Firari Ergenekon sanığı Bakıcı ifade verdi

Ergenekon davasının firari sanığı emekli Tümgeneral Mustafa Bakacı, tutuklama kararının kaldırılmasının ardından ilk kez hakim karşısına çıktı. İnternet andıcının emir doğrultusunda hazırlandığını ifade eden Bakıcı, ıslak imzalı belgenin ise kendileriyle ilgisi bulunmadığını savundu. Yurt dışına çıkmadığını ileri süren Bakıcı, terörist suçlamasını kabul etmediği ve kumpas gerekçesiyle teslim olmadığını söyledi. Mahkeme, Bakıcı'nın ifadesi alındığı için hakkındaki yakalama kararını kaldırdı ve yurt dışına çıkış yasağı koydu.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya yargılaması devam eden 5 sanıktan sadece Mustafa Bakıcı katıldı. Sanıklardan Bedrettin Dalan'ın avukatı müvekkilinin gece aniden rahatsızlandığı için gelemediğini, bu nedenle mahkemeye karşı mahcup olduklarını söyledi. Mahkeme sanıklar Emrah Gönenci, Turhan Çömez ve Saipir Debzlelvideze'nin yakalama emrinin henüz uygulanmadığını belirtti.

Duruşmada Mustafa Bakıcı ilk kez savunma yaptı. Kimlik tespiti yapılan Bakıcı'ya mahkeme başkanı telefon numarasını sordu. Bakıcı telefon kullanmadığını söyledi.

Bakıcı ifade vermesinin sebebini devlete bağlılığı, devletin en yetkili kişilerinin bu davaların kumpas olduğunu söylemeleri, özel yetkili mahkemelerin kapatılması ve delillerin sahte olduklarının yargı tarafında kabul edilmiş olması olarak gösterdi.

2010 yılında şüpheli olarak ifadeye çağrıldığını kaydeden Bakıcı, o dönemde Şırnak'ta emrinde 50 bin askerle teröre karşı cansiperane mücadele verirken kendisinin şüpheli olmasının gurur kırıcı olduğunu belirtti.

İddianamedeki suçlamaları reddeden Bakıcı, terörist suçlamasını kabul etmediğinden ve kumpas olduğunu bildiğinden teslim olmadığını ifade etti. Bu süreçte yurt içinde olduğunu iddia eden Bakıcı, yurt dışına kaçtığı şeklinde haberler yapıldığını söyledi. Bakıcı, en ağır isnadın da PKK'nın desteğiyle kaçtığı yönündeki haber olduğunu ifade etti.

Hükümete karşı kara propaganda yaptığı iddia edilen sitelerle ilgili Bakıcı, bu sitelerin 1999'dan beri işletildiğini, bölücü faaliyetlere yönelik 2006 yılında Genelkurmay'a Başbakalık onayı ile tekrar internetin kullanılması yönünde görev verildiğini kaydetti. Kendisinin ise Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nı 2008-2009 arasında 5 aylığına vekaleten yürüttüğünü anlatan Bakıcı, suç unsuru olduğu belirtilen sitelerin kendisi göreve gelmeden önce işletimde olduğunu belirtti. Başbakan ve bakanın onayıyla kurulan sitelerin sonradan suç sayılmasına anlam veremediğini ifade eden Bakıcı, kendisinin görev yaptığı 5 aylık dönemde sitelere yok denecek kadar az haber ve bilgi girildiğini savundu. Bu yayınlarda da hiçbir suç unsuru bulunmadığını ileri sürdü.

Suç unsuru içerdiği iddia edilen bilgilerin 2008 öncesinde sitelere konduğunu anlatan Bakıcı, bu sitelerle ilgili haberler çıkması üzerine yeni bir karar alınıncaya kadar durdurulduğunu kaydetti. 2007'de yürürlüğe giren kanuna göre sitelerin gerçek kişiler adına olmaması nedeniyle bu 10 sitenin kapatıldığını söyleyen Bakıcı, bölücü faaliyetlere yönelik verilen görevi yerine getirmek için andıç hazırladıklarını belirtti.

Sonrasında 4 sitenin kurulmasının planlandığını anlatan Bakıcı, andıcın amacının devleti ve TSK'yı yıpratmak amaçlı yayınlara karşı koymak olduğunu öne sürdü. Andıçla kurulan yeni sitelerin eskilerle ilgisi bulunmadığını söyleyen Bakıcı, bu çalışmaları birimdeki en kıdemli olan Dursun Çiçek'in yürüttüğünü anlattı.

Andıçla diğer birimler arasında koordinasyon yapıldığını sitelerin nasıl yapılacağı gibi konuların değerlendirildiğini ifade eden Bakıcı, sonrasında 2. komutana ardından da genelkurmay başkanına arz edildiğini söyledi.

Yurtdışı görevi dönüşünde 'ıslak imzalı belge' (irtica ile mücadele eylem planı) haberini öğrendiğini savunan Bakıcı, bunun üzerine belgede imzası olduğu belirtilen Dursun Çiçek'i aradığını söyledi. Çiçek'in böyle bir belge hazırlamadığını söylediğini ileri süren Bakıcı, bu belgenin ne olup olmadığı üzerine toplantı yaptıklarını kaydetti. O güne kadar böyle bir plan görmediklerini savunan Bakıcı, üstlerinden kendisine, kendisinden de astlarına böyle bir plan hazırlama talimatı verilmediğini öne sürdü. Plandaki bazı ifadelerin askeri yazışmalara uygun olmadığını söyleyen Bakıcı, bunları tespit edip tutanak tuttuklarını ifade etti.

Bilgisayarların silinme ve evrak imha edildiği suçlamalarını da reddeden Bakıcı, sitelerin kapatılması amacıyla ilgili birime gitmesinin mesai bitimine denk geldiğini savundu. Personelin servise yetişmek için ayrılmış olduğunu kaydeden Bakıcı, ortalığın ise dağınık olduğunu gördüğünü söyledi. Haberler üzerine başlayan inceleme nedeniyle birimde düzenleme yapılamadığını, yerli yabancı bir çok yayının geldiği için dağınıklığın arttığını iddia eden Bakıcı, bir komutan olarak bu duruma müdahale ettiğini söyledi. Emir verdiğini ve personeli geri çağırdığını anlatan Bakıcı, kimi personelin servislerin bulunduğu yerden gelmesinin 17.30'u bulduğunu, evlerine gidenlerin ise 22.00'yi bulduğunu belirtti.

Sitelerin kapatılmasını, ortalıktaki haber kupürleri ve gazetelerin imha edilmesini istediğini kaydeden Bakıcı, toparlama işini bitiren personelin ayrıldığını ifade etti. Bakıcı gece saatlerinde de sitelerin kapatıldığını söyledi. Bu işlemlerin rutin dışı olarak yapıldığı iddiasını yalanlayan Bakıcı, mesai saati bitimine denk geldiğini belirtti. Bakıcı, internet bilgisayarlarının silindiğini, zaten tüm bilgisayarların imajının alındığını ileri sürdü.

Bakıcı'nın avukatı Mahir Işıkay da kumpas iddiasını tekrarladı ve soruşturmada görev alan polislerin tutuklandığını belirtti. Hükümete karşı eylemle suçlanan müvekkilinin aynı hükümet döneminde 2 kez terfi aldığını ifade eden Işıkay, "Terör örgütü üyesi olduğu tespit edilemediyse devletin kapısına kilit vuralım." dedi.

Söz konusu sitelerin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararı olduğunu ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasının da bulunduğunu ifade eden Işıkay, bezer sitelerin kurulması talimatının Genelkurmay dışında farklı kurumlara da gönderildiğini ileri sürdü. MGK kararı ile kara propagandalara karşı yayın yapılmasının istendiğini söyleyen Işıkay, genelkurmay görevini yaptığı için suçlu sayıldığını savundu. Diğer kurumların görevini yapıp yapmadığını bilmediklerini belirten Işıkay, "Yapmadılarsa MGK'yı takmamışlar o zaman" diye konuştu.

Işıkay, müvekkilinin savunması alındığı için hakkındaki yakalama kararının ve duruşmalara katılma zorunluluğunun kaldırılmasını talep etti.

Duruşmaya ara veren mahkeme, Bedrettin Dalan'ın mazeretini kabul etti. Mahkeme, savunması alındığı için Bakıcı hakkındaki yakalama kararını ve duruşmaya gelme zorunluluğunu kaldırdı. Temyizde olan Ergenekon ana davasının Yargıtay'dan dönmesinin beklenmesine karar veren mahkeme duruşmayı erteledi.

Ergenekon ana davasına bakan kapatılan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Bakıcı için 30 Aralık 2011 tarihinde tutuklama kararı çıkarmıştı. Teslim olmayan Bakıcı o tarihten bugüne kadar yakalanamamıştı. Hakkındaki tutuklama kararı kaldırıldıktan sonra bugün mahkemeye gelen Bakıcı ilk kez ifade vermiş oldu.
CİHAN
01 Temmuz 2015 14:02
DİĞER HABERLER