Fethullah Gülen Hocaefendi'den önemli açıklamalar

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde 'Bazen diplomalı cahiller, diplomasız cahillerden daha tehlikelidir ,Çünkü diplomalı cahil, diplomasızları kandırır, sürü gibi arkasına takar' dedi.

Bu çağ, talihsizlerin çağı, insanların dağıldığı bir çağ. Kimisi kalbini saraylara, villalara, filolara kaptırmış, makamlara kaptırmış, alkışlara kaptırmış. O mevzuda düşündüğü şeylere karşı binde bir veya milyonda bir muârız gördüğü insanları yok etmeye gidecek kadar vahşet duygusuna kapılmış. İnsanların vahşete böylesine yenik düştüğü bir asrı, bir mahrumiyet asrını -insanlıktan mahrumiyet asrını, gerçek imandan mahrumiyet asrını, ahsen-i takvimden mahrumiyet asrını, insanî değerlerden mahrumiyet asrını- yaşıyoruz. Şayet böyle bir asırda birileri iradenin hakkını vererek dişini sıkıp sabretmezse, aktif planda sabretmezse, zannediyorum, gelecek nesillere götürülebilecek, hem de çok eskortlarla götürülmesi gerekli olan, “din emaneti, iman emaneti, İslamiyet emaneti” selametle, haramilere kaptırılmadan götürülemez.

Bakın, her köşe başında, dünyada haramiler var. Hayır adına yapılan faaliyetlerin önünü kesmeye çalışıyorlar. İnsanlar, gadre uğruyor, zindanlara atılıyor, aile parçalanıyor; kadın, kız, çoluk, çocuk, yaşlı-başlı denmeden, herkes mağduriyete, mazlumiyete uğratılıyor, sindirilmeye çalışılıyor. Binde bir mi, milyonda bir mi, “tehlike” mülahazasıyla, paranoya yaşadıklarından dolayı… Dünya böylesine delilerin, -esas- kendini cinnet çağlayanına salmış insanların dünyası haline gelmiş. Bazı kimseler, akıllarını başlarına toplamazlarsa, “lillah, li-eclillah, li-vechillah” rızası dairesinde hareket etmezlerse şayet, bu gidişat topyekûn insanlık için bir felakettir.

Şimdi değişik yerlerde lokal olarak yaşanıyor; beş yerde, on yerde, on beş yerde, yirmi yerde yaşanıyor. Çoklarını siz de görüyorsunuz, bu cinnet hummalarına şahit oluyorsunuz.

 “Kimse Yok Mu”nun da gadre uğratıldığı günümüzde mazlum, mağdur ve muhtaçlara el uzatmak için dünya çapında umumi bir seferberlik yapılsa sezadır.

Bu arada, antrparantez: Mağduriyete, mazlumiyete uğrayan insanlar var, dünyanın değişik yerlerinde. Belli bir dönemde, arzu edilen şeylerin kısmen yerine getirildiği dönemde, bir “Kimse Yok Mu” vardı. Dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumların, mağdurların imdadına koşuyordu. Kurbanlar kesiliyordu, o muhtaçlara yetiştiriliyordu. Myanmar’a götürülüyordu, Gazze’ye götürülüyordu; girebildiğiniz, sınırları size açık olan her yere götürülüyordu. Meseleye insanî çerçeveden bakılıyordu, hümanizm mülahazasına bağlı olarak her şey yapılıyordu. Din ayırımı gözetilmeden, meşrep ayırımı gözetilmeden, mizaç ayrılığı gözetilmeden, mezâk ayrılığı gözetilmeden herkese el uzatılıyordu.

Gün geldi, bir yerdeki şeytanî kıskançlık ve haset böyle bir hayır yuvasını, hayır sistemini bile baskı altına alma, kapama, öldürme gayreti/cehdi içine girdi. Şimdi dünya kadar insan, mazlumiyete, mağduriyete uğradıkları halde, yardıma muhtaç; binlerce insan… On bin mi, yirmi bin mi, otuz bin mi, kırk bin mi?!. “Fârr”ı ile, “muhtefî”si ile, “mağdur”u ile, “mazlum”u ile, “muzdarr”ı ile, “mevkûf”u ile, “mescûn”u ile, “müstantak”ı ile, bir sürü insan, bir sürü yuva… Bir insanı götürmüşlerse, bütün bir yuvanın fertlerini aynı zulme, aynı mağduriyete uğratmışlar demektir.

İnsan olan insana düşen şey, tıpkı Ensâr mülahazası ile bunlara yardım etmektir, destek olmaktır. O müessese (Kimse Yok Mu) kapandı belki ama değişik yerlerde fonksiyonunu edâ edebilir. Bir yerde, bir merkezde kapatırlar, ben dilerim Amerika’da şubesini açarlar, İngiltere’de şubesini açarlar, Almanya’da şubesini açarlar, Birleşmiş Milletler’de şubesini, Afrika’da şubesini açarlar ve yine mazlumların-mağdurların imdadına koşarlar, herkesi kucaklarlar. Renk-desen gözetmeden, herkese bağırlarını açarlar. Olur inşaallah öyle!..

Fakat şu anda sistem, bu mazlumların, mağdurların hepsine yetecek güçte değil. Onun için herhalde bu mevzuda dünyanın değişik yerlerinde bulunan arkadaşlara daha umumî manada bir “seferberlik” düşüyor. Bir taraftan kendi vatandaşlarımız… Çok önceden gitmiş, oralarda iş tutturmuş; Amerika’ya gelmiş, iş kurmuş; İngiltere’ye gitmiş, Almanya’ya gitmiş, Hollanda’ya gitmiş, Fransa’ya gitmiş, Benülüks ülkelerine gitmiş; iş kurmuş oralarda. Hakikaten el uzatacak mahiyette… Bu insanlara, meseleyi usulünce anlatarak, o mübarek “himmet” mevzuunu hatırlatarak onların himmetlerine başvurulabilir.

    Himmet, Allah’ın lütuf buyurduğu her türlü rızıktan infakta bulunarak dine/insanlığa hizmet etmektir; beşer onu kâmil manada İnsanlığın İftihar Tablosu’ndan öğrenmiştir.

Himmete müracaat, esasen… Bir tanesi kalktı, ne dediğini bilmeyen, zil-zurna cahil… Bazen diplomalı cahiller, diplomasız cahillerden daha tehlikelidir; çünkü diplomalı cahil, diğer cahilleri inandırır, sürü gibi şeyin arkasına takılır yürürler. Himmet’i tenkit ediyor…

İnsanlığın İftihar Tablosu, dini i’lâ adına himmete müracaat etti mi, etmedi mi?!. Hem de çent defa. Hatta insanların, O’nun o mevzudaki telkinine rağmen biraz alakasız kalmaları karşısında, teessür duydu mu, duymadı mı?!. O’nu, yüksek basiretiyle, firasetiyle keşfeden, O’ndaki insibağ ile duyguları uyanık olan, hüşyâr olan bir sahabi, evine koştu mu, koşmadı mı?!. Avuç dolusu bir himmet ile geldi mi, gelmedi mi?!. Meselenin öyle yapılması gerektiğini sahabe-i kiram, anladı mı, anlamadı mı?!. Ve sonra her biri evine koşup getireceği şeyi getirdi mi, getirmedi mi?!. Kimisi bütün varlığını getirip oraya döktü mü, dökmedi mi?!.

“Himmet, milletin yaptığı yardımlar, suiistimal edilerek, bu türlü şeylerde…” Nede kullanılıyormuş?!. Dindar nesil yetiştirme okulları açmakta.. üniversiteye hazırlık kursları açmakta.. zalimin, hainin, hasetçinin çekemediği müesseseler açmakta.. dünyanın değişik yerlerinde cehalete karşı, fakirliğe karşı, ihtilafa karşı -üç tane, dört tane, beş tane yaygın maraza karşı- bir yönüyle, i’lân-ı harp etmekte… Bunları akıllıca bertaraf etme istikametinde himmete müracaat ediliyor. O zavallı, diplomalı cahil, “Himmet, falan yerlerde çar-çur edildi!” demek suretiyle… Zavallı!.. Cenâb-ı Hak, hidayet etsin; o da aklını başına alsın, aynı haltı bir daha yapmasın, sizinle beraber -inşaallah- cennete girsin! Hüsn-i zan ediyoruz.

Geriye dönelim… Değişik yerlerde himmet organizasyonları yapmak suretiyle, yurt içinde ve yurt dışındaki muhtaçlara yardım etmeli.

10 Şubat 2017 17:44
DİĞER HABERLER