en güzel cevabı vermiştir. Futbolcu ne zaman yaşlanırsa, yaşlı Mkadınlar gibi dedikodu yapmaya başlar. Çünkü onun ayakları çalışmıyordur da ondan. SERGEN YALÇIN Derbiye 2 takım da elindeki en iyi malzemeyi sahaya koyarak çıktı ama maça başlayan sadece Beşiktaş'tı.. F.bahçeli futbolcular 15. dakikaya kadar sanki saunaya gelmiş kadar rahattı.. Maça hiç konsantre olmamışlardı, hangi stada geldiklerinin, derbiye çıktıklarının farkında değillerdi adeta.. 15'ten sonra özellikle Emre ve Gökhan'ın çabalarıyla dengeyi kurdular.. Ancak 2 ekip de öncelikle defansı sağlama almayı düşündükleri için ilk 45 dakikada suya sabuna pek dokunmadı, karşılıklı birer pozisyonla devreyi tamamladı.. 2. Devrenin başı da tıpkı maçın başı gibiydi.. F.Bahçe uyurgezer haldeydi, Beşiktaş ise ‘pitbull' gibi saldırıyordu.. Bu tablodaki açıklama basit: F.Bahçeliler havalanmış, her deplasmanda ‘1 puan yeter' mantığındalar.. Beşiktaş ise neleri kaybedebileceğinin farkındaydı.. Bu bölümde Emre'nin sakatlanması kırılma anıydı.. Daum onu zamanında değiştiremedi, o karambolde golü yediler.. Şu da ortaya çıktı: F.Bahçe'nin 1 gollük canı varmış, yediler, dağıldılar.. Futbola bakarsak, Ernst-Fink ikilisi müthiş oynadı.. Fink Alex'e adım attırmadığı gibi ilk golü attı. Gerçi Alex'in de adım atmaya niyeti yoktu.. Ernst her yere bastı, Emre'yi bozdu ve sahanın her santimetrekaresinde onun krampon izleri vardı.. Aslında 46'da çıkan Serdar dışında Beşiktaş'ın vasat adamı yoktu.. Herkes sahip olduğu tüm enerjiyi, yeteneği, gücü sahaya yansıttı.. Düşünün Uğur bile gol attı.. Alex yetenekli, anladık. Ama her gün idman yapan birinin 90 dakikayı depar atmadan tamamlaması ayıptır.. Ne ikili mücadeleye girdi, ne topa ayağını soktu.. Türk futbolu açısından üzgünüm, çünkü bu adamı başımızın tacı yapıyoruz.. DAUM'UN balonu patladı.. Öyle her maça 1-0 için çıkarsan, hatta “0-0 bile yeter” dersen, böyle dağılırsın işte.. RIDVAN DİLMEN Teknik Direktör Mustafa Denizli'nin bütün değişiklikleri iyi oturdu. Müthiş hamleler yaptı. Tello'yu, Uğur'u sokması önemli kararlardı. Oyunun tüm kontrolünü eline aldı. Denizli kriz yönetmeyi çok iyi biliyor. Sezon başında konsantre içinde değildi ama sonra takımı toparlamayı başardı. Taraftar - yönetim kaosu yaşanırken 6'da 6 yaparak Beşiktaş'ı yine yarışa ortak etti. Ancak şunu da belirtmeliyiz takımın başarısı için taraftar - yönetim ilişkisi düzelmeli. Ancak ben başarı geldikçe küfürün biteceğini düşünüyorum. Fenerbahçe'nin bu yenilgiden dersler çıkarması gerekiyor. Mesela Kazım'dan santrfor olmaz. Forvet savunmayı yıpratmayacak, gol atacak. Kazım'da bu özellik yok. Fenerbahçe kontratak takımı değil. Bu görüntü ona yakışmıyor. Ayrıca Alex takımı tembelleştirdi. Alex oynamayınca takım da duruyor. Bu oyuncunun 5-6- maç kötü oynamaya hakkı yok mu? O kötü oynadığında diğerleri ne iş yapar. Bir gün de Alex'siz kazanın. MEHMET DEMİRKOL Fener'in yaptığı temel yanlıştan Mustafa Denizli ve takımı çok iyi yararlandı. İkinci yarıda, iki golün geldiği üç dakikalık periyodun benzerini ilk yarıda da rakiplerine yaşattılar. Serdar Özkan, Galatasaray maçındakine benzer bir yetersizlik içinde olmasa, Fenerbahçe'yi daha erken krize sokabilirlerdi. Ancak bu çok hızlı ve yetenekli adam, toplara 11 yaşındaki bir çocuk gibi vurduğundan bu şansı kaçırdılar. Ne olursa olsun soğukkanlılıklarını yitirmeden, oyun disiplininden kopmadan ilk yarının da üzerine çıkışları takdire şayandı. Savunmadan çok hızlı top çıkararak, Fenerbahçe orta sahasını işlevsiz kıldılar. Bu durumun Emre'yi fazlasıyla sinirlendirdiğini görmek için kartal gözlerine sahip olmaya gerek yok. Bu anlara Beşiktaş savunmada Ferrari başta olmak üzere zaten destek alamayan Alex ve Kazım'ı tamamen kadük kılan harika bir performans ortaya koymayı böylece başardı. Uzak ve manasız şutlar dışında çok az şey yaptırdılar rakiplerine. Ve gelen ilk golden sonra onların soğukkanlılığı iştaha dönüştü. Andre Santos'u göbeğe çekecek kadar paralize olan Daum'un takımı ise havlu attı. Böylece zor zamanda sonuna kadar hak edilmiş bir zafer kazandılar. UĞUR MELEKE Aslında Alex tutulduğunda (yani iyi savunulduğunda veya tutukluk yaptığında) Emre o açığı minimize ediyordu. Ama dün Emre de sahada kaldığı süre boyunca bunu yapamadı, zira enerjisinin çoğunu geriden top çıkarmaya yardımda kullandı. F.Bahçe'nin geriden top çıkarırken ekstra sıkıntı yaşamasının temelinde de Bilica'nın yokluğu var. Daum, Volkan'a degaj yaptırmıyor, savunmaya uzun vurdurmuyor. Ama Önder-Lugano'lu yetenek kısırı bir savunma göbeği Emre'yi 2-3 adım geriye götürüyor. Emre'nin gerilemesi de Alex'i... Yani bir anlamda Fenerbahçe'de bu sene Alex'i dolaylı olarak oynatan adam Bilica... Bilica'nın yokluğunda oluşan bir diğer handikap da Lugano'nun alışık olduğu gibi sağ değil sol stoperde oynamasıydı. Zaten 15-20 saatlik uçak yorgunu Lugano'yu bir de yeri yordu dün. Daha önce Lugano-Bilica ikilisinin bozulduğu Sion-Manisa-Antep-Kayseri maçlarının hepsinde kötü olan F.Bahçe, Beşiktaş önünde de seriyi bozmadı. MURAT DİDİN Dün Beşiktaş'ta bireylerin el birliğiyle tek tek üreterek emek koyarak meydana getirdikleri o enerji skorborda damga vuran en önemli gerçekti. Birey olarak baktığınızda Fenerbahçe'nin hemen her futbolcusu kağıt üzerinde çok değerli. Ama bu değer sahadaki performansla parlatılmazsa dün ikinci yarıda Fenerbahçe'nin yaşadıkları başınıza gelir. Skor 3 farklı olsa da derbilerde tabelada yazanı küçük ayrıntılar belirler. Dün gecenin küçük ayrıntısı Emre Belözoğlu idi. Zaman zaman agresifliği, rakibi ve seyirciyi tahrik edecek boyutlara tırmansa da sahada gerçek bir liderdi. Ama onun sakatlandığı saniyelerde oyunun adının basketbol değil, futbol oluşu ve değişikliğin hemen yapılamaması Fink'in golünü getirdi. Belki Mehmet Topuz, belki Alex, hatta belki Kazım değişiklik yapılana kadar geçecek 1-2 dakikada, "Emre yoksa ben varım" deseler Fink o şutu çekecek fırsatı, alanı, rahatlığı bulamayacaktı. Golün hemen sonrasında bir dalgınlıkla Bobo farkı ikiye çıkarınca "Atı alan Üsküdar'ı geçti" bir çırpıda. AHMET ÇAKAR Lige verilen ara Beşiktaş'a yaramış ama Fenerbahçe'yi çok geri götürmüş. Maçın başından sonuna dek iki takımı kıyasladığımızda ortaya tek bir şey çıkıyor. Beşiktaş Fenerbahçe'yi sürklase etti. Diğer bir deyimle sahada adeta Fenerbahçe diye bir takım yoktu. Ne futbol olarak vardı, ne ruh olarak, ne de disiplin olarak... Beşiktaş oyuna çok hızlı başladı; iyi kapandı ve ikinci yarı Fenerbahçe'yi sahadan sildi. Gelelim hakem Fırat Aydınus'a... Kötü alışkanlıklarından bir türlü vazgeçemiyor. Sürekli oyunculara günah çıkartırcasına kararlarını izah etmeye çalışıyor. Kolay maçları herkes yönetir sevgili Fırat, ama maç 0-0 iken Fenerbahçeli Gökhan'a yapılan penaltıyı vermek yürek ister. Üstelik iddia ediyorum; yardımcı hakeminde sana kulaklıktan penaltıyı söylemiştir. Pek tabii ki Beşiktaş'ın üçüncü golü de çok açık bir ofsayt. ALİ GÜLTİKEN Bu karşılaşmada orta sahaların maçı alacağı günler öncesinden belliydi. İki takımın da stratejileri ortadaydı. Nitekim maçın tamamı, öncesinde düşünüldüğü gibi oynandı ve bitti. Biterken de maç öncesi düşündüklerini daha çok uygulayabilen takım karşılaşmayı kazandı. İki takımın da oyunu kendi alanında kabul edip, bu alandan oyun kurma düşüncesi maçın tümünde sahaya yansıyan görüntü oldu. Beşiktaş, rakibinin özellikle öne doğru çıkmak için kullanacağı Alex, Kazım ve Mehmet gibi oyuncularını markaj altına alarak sarı-lacivertlilerin atak etkinliğini önemli derecede düşürdü. Sonrasında da Serdar, Ekrem, Ernst ve Bobo ile rakibin arkasına çabuk gitme ve çabuk ortayla gol bölgesine inme düşüncesinde çok etkili oldu. GÜRCAN BİLGİÇ İlk 45'in saha içindeki her figüründe 'yürek' sorunu vardı. İki teknik adam da önceliği oyunu dengede tutmaya vermişler, emir-komuta da stoperlerinde ve bir ön liberolarına orta sahayı geçmeme hükmünü vermişlerdi. Denizli'nin Alex'in başına diktiği Fink'in tüm planlarını bozan golü de böyle bir tereddüt anından çıkan füzeydi. Sakatlanan Emre'nin kapatması gereken alanda, İbrahim'in 'kurtulmak' için vurduğu top, Beşiktaş'ın yoktan var ettiği gol oldu. İkinci yarının başlangıcına gidelim. Mustafa Denizli sahada dolaşan Serdar Özkan'ın yerine Tello'yu oyuna alarak takımına mesaj veriyordu. Karşı tarafta Daum ise sanki her şey yolundaymış gibi aynı takım, aynı tertip, aynı taktik ve aynı görevlerle dizmişti oyuncularını... Sorun kaybetmek değil, böyle yenilmek. Verilmeyen penaltı, oyuncularınızın yorgunluğu, şımarığınızın (Kazım) kendini attırması hep mazeretler olabilir. F.Bahçe'ye yakışan yenilgiye mazeret bulmak değil, mazeretleri de yenmektir. Elbet bir gün böyle düşünen bir teknik yönetimi de olacak, bunu anlayan oyuncuları da. HAŞMET BABAOĞLU Sanki kurulu bir saati var Beşiktaş'ın! Hakemin düdüğüyle zembereğinden boşalıyor. Ama o saat her devrenin 15. dakikasında duruyor! İlk yarının o dakikalarında Serdar Özkan'ın dağınıklığı veYusuf'un çok top kaptırması gol pozisyonlarının doğmasını önledi. O zaman da teknik ayakları daha fazla olan Fenerbahçe oyunu dengeledi. Ama Denizli, bu teknik zaafiyeti çözmek için ikinci yarıya Tello'yla başladı. Önemli bir hamleydi. Beşiktaş yine top kapıyor ve hızla atağa çıkıyordu. İşte tam o dakikalarda Emre'nin sakatlanması ve sarı-lacivertlilerin topu kontrol edemez hale gelmesi ilginçti. Şaşkın bir boksör gibiydi Fenerbahçe. İlk gol kroke etti Fenerbahçe'yi ve maçın sonuna kadar o halde kaldı. SELÇUK YULA Çok da fazla önem taşımayan bir derbiydi. Ama birileri bu derbiye fazla önem taşıttı. Belki istediklerini de elde ettiler. Sahaya siyah-beyaz çocuklarla çıkan F.Bahçeli futbolculara, yabancı madde yağdırdılar. Gün yüzü görmemiş küfürler ettiler. Aslında şaşırılacak bir şey yok, her zaman yaptıklarını yaptılar. Bir de "Fırat Aydınus" diye bir hakemi koydular, iki tane yüzde yüz penaltıyı vermeyip, maç başından beri tekme yiyen Kazım'ı çıldırtıp oyundan atan Fırat Aydınus'a ben bir şey söylemeyeceğim. Bunları, hani ikide bir sürekli F.Bahçe'ye sallayan Beşiktaşlı kalemşörlere bırakalım. 1. Beşiktaş ikinci devre oynadığı oyun ve deneyimli hoca Mustafa Denizli'nin akıllı hamleleriyle kazandı. 2. G.Saray maçında övdüğümüz Daum, dün akşam yaptığı yanlışlarla Mustafa Denizli'nin ekmeğine yağ sürdü. 3. Fırat Aydınus, "Hakem olarak bir takımı nasıl tek başına harcarım"ın dersini verdi.
22 Kasım 2009 11:38
DİĞER HABERLER