Hukukçu değilim, detaylarını bilemem ama bir hukuk-şehir efsanesine göre bizim idare hukukumuzun Fransa’dan kopya edildiği iddia olunur.
20. asrın başlarında eserlerini veren ünlü fransız idare hukukçusu Leon Duguit’nin başta 27 Mayısçı idare hukukçusu Prof. Dr. Sıddık Sami Onar olmak üzere bütün bir türk idare hukuku geleneğini şekillendirdiği söylenir.
Ne kadar doğrudur bilemem zira türk kamu yönetiminden kimi örnekler fransız kamu yönetimi sistemini ne kadar benimsediğimiz hakkında ciddi kuşkular uyandırıyor.
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Fransız Savunma Bakanı Herve Morin, Fransa’nın çok önemli bir generalini, Vincent Desportes’u apar topar fgörevinden azletti.
General Vincent Desportes’un görevi bizdeki Harp Akademileri Komutanlığı’na tekabül ediyor, yani tüm Fransız kurmaylarını yetiştiren kurumun başındaki adam Desportes.
General Vincent Desportes, basına bir açıklama yapıyor ve bu açıklamasında Fransız hükümetinin ve Afganistan’da görev yapan NATO askerlerinin savaşma stratejilerini ağır bir dille eleştiriyor.
Fransız Savunma Bakanı Herve Morin de bir orgeneralin, Harp Akademileri Komutanı dahi olsa siyasetçiler tarafından saptanan stratejileri eleştirme hakkının asla olmadığını ve general Vincent Desportes’un yasalar ile kendisine verilmiş olan görev çizgilerini ciddi bir biçimde ihlal ettiğini öne sürüyor ve generali azlediyor.
Siyasi demeç verdiği ve siyasetçiler tarafından saptanan Afganistan stratejisini eleştirdiği için görevinden azledilen komutanın yaşadığı ve görev yaptığı ülke Fransa.
Komutanı görevden alan Bakan da Fransa’nın çok çok başarılı Savunma Bakanı Herve Morin.
Bu ülke de, yani Fransa, idare hukuku anlayış ve şemasını kopya ettiğimiz ülke güya.
Bizde böyle bir olayın yaşanabileceğini şimdilik tasavvur edebiliyor muyuz?
Madem Fransa’nın o ünlü merkeziyetçi idare hukuku anlayışını benimsedik, bir devlet memuru olan Genelkurmay Başkanı bizde niye Başbakan’a bile bağlı değil?
Türkiye’de neden Fransız Savunma Bakanı Herve Morin’in yetkilerini haiz bir savunma bakanı tipolojisi yok?
Daha da önemlisi, hatta vahimi, neden Türkiye, Herve Morin çapında bir savunma bakanı yetiştiremiyor?
Sabah akşam üniter devlet güzellemeleri yap, adem-i merkeziyetçi her girişime aslanlar (!) gibi karşı çık, sonra dünyanın en adem-i merkeziyetçi devlet yapısında bile olamayacak bir ilişkiyi benimse, genelkurmay başkanını, bırakın savunma bakanına, başbakana bile anayasada (m.117) bağlama.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Genelkurmay başkanları sabah akşam en kof, en içi boş siyasi demeçleri versinler, kimse parmağını kımıldatmasın, sonra da Anayasa Mahkemesi bir oy verme tekniğini anayasanın ikinci maddesinde ifadesini bulan demokrasi ilkesine aykırı görsün.
CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, yani ana muhalefet partisi başkanı, kendi partisi, yani bürokrasiyi dışarıdan denetlemekle yükümlü bir parti, 27 Nisan bildirisini zamanında alkışlasın, bugün de başbakanı neden gereğini yapmadınız diye suçlayıversin.
Sapla samanın birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz.
Demokraside sapla samanı ayrıştırmanın ilk adımı silahlı bürokrasiyi MUTLAK OLARAK siyasi otoritenin emrine sokmaktan geçer.
Başka türlü muasır medeniyet lafı havada kalmaktadır.