Gençliği, hırsı ve aldığı halk desteğiyle dikkat çeken Emmanuel Macron, Fransa'daki tüm ana akım siyasi partilerin adaylarını geride bırakarak, ülkenin en genç cumhurbaşkanı seçildi.
Kurduğu siyasi oluşum "En Marche"ın (Yürüyüş) adına yakışır bir şekilde Macron da sürekli "hareket halinde olan" bir siyasetçi olarak biliniyor.
Ancak 39 yaşındaki siyasetçi, adaylığıyla hem hükümetinde görev yaptığı Sosyalist Parti'nin temsil ettiği sol cephenin hem de muhafazakâr sağın tepkisini çekti.
Merkez siyaseti temsil eden Macron, Nisan 2016'da seçim kampanyasını başlatarak bağımsız aday oldu.
O dönem yola çıkış amacını sadece sağcıları ve solcuları değil, "Fransa halkını birleştirmek" olarak açıklamıştı.
Eski bir yatırım bankacısı olan Macron, önce Cumhurbaşkanı François Hollande'ın ekonomi danışmanlığını yürüttü, ardından 2014'te ekonomi bakanı oldu.
Dikkatleri ilk olarak 'Macron Yasası' ile çekti
Bu nedenle merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi'nin adayı olmak için yarışan ancak adaylığı François Fillon'a kaybeden eski başbakan Alain Juppe, Macron'un bağımsız aday olarak sosyalist cumhurbaşkanı François Hollande'ı "sırtından bıçakladığını" söylemişti.
Kabineye ilk girdiği dönemlerde fazla göze batmayan eski bakan, daha sonra dükkanların pazar günleri de açık kalmasını sağlayan ve ekonominin bazı sektörlerindeki düzenlemeleri kaldıran tartışmalı "Macron Yasası" ile dikkatleri üzerine çekti.
Düzenlenen protesto eylemleri ve partinin daha sol kanadından gelen itirazlara rağmen dönemin başbakanı Manuel Valls'in desteğiyle bu tasarı yasalaştı.
Macron, BBC'nin HARDtalk programına konuk olduğunda sosyalist muhaliflerin sayısının oldukça düşük olduğunu söyledi.
Ekonomik büyümeyi artırmayı hedefleyen bir dizi iş dünyası yanlısı politika önerilerinden dolayı Fransa'da iş insanları tarafından taze kan olarak görülen Macron, dijital alandaki yeni girişimlere ve uzun mesafeli otobüs pazarına verdiği destekle biliniyor.
Fransız iş dünyası tarafından ekonomiye yeni bir soluk getirmesi beklenen siyasetçi, yaptıkları işte uzmanlaşmak isteyen gençler için yeterli olmadığı gerekçesiyle haftalık 35 saat olan çalışma süresini artırmayı vaat ediyor.
Adaylığından sonra kabinede rolü değişti
Emmanuel Macron'un siyasi kariyeri, Hollande'ın kanatları altında sürerken daha sonradan Yürüyüş hareketini kurmasıyla değişti.
Macron'un Nisan 2016'da hareketi kurmasından sonra hükümetteki rolü giderek tuhaf bir hal almaya başladı.
Yeni siyasi oluşumuyla ilgili yaptığı ilk mitingin ardından başbakana sadakatiyle ilgili soru işaretleri doğarken, Hollande da Macron'u görevden almakla tehdit etti. Hollande, "Kurallara uymazsan, burada işin yok" dedi.
İşçilerin Genel Konfederasyonu (CGT) sendikasının Haziran ayındaki protesto gösterisinde, bir sendika üyesine, "Bir takım elbise satın almanın en iyi yolu çalışmaktır" diyen Macron'a "defolması" söylenmiş ve üzerine yumurta atılmıştı.
Ağustos ayına gelindiğinde ise "mücadelesinde yeni bir adım atmak ve hükümetin parçası olmaya uygun olmayan bir proje geliştirmek" istediğini söyleyerek istifa etti.
Hangi görüşleri temsil ediyor?
Yürüyüş hareketinin şu anda 100 bini aşkın kayıtlı destekçisi bulunuyor ve Macron da zamanını başkanlık için kampanya yaparak geçiriyor.
Seçim programında, Fransa'da şu anda 35 saat olan haftalık çalışma süresini daha genç kesimler için kaldırma planları yer alıyor.
Le Nouvel Observateur'a yaptığı açıklamada bu planını, "Gençken, 35 saat hiçbir şeye yetmez. Daha fazla çalışmak ve işi öğrenmek istersiniz" sözleriyle savundu.
50'li yaşlardaki çalışanlara ise haftalık çalışma saatlerini azaltma seçeneğinin sunulmasını öneriyor.
Adaylığını açıkladığı konuşmasında, korunmaya ihtiyacı olanları korumayı bırakmış, felçli bir sistem istemediğini ilan etmişti.
Ortaya attığı görüşler, Macron'u "kopyala-yapıştır Tony Blair" olarak nitelendiren Fransız solu tarafından ciddiye alınmıyor.
Bununla birlikte, Macron kendisini solcu olarak tanımlıyor ancak bu solu "gerçeklerin farkında olan ve bu ülke için reform isteyen" bir siyasi yapı olarak tanımlıyor.
Macron'un diğer seçim vaatleri
Emmanuel Macron, Mart ayının başında seçim programını açıkladı. Bu programda yer alan diğer vaatler arasında Kasım 2015'teki Paris saldırıları sonrası yürürlüğe sokulan olağanüstü hal uygulamasının "değerlendirilmesi" yer alıyor.
Macron'a göre, terörle mücadelede mevcut güvenlik önlemlerinin daha verimli hale getirilmesi önemli rol oynuyor. Genç siyasetçi de Le Pen gibi 10 bin yeni polis memuru alımı yapılacağını söylüyor.
Ayrıca, Avrupa Birliği'nin (AB) en güçlü destekçileri arasında yer alıyor. Bununla birlikte, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada AB'nin kendisini yenilemesi gerektiğini, aksi halde kısa sürede 'Frexit' ihtimaliyle yüz yüze gelebileceğini söyledi.
Yine de, Fransa seçimleri ve Macron'un zaferi, İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı (AB) ve Avrupa'da aşırı sağın yükselişi nedeniyle zor dönemden geçen AB'nin geleceği için büyük önem taşıyor.