Fenersiz yakalandılar

Türkiye İş Kadınları Derneği'nin (TİKAD) yaptırdığı 'Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma' araştırması esaslı bir biçimde üzerinde durmayı gerektiriyor. Yalnızca MetroPoll gibi sağlıklı araştırmalara imza atmış bir şirket tarafından yürütüldüğü için değil, kendilerine soru yöneltilen kişilerin temsil özelliği bakımından da... Araştırmaya girişirken, başını örten kadın ile eşi başını örten erkek sayısının, başını örtmeyen kadın ile eşi başörtülü olmayan erkek sayısının birbirine denk olmasına özen gösterilmiş... Hassasiyetlerin yüksek olduğu Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinden, yerinde bir tercihle, daha fazla denek seçilmiş... Çıkan sonucu dün gazetemizde okudunuz. Başörtülü kadınlara yöneltilen "Başınızı örtmeye nasıl karar verdiniz?" sorusuna (yüzde olarak) "Ailem istediği için" (9.6), "Gelenekler yüzünden" (9.1), "Eşimin arzusuyla" (2.5) gerekçeleriyle cevap verenler de var, ama "Kendi isteğimle" diyenler üçte ikiden fazla (77.2). Aynı denekler, başlarını 'inançları gereği' örttüklerini (92.6), eskiye dönme imkânı olsa yeniden aynı kararı alacaklarını (95.7) da söylüyor. Başını örten kadınların küçük bir çarşaflı grup (2.0) dışında başörtüsü kullandıklarını da öğreniyoruz araştırmadan... Elbette araştırmanın başlarını örten kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları güçlüklere dönük bulguları çok önemli; haksızlığa uğradığını hisseden, başörtüsünün hayatını olumsuz etkilediğine inanan, sosyal ve ekonomik hayatına kısıtlama getirdiğini düşünen kadınlar eğitim düzeyleri arttığında müthiş çoğalıyor. Yasakla ülke kadınlarının yarıya yakınını (43.8) 'haksızlığa uğramışlık' hissine sevk ediyorsunuz; üniversite mezunları arasında bu oran 83.2'ye çıkıyor. Hiç kuşkusuz bu bir zulüm. Eğitim ve iş hayatının hemen her basamağında sorunlarla karşılaşıyor bu kadınlar; bilgisiz bulundukları veya sosyal açıdan uyumsuz oldukları için değil, başlarını örttüklerinden... Yine de, "Eğitim mi, başörtüsü mü?" veya "İş mi, başörtüsü mü?" sorularına büyük bir çoğunluk (74.6) "Başörtümü tercih ederim" cevabını veriyor. Üzerinde esas durulması gereken bölümü araştırmanın, 'toplumsal uzlaşma' konusuna ışık tutacak sorular... Başörtülü kadınlar (98.3) başı açık olanlarla, başı açık kadınlar (94.6) başörtülü kadınlarla arkadaşlık yapmakta, komşuluk ilişkisi kurmakta (98.7; 96.6) sakınca görmüyor. Başörtülü kadınlar (90.0) kardeşleri veya çocuklarının başı açık kızlarla, başı açık kadınlar (84.0) da başörtülü kızlarla evlenmesini doğal karşılıyor. Kıskançlık da yok aralarında. Başı açık kadınlar başörtülü kızların eğitimlerinin engellenmesine üzülüyor (75.9), kariyer sahibi olmalarından (87.4) ve onlarla aynı iş yerinde çalışmaktan rahatsızlık duymuyor (89.1), "Evlerinde mi otursun, çalışsınlar mı?" sorusuna "Çalışsınlar" cevabını vermekte (65.8) zorlanmıyor. Buraya kadar başı açık ve kapalı kadınların birbirleri hakkında taşıdıkları hisler ve düşünceleri araştırmadan aktardım. Benzer sonuçlar erkekler için de söz konusu. Erkekler de başı örtülü kızların eğitimlerinin engellenmesine üzülüyor (69.9), çalışma hayatına girmelerini arzuluyor (50.2), kariyer sahibi olmalarından rahatsızlık duymayacaklarını söylüyor (86.0). 'Toplumsal mutabakat' arayanlar, bu araştırmada o mutabakatın varlığını fazlasıyla bulacaklar. Azınlıkta kalanlar arasından 'kadın-düşmanlığı'nı 'başörtülü kadın düşmanlığı' altında gizleyen ve bu sebeple her türlü pespaye sıfatı toplumun büyük çoğunluğunun yadırgamadığı o kadınlara reva görenler çıkabiliyor. Esas 'hasta' olanlar o tipler işte. Ancak bugüne kadar konulan yasakta ve yasağın devamında çok etkili olabildi o tipler. Azınlığın azınlığı bir güruh olduklarını saklayarak... TİKAD-MetroPoll araştırması esas bu bakımdan önemli işte. Fenersiz yakalandılar.
26 Kasım 2010 09:24
DİĞER HABERLER