'Fezlekeden kahraman çıkmaz'

'Fezlekeden kahraman çıkmaz'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu”nda yaptığı konuşmada fezlekeden kahraman çıkarılmaya çalışıldığını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dokunulmazlığının kaldırılması yönünde yaptığı başvuruya ilişkin, ''Son derece abartılı biçimde ortalığı velveleye verdiler. Adeta fezlekeden bir kahraman çıkarma gayreti içindeler. Şapkadan tavşan çıkar ama kusura bakmasınlar, fezlekeden kahraman çıkmaz'' dedi. Erdoğan, WOW Otel'de düzenlenen 3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumunun ikinci gününde yaptığı konuşmada, 2002 yılında Türkiye'de trafikteki kayıtlı araç sayısının 8 milyon adet olduğunu, 2011 Ekim ayı itibariyle trafiğe tescilli toplam araç sayısının 15 milyon 971 bin adede, yani yaklaşık 16 milyon adede yükseldiğini bildirdi. Türkiye'ye, İstanbul'a ilk otomobilin, 1800'lü yılların sonunda, bir rivayete göre 1895'de geldiğini anımsatan Erdoğan, 1895 yılından 2002'ye kadar geçen süreçte, yani 107 yılda, Türkiye'nin trafikteki tescilli toplam araç sayısının 8 milyon rakamına çıktığını, kendi dönemlerinde, 9 yılda, 102 yılda ulaşılan rakamın 2 katına, 16 milyona ulaştıklarını söyledi. Bölünmüş yol uzunluğunun 2002 sonunda 6 bin 100 kilometre olduğunu hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Biz 9 yılda bunun 2 katından fazlasını inşa ettik. 15 bin 126 kilometre bölünmüş yol yaptık. Buna paralel olarak da, araç sayımız 2 kat artış kaydetti ve 16 milyon adede yükselmiş oldu. Burada sevindirici bir rekoru da sizlerle paylaşmak istiyorum; 2011 yılının tamamında, iç pazarda otomobil satışı 593 bin 519 adet seviyesine ulaştı. Cumhuriyet tarihimizin yeni bir rekorunu daha elde ettik. Otomobil satışı 2010 yılında toplam 510 bin adetle rekor kırmıştı. 2002'de ise toplam satış sadece 91 bin adetti. Bu rakamlar, bu göstergeler, aynı zamanda ulaştığımız refah seviyesini de çok somut şekilde ortaya koyuyor.'' Erdoğan, enerji tüketiminin, bir ülkenin refah seviyesini belirten en önemli gösterge olduğunu vurgulayarak, ''Enerji tasarrufu da, yine bir ülkenin gelişmişlik, medenilik seviyesini ortaya koyan en önemli göstergedir. Halktan kopuk, halkın gerçeklerinden kopuk, ülkenin aldığı mesafeden habersiz bir siyasi anlayış elbette bu göstergeleri doğru okuyamaz'' dedi. ''Bu rekorlar, bu ilerleme bizim muhalefetin hiç gündeminde değil'' Recep Tayyip Erdoğan, bu gelişmelerin, bu rekorların, bu ilerlemenin muhalefetin hiç gündeminde olmadığını belirterek, şu görüşleri dile getirdi: ''Türkiye, dünyanın en hızlı büyüyen, en yüksek oranda büyüyen ülkeleri arasında yer alıyor, millet bundan gurur duyuyor, sevinç duyuyor; milletin umudu artıyor, ama muhalefet ne bu sevinci, ne bu umudu milletle paylaşmıyor, paylaşamıyor. Öyle büyümeymiş, enerjiymiş, yoksullukla mücadeleymiş, muhalefetin gündeminde bunların hiçbiri yok. Hiç bunları paylaşmak yok. 'Herkesin buzdolabı alması önemli değil. İçini doldurabiliyor mu?' Bu kadar komik yaklaşımlar var. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Brüksel'e gidiyor, orada açık açık Türkiye ekonomisinin iyiye gitmediğini, gelişmelerin abartıldığını ifade ediyor. Adeta 'sakın Türkiye'ye yatırım yapmayın' dercesine Türkiye ekonomisini Avrupa'da karalıyor, kötülüyor. Değerli arkadaşlar, milliyetperverlik bu mudur, vatanseverlik bu mudur? Enerji Bakanımıza Rusya'da yapılan imza töreniyle ilgili 'milli felaket' diyor. Benim bakanım Türkiye'ye enerjide çok önemli kazanımlar getiren bir anlaşmaya imza attığı için eğer milli felaket oluyorsa acaba Brüksel'de Türkiye ekonomisini kötüleyenler için hangi sıfatı kullanacağız?'' Dünyanın Türkiye'yi büyüyen, gelişen ülkeler içerisinde devamlı övdüğünü, şu anda Çin'den sonra 2011 itibariyle dünyanın büyümede ikinci ülkesi olan Türkiye'yi övgüyle anlattığını ifade eden Erdoğan, ''Bu beyefendiler hala kötüleme yarışına gidiyor'' dedi. ''Biz yelden enerji üretmenin mücadelesi içerisindeyiz'' Başbakan Erdoğan, ana muhalefet partisiyle aralarında çok önemli bir fark bulunduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti: ''Biz yelden enerji üretmenin mücadelesi içerisindeyiz, onlar yeldeğirmenleriyle savaş halinde. İşte günlerdir görüyorsunuz; bir fezleke düzenlendi diye kıyamet kopuyor. Aslında dert başka. Dert, kendi içindeki sıkıntıyı nasıl giderecek, ona bakıyor. Bakın burada bir gerçeği size anlatayım, bu çok önemli, çünkü takip edememiş olabilirsiniz. Son derece abartılı biçimde ortalığı velveleye verdiler. Adeta fezlekeden bir kahraman çıkarma gayreti içindeler. Şapkadan tavşan çıkar ama kusura bakmasınlar, fezlekeden kahraman çıkmaz. Şu anda TBMM'de ben dahil birçok milletvekili için, altını çizerek söylüyorum, 622 adet fezleke var. Benimle ilgili 3 tane fezleke var. CHP eski Genel Başkanı sayın Baykal'la ilgili 3 fezleke var. Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili de daha önce Meclis'e gelmiş; görevi suistimalden, hakaretten, tehditten, iftiradan tam 13 fezleke var. Bu değil yani ilk fezleke... Bu en son hazırlanan fezlekenin benzeri, yani kamu görevlisine hakaretten, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten daha önce 4 tane fezleke hazırlanmış. Yani ilk kez fezleke hazırlanmıyor. Şimdi bir ucuz kahramanlığın içindeler. Bir fezlekeden, 622 fezleke arasında sadece 1 fezlekeden, kalktılar darağacını telaffuz etmeye başladılar. Kusura bakmayın ama, o meşhur roman kahramanı Don Kişot'un bile hayal dünyası bu kadar zengin değildi. Don Kişot bari yeldeğirmenleriyle savaşıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ise neyle savaştığı bile belli değil. Olsa olsa kendi içindeki sıkıntıları gidermekten öte bir şey değildir. Meclis Başkanı'na toplu halde gidiyorlar. Belki sizler bile demişsinizdir ki 'şu cengaverliğe bak be. Hepsi birlikte dokunulmazlıkları kalksın diye Meclis Başkanı'na gittiler'. Ama bunların içinde hiç hukukçu da mı yok? Acaba bunlar niçin dilekçe veriyorlar? Değerli kardeşlerim, hakkında fezleke olmayan milletvekili, 'dokunulmazlığımı kaldırın' diye dilekçe verir mi? Böyle bir şey yok. Ama bunlar bunu yapıyor. Niye? 'Belki yutarlar'...'' ''Silivri'de tiyatro yok... '' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Silivri'de tiyatro yok... Silivri'de, milletin hakimleri, savcıları, millet adına sanıkları yargılıyor'' dedi. Erdoğan, 3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu'nda yaptığı konuşmada, Silivri'de tiyatro olmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Silvri'de milletin hakimleri, savcıları, millet adına sanıkları yargılıyor. İlla tiyatro görmek istiyorlarsa, kendilerine baksınlar, kendi parti grup toplantılarına baksınlar. Zira CHP Grubunun, komedya sergileyen tiyatrodan farkı kalmadı'' diye konuştu. Bu konuyu, Salı günü AK Parti Gurup Toplantısı'nda ayrıntısıyla değerlendireceğini dile getiren Erdoğan, ''Bugün burada vaktinizi daha fazla almak istemiyorum. Ama bizim nelerle uğraştığımızın muhalefetin nelerle uğraştığının görülmesi noktasında, bunların önemli olduğuna inanıyorum, onun için de bunları sizlerle paylaştım'' dedi. Her ne pahasına olursa olsun, salt tüketen bir ülke olamayacaklarını ifade eden Erdoğan, bazı ülkelerin içine girdiği o tüketim girdabına, sınırsızca, sorumsuzca tüketme çılgınlığına kendilerini kaptıramayacaklarını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti: ''Şu anda, tüm dünyayı etkisi altına alan küresel krizi ortaya çıkaran en önemli etken, dikkat ediniz, işte bu sınırsızca, sorumsuzca, çılgınca tüketim alışkanlığıdır. Öyle ülkeler var ki caddelerde dolaşan araçlara bakıyorsunuz, hemen bütün araçların motor hacmi 3 bin, 4 bin, hatta 5-6 bin santimetre küp(cc). Yol buna uygun değil, hız sınırları buna uygun değil, ama sırf bir lüks göstergesi olarak, insanlar bu araçlara biniyor. O aracın tükettiği yakıt, o aracın çevreye bıraktığı atık, sadece o ülkeyi değil, bütün dünyayı tehdit ediyor. Bangladeş'e gidiyorsunuz, TUK TUK denilen, insanlar tarafından çekilen araçların kullanıldığı bir yoksulluk görüyorsunuz; Amerika'ya gidiyorsunuz, insanların 6 bin cc araçlara bindiği bir lükse şahit oluyorsunuz. Böyle bir dengesizlik, böyle bir uçurum elbette ki sürdürülebilir değildir ve olamaz.'' Bir kişinin lüksünün bir başkasının yoksulluğu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, israfın sadece ev ekonomisini, sadece kişinin cebini ilgilendiren bir tavır olmadığını, israfın, kişinin kendisiyle ilgili olduğu kadar, doğrudan insanlıkla, doğrudan dünyayla ilgili bir kavram olduğunu vurguladı. ''Biz israf ekonomisinden yana olmayacağız'' Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bizim medeniyetimizde bir temel ilke var, o da şudur: 'Dereden abdest alırken bile suyu israf etme'... Bu bir emir bir tavsiye niteliğinde, biz buna muhatap olmuşuz. Bu son derece önemli, son derece anlamlı bir ilkedir. İsraf noktasında son derece önemli bir kriterdir. Hep ekonomi tahsili görmem hasebiyle de hocalarımdan aldığım dersle de hayatımda hep şunun savunucusu oldum: Biz israf ekonomisinden yana olmayacağız, biz verim ekonomisinden yana olacağız, bunun gayreti içerisinde olacağız. İsrafta dikkatli olmamız halinde verim ekonomisinde kalkınan bir Türkiye oluruz. Su, şuradan akıp gidiyor, sen harcasan da harcamasan da o su akıp gidiyor, ama o sudan abdest alırken bile, israf etme diyor bizim medeniyetimiz. Evde, evde olduğu kadar iş yerinde binalarda, sokaklarda biz bu ilkeyi yaşamak ve yaşatmak zorundayız.'' Diş fırçalamayla ilgili ''musluğu sürekli açık tutmayın, dişinizi fırçaladığınız esnada kapatın, tekrar suya ihtiyacınız olduğunda fırçayı suyun altına tutun, ama tekrar kapatın'' diye bazı tavsiyeler olduğunu söyleyen Erdoğan, hiç farkından olmadan o dişi fırçalarken bile ciddi manada su israf edildiğini anlattı. Başbakan Erdoğan, ''Buralardan meydana gelecek tasarrufun ne denli önemli olduğunu iyi düşünmemiz lazım. Fazladan tükettiğiniz her enerji size yük olduğu kadar lütfen unutmayın dünyaya yük oluyor, insanlığa yük oluyor, çocuklarımıza, yani geleceğimize de yük oluyor. İsraf, tüketilen enerji boyutuyla olduğu kadar, çevreye salınan kirlilik boyutuyla da geleceği tehdit ediyor. Biz bu anlayışla yürümek, ekonomiyi de bu anlayışla büyütmek durumundayız'' dedi. Kaynakları sınırsızca tüketerek, sınırsızca harcayarak, yoksulun, yoksulların durumunu göz ardı ederek, insani bir medeniyet, sevgi odaklı bir medeniyet inşa etmenin mümkün olmadığını belirten Erdoğan, ''Enerji ihtiyacımız arttığı kadar, enerji üretimi arttığı kadar, 2023'e kadar enerji tasarrufunu da kat kat artırmak zorundayız'' dedi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''İnşallah, yüzde 20 tasarruf hedefine de hep birlikte ulaşacağız. Şu anda, evlerdeki A sınıfı altı, yaklaşık 15 milyon beyaz eşyayı A sınıfı ve üstüyle değiştirirsek, ülkemizin yıllık tasarrufu, Ankara'nın bir yıllık elektrik tüketimine karşılık geliyor. Keban Barajı'nın ürettiği elektrik enerjisi, Atatürk Barajı'nın ürettiği elektrik enerjisi, A 3 (A ) Keban çarpı 2 ürettiği elektrik enerjisine karşı geliyor. Bu kadar hassas bir konu. Tasarruf şahsi olduğu kadar, milli olduğu kadar insani bir mesele. Bütün imkanlarımızla eğitim kurumlarını kullanarak, çocuklarımızı eğiterek, medyayı kullanarak, sanayimizi bu yönde teşvik ederek, bu insani meselede yol kat etmemiz gerekiyor. İnşallah el birliğiyle, iş birliği ile belirlediğimiz hedeflere hep beraber ulaşacağız.'' ''İnşallah 6 sene sonra Akkuyu nükleer enerji santralimizi bitirmiş olacağız'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çin'den sonra elektrik tüketimi en hızlı artan ülkenin Türkiye olduğunu, bu artışı son derece rahatlıkla karşılayabildiklerini ifade ederek, ''Çin'den sonra elektrik tüketimi en hızlı artan Türkiye olarak bir şeyin farkına varacağız. Elektrik veya enerji tüketimi noktasında fazla enerji tüketmek aslında bir geriliğin ifadesi de değildir. Bu da aslında bir gelişmenin refah düzeyinin arttığının işaretidir. Eğer siz fazla enerji tüketebiliyorsanız ülke olarak da gelişiyorsunuz demektir'' dedi. Erdoğan, Wow Otel'de düzenlenen 3. Ulusal Enerji Verimliliği Forumu'nun ikinci gününde yaptığı konuşmada, foruma destek veren, katkı sunan tüm kurumlara, özel sektöre, iş adamlarına ve katılımcılara şükranlarını sunduğunu söyledi. Özellikle, enerji verimliliğinde çok önemli bir yer tutan, beyaz eşya kullanımında enerji tasarrufunu gündeme taşıdıkları için, bu yönde çaba sarf ettikleri için, Beyaz Eşya Sanayicileri Derneğine de teşekkür eden Erdoğan, beyaz eşya sektörünün, üretim ve ihracat noktasında gerçekten yüzleri ağartan bir performans sergilediğini belirtti. Erdoğan, beyaz eşya sektörünün 25 milyon adet kapasite, 20 milyon adet üretim, 14 milyon adet ihracat ve 3 milyar dolar ihracat geliriyle, ayrıca Ar-Ge yatırımları ve patent başvurularıyla Avrupa'da lider konuma yükseldiğini kaydetti. Forumda gösterilen sunumda yer aldığı gibi, Türkiye'de, 2011 yılında tüketilen elektrik enerjisinin yüzde 24'ünün evlerde kullanıldığını, evlerde kullanılan bu elektriğin yüzde 50'sinin de beyaz eşya tarafından tüketildiğini anlatan Erdoğan, yine sunumda da belirtildiği gibi 1995 yılında üretilmiş bir buzdolabının harcadığı elektrik 840 kilovatsaat iken bugün ise A buzdolabının harcadığı elektriğin bunun neredeyse yarısı, 390 kilovatsaat olduğunu, A buzdolabının harcadığı elektriğin ise 195 kilovatsaat olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, dünyada tasarrufun artık hayati derecede önem arz ettiği bir sürece girildiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bakın, 2002 yılında, Türkiye'de satılan buzdolabı sayısı 1 milyon 88 bin adet. 2010 yılında, bir yıl içinde 1 milyon 933 bin adet buzdolabı satıldı. 2011 yılının Ocak-Kasım döneminde satılan buzdolabı sayısı 2 milyon 72 bin adet. Burada şöyle bir ufak dokundurma yapacağım. Bir siyasi lider çıkıyor diyor ki 'Sayın başbakan satılan buzdolabının çokluğundan bahsediyor, bunun içinde ne var, bunun içini doldurabiliyor mu vatandaş? Bundan bahset diyor' Yahu vatandaş içini dolduramayacağı buzdolabını niye satın alsın? Ona ihtiyacı olduğu için onu alıyor. Yani vatandaşımızın bu noktada la teşbih böyle farklı bir yere konmasını gerçekten ben taaccüble karşılaşıyorum. Çamaşır makinesi satışlarında aynı artışın söz konusu olduğunu vurgulayan Erdoğan, 2002 yılında 824 bin adet, 2010 yılında ise 1 milyon 587 bin adet, 2011 yılı Ocak – Kasım döneminde de 1 milyon 797 bin adet çamaşır makinesi satışının gerçekleştiğini anlattı. Başbakan Erdoğan,, 2002 yılında toplam beyaz eşya satışı 2,5 milyon adetken, bugün bu rakamın 6 milyon adede ulaştığını ifade ederek, ''Vatandaşımız, son 9 yılda ekonomideki iyileşmeye paralel olarak, hiç yokken evine bulaşık makinesi aldı, çamaşır makinesi aldı, kurutma makinesi aldı. Evlerdeki buzdolapları, çamaşır makineleri, fırınlar değiştirildi, yenileri alındı. Refah seviyesi arttıkça, tabii olarak enerji tüketimi de o oranda artmaya başladı'' diye konuştu. Erdoğan, 2002 yılında tüketilen toplam elektriğin, konut ve sanayi toplamının 130 milyar kilovatsaat olduğunu, 2011 yılında ise tüketilen elektrik miktarı ise bunun yüzde 77 fazlasının 230 milyar kilovatsaat olduğunu kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti: ''Çin'den sonra elektrik tüketimi en hızlı artan ülke Türkiye. Çok şükür bu artışı son derece rahatlıkla karşılayabiliyoruz. Bundan bu kadar korkmanın da bir anlamı da yok ha onu da söyleyeyim eskiden bazı yanlışlarımız var. Mesela hidroelektrik santralinin (HES) kuruluşundan tutunuz termik santrallere, HES'lere bütün bunların yanında çevrim santrallerine varıncaya kadar yanlış politikaları olan bir Türkiye vardı şimdi böyle bir Türkiye yok. 'Su akar Türk bakar derlerdi eskiden, 'şimdi su akar Türk yapar' diyoruz. Enerji üretiminde Türkiye belli bir yere doğru ilerliyor. Çin'den sonra elektrik tüketimi en hızlı artan Türkiye olarak bir şeyin farkına varacağız. Elektrik veya enerji tüketimi noktasında fazla enerji tüketmek aslında bir geriliğin ifadesi de değildir. Bu da aslında bir gelişmenin refah düzeyinin arttığının işaretidir. Eğer siz fazla enerji tüketebiliyorsanız ülke olarak da gelişiyorsunuz demektir.'' Son 9 yılda üretimde, iletimde, dağıtımda 86 milyar liralık yatırım gerçekleştiğini ve bu yatırımın yüzde 63'ünü de özel sektörün yaptığını kaydeden Erdoğan, kendilerinin serbest piyasanın önünü açtıklarını, özelleştirmeleri yaptıklarını, enerji yatırımlarını teşvik ettiklerini ve bugün elektrik enerjisi ihtiyacını sorunsuz olarak karşıladıklarını belirtti. Enerjide kurulu gücü yüzde 67 yükselttiklerini, santral sayısını yüzde 113 artırdıklarını ifade eden Erdoğan, elektrik ihtiyacının bu şekilde artmaya devam edeceğini söyledi. ''Şimdi ikinci nükleer enerji santralinin adımlarını atıyoruz'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti: ''2023 yılında, bugüne göre iki kat daha fazla elektrik tüketeceğiz ve yapacağımız yatırımlarla bu ihtiyacı da inşallah karşılamış olacağız. Şu anda attığımız adımlar var. Mesela nükleer enerjiye geçiyoruz. Şu anda çalışmalarımız başladı. İnşallah 6 sene sonra Akkuyu nükleer enerji santralimizi bitirmiş olacağız. Çalışmalar başladı. Şimdi ikinci nükleer enerji santralinin adımlarını atıyoruz. Ama bakıyorsunuz Türkiye'de öyle bir siyaset var ki hemen bunu durdurmak için bir gayretin içine giriliyor. 'Bu insan hayatını tehdit ediyor, şudur budur vesaire...' Bütün bunların hepsi bir oyun. Emperyal güçlerin özellikle Türkiye üzerindeki oyunudur. Hedef, insanın mutluluğu, refahı olduktan sonra biz bu adımları tabii ki insanımıza zarar vermemek kaydıyla atmak durumundayız, atıyoruz ve atacağız. Özellikle yenilenebilir enerjide, rüzgar, jeotermal, güneş, nükleer gibi alanlarda da dev yatırımlar yapıyoruz, yeni yatırımlara da hazırlanıyoruz. Hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadan Türkiye'nin enerji ihtiyacını bu noktada karşılamaya devam edeceğiz.''
13 Ocak 2012 16:34
DİĞER HABERLER