Fukuşima ile ilgili gizlenen gerçek

Fukuşima ile ilgili gizlenen gerçek
TRT Haber'de Kozmik Oda programının dün geceki konuğu İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Altuğ Şişman'dı, Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtlayan Prof.Şişman önemli açıklamalarda bulundu.
İşte o açıklamalar: Korkunç gerçek: Fukuşima ocak 2011'de kapatılmalıydı '1960'ların başında tasarlanmış, düşünülmüş bir reaktörün kazasından bahsediyoruz. Tabii ki o yıllardan bu yıllara geçen 50 yıl boyunca yani 60'larda tasarlandıysa reaktör teknolojisi de, tasarımı da inanılmaz değişti ve gelişti. Burada ilginç olan bir nokta; Ocak 2011 itibariyle bu 1971 yılında işletmeye alınan bu reaktör 40. yılını tamamladığı için artık işletme dışına alınması ve daha sonra decomicing dediğimiz reaktörün bütün kompanantlerinin sökülüp dağıtılması ve ortadan kaldırılması gerekiyordu. Ocak 2011'de reaktörün işletmesinin durdurulması gereken bir tarihti. 71 yılında işletime alınmış, 40 yıl sonra tam Ocak 2011'e denk geldi bu. Aslında durdurulmuş olması gerekiyordu. Fakat daha sonra ekonomik sebeplerde işin içerisinde oluyor birçok işin boyutu var, stratejisi var. Reaktöre bir 10 yıl daha ilave çalışma izni çıkartılıyor ve tesadüf 8.9 şiddetindeki bir deprem ve akabininde ki tsunami ile böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Yani gerçekten Ocak 2011'de kapatılmış olsaydı reaktör, şuan böyle bir tablodan söz etmiyor olacaktık.' Fukuşima'da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı da sorumlu Rıdvan Memi: Ocak 2011'de kapatılması gerektiğini söylediğiniz Fukuşima nükleer santralindeki reaktörler Japon hükümetinin aldığı kararla nasıl çalışabiliyor hala? Altuğ Şişman: Şimdi şöyle. Tabi bunlar söylediğim gibi, hükümetin "Siz devam edin çalıştırmaya" demesiyle olup biten şeyler değil. Reaktörün çalıştırılmaya devam edilmesiyle ilgili düşünce çok önceden değerlendirilir. Bununla ilgili reaktörün bir 10 yıl daha çalışabilecek şekilde reaktörde yapılması gerekenlerin bütün listesi çıkartılır. Bu listeler doğal olarak UAEA'nın bilgisi dahilindedir. Ve bütün mekanizmaların onay vermesinden sonra bu 10 yıllık süre uzatılır. Zannediyorum UAEA da bu yaşananlardan sonra ömrünü tamamlayan reaktörlerin ömürlerinin uzatılması konusundaki değerlendirme sürecini yeniden gözden geçirecektir. Fukuşima 9 büyüklüğündeki depreme göre yapılmamış! 'Birde öğrenebildiğimiz kadarıyla bu reaktörler inşa edilirken bu boyutta bir depremin ve akabininde ki tsunaminin yaşanacağına ilişkin bir öngörü yapılmamış yani 8.9 bir deprem olacak ve tsunami bu şekilde 10 metre yüksekliğinde ki dalgaları buraya taşıyacak... Ve birde her depremde "G" dediğimiz yer çekimi ivmesinin katları biçimden bir ivme birimleri verilir. Bu reaktör inşa edilirken 0.18 G dediğimiz yani yer çekimi ivmesinin 0.18 katına maruz kalabilecek bir şekilde tasarlanmış. Rıdvan Memi: Bu depremdeki G sayısı? Altuğ Şişman: Neredeyse bunun 2 katı olduğunu söyleniyor.' Şu an Fukuşima'da çalışan personelin durumu zor! Kozmik Oda'da şu an yaşanan tablonun daha da ağırlaşma ihtimali tartışıldı. Prof.Şişman özellikle santralde şu an çalışmakta olan personelin durumun kritik olduğunu dikkat çekti: 'Yangın nedeniyle çok ciddi miktarda bir aktivite kullanılmış yakıtlardan çevreye sızmış onu öğrendik. Yani yaklaşık 100 bin mikro sievert saatte bir dozdan bahsediyorlar. Bu şöyle, 100 milisievert doz aldığınızda bu kanser olma eşiğidir, yani sizde bir kanser tetikleyebilecek min. doz değeri 100 milisievert olarak ifade edilir. Burada ise saatte 100 milisievert'lik bir doz okunuyor yani 1 saat orada çalışan acil kurtarma ekipleri vs. bu doza erişmiş oluyorlar. Oradakilerin işi oldukça zor. Rıdvan Memi: Bu tesis içinde çalışan insanlara yönelik bir durum mu? Altuğ Şişman: Kesinlikle öyle. Fukuşima'da asıl tehlike Plütonyum bulunan 3.Ünitede! 'Ünite 3'te ilginç bir durum var. Diğer ünitelerdeki reaktörlerin yakıtları düşük zenginlikte uranyum. Bu reaktörde ise yakıt olarak kullanabileceğiniz plütonyum dönüşümü var. Plütonyum doğal uranyumla beraber karıştırılıyor metal oksit dediğimiz, moks dediğimiz bir yakıt türü olarak yeni bir yakıt yapılıyor. Plütonyum daha sıkıntılı bir malzemedir. Sentetik bir malzemedir. Bu plütonyum kontrol açısından ek sıkıntılar getiriyor. En ağır problem de benim görebildiğim, toplayabildiğim bilgiler çerçevesinde ünite 3'te yaşanıyor. Ünite 3'ün öyle bir özel durumu var, daha dikkatli izlenmesi gerekiyor. Radyasyon'dan etkilenenlerin sayısının artma ihtimali var! 'Orada nükleer reaktörü işleten ekiple beraber birde kurtarma ekibi ve bu olaya müdahale ekibi belirli oranlarda radyasyona maruz kalıyorlar, kalacaklar ve dolayısıyla bu sayılar, bu rakamlar değişebilir ama burada önemli olan nokta bu durumun gelişebileceğinin öngörülerek halkın bu bölgeden zamanında uzaklaştırılmış olması, tahliye edilmiş olması bu çok doğru ve zamanında yapılmış bir adım. O sayede çok az sayıda halk içerisinden radyasyona maruz kalacak insan çıkacaktır. Rıdvan Memi: Daha ziyade nükleer santrale müdahale eden, santralde çalışan oradaki ekip içindeki insanlar üzerinde daha çok bir etkisinin olabileceğini mi düşünüyorsunuz? Altuğ Şişman: Evet kesinlikle öyle, bu anlamda da Çernobil'den çok daha farklı bir tablo söz konusu. Akkuyu Santrali depremden etkilenmeycek biçimde yapılabilir! '50 yıl önce tasarlanmış bir reaktörle şimdiki arasında çok ciddi farklar var. Bu farklar hem reaktörün kontrol sistemiyle ilgili farklar, hem güvenlik sistemiyle ilgili farklar hem de hatta nükleer yakıt elemanlarının tasarımıyla da ilgili farklılıkları içeriyor. Akkuyu nükleer santraline geldiğiniz zaman ülkemizde bir Japonya'daki kadar güçlü depremlerin olmadığını da yine 99 depremi ve sonrasında dinlediğimiz uzmanlardan öğreniyoruz ve eğer tasarlarken reaktörü olabilecek depremin büyüklüğü hakkında doğru öngörüleriniz varsa reaktörün o depremlerde de zarar görmeyecek şekilde tasarlanması pekala mümkün.' Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı 1 gr Uranyum için reaktörümüzü kapatıyordu! Prof. Altuğ Şişman Kozmik Oda'da, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının aslında ne ölçekte sıkı bir denetim yaptığını, çok ilginç bir anekdotla aktardı: 'Uluslararası Atom Enerjisi o kadar sıkı denetimi olan bir yapı, bir örgüt ki, bizde de İTÜ'de Enerji Enstitüsü'nde bir nükleer araştırma reaktörümüz var. Bir örnek anlatacağım size. Bu araştırma reaktörümüz her sene UAEA uzmanları tarafından denetlenir. Bizim reaktör öyle bir özel reaktördür ki normal bir reaktörde kazaya yol açabilecek her türlü deneyi hiç korkmadan yaparsınız. Reaktörde hiçbir şekilde kaza yapma şansınız yoktur. Şimdi böyle bir reaktörde her sene denetime gelirler, bütün nükleer yakıt elemanları orada mı gerçekten aşağıda mı ve durumları nedir, bunlar tek tek sorgulanır, denetlenir. Ben şunu hatırlıyorum, bir öğrencinin tez çalışması için Çekmece araştırma reaktöründen bizim enstitüye getirilmiş 1 gr'lık doğal uranyum vardı. Yani zenginleştirilmiş de değil, doğal uranyum. Uzmanların elinde o 1 gr. uranyum bile kayıtlı. Bizden onu göstermemizi istediler. Malzeme deneyler sırasında A laboratuvarından B laboratuvarına geçiriliyor. Çünkü deney düzeneği taşınıyor. Uranyum A laboratuvarında bulunamıyor. Ben de oradaydım, uzman "Şu anda burayı kapatırım!" dedi. "Onu neredeyse hemen buluyorsunuz, getiriyorsunuz!" Bütün süreci durdurdu. Teftiş sürecini de askıya aldı ve bizi bekliyor orada. Nitekim B laboratuvarına götürüldü, onaylandı, süreç devam etti."
16 Mart 2011 14:54
DİĞER HABERLER