15 Temmuz sonrası Emniyet’te 10 bine yakın personelin ihraç edilmesine gerekçe gösterilen ‘Garson’a ait fişlemelerin ‘delil’ olarak kabul edilmesi talimatının bizzat soruşturma savcısı tarafından verildiği ortaya çıktı.
15 Temmuz sonrası bir kıyıma dönüşen Garson fişlemeleriyle ilgili her geçen gün yeni bir skandal patlak veriyor. Son skandalın baş aktörleri ile emniyet ve soruşturma savcısı.
Hukukçu Gökhan Güneş'in paylaştığı bilgilere göre 15 Temmuz sonrası Emniyet’te 10 bine yakın personelin ihraç edilmesine gerekçe gösterilen ‘Garson’a ait fişlemelerin ‘delil’ olarak kabul edilmesi talimatının bizzat soruşturma savcısı tarafından verildiği ortaya çıktı. Fişleme yapmak Anayasal bir suç. Savcının o fişlemeleri yapanlar hakkında derhal soruşturma açması gerekiyor. Ancak Cumhuriyet Savcısı, bunu yapmak yerine emniyetin skandal üst yazına ‘uygundur’ yazarak, fişleme kayıtlarının adli ve idari soruşturmalarda kullanılmasına izin veriyor. Yani emniyet, savcının ‘uygundur’ yazısıyla Anayasal suç işliyor ve bunu da resmi yazıyla itiraf ediyor!
TR724'ün haberine göre hukuk rezaleti burada da bitmiyor; ağır ceza mahkemeleri de savcının bu hukuksuz iznine dayanarak, Ankara’dan gönderilen ama aslını ya da imajını görmedikleri SD kart verilerini gerekçe yaparak insanları ‘terörist’ ilan ediyor.
Skandalı ortaya çıkaran insan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, “Garson soruşturmasını başlatan ve ilk andan itibaren her türlü işlemi hukuka aykırı yapmasıyla bilinen savcı, bizatihi suç teşkil eden fişleme kayıtlarının adli ve idari soruşturmalarda kullanılabilmesi talimatını vermiştir. Hangi yetkiye ya da mevzuata dayanarak diye sormayın! Öyle bir derdi olsa, sebep olduğu hukuk skandallarının hiç birine imza atmazdı.” ifadelerini kullandı.
HEM FİŞLENDİ, HEM İHRAÇ EDİLDİLER!
Gökhan Güneş, ‘Garson’ garabetinin mağdurunun fişlenen ve ardından haklarında hiç bir somut delil gösterilmeksizin ihraç edilen emniyet mensupları olduğunu belirtiyor: “Hep söylediğimiz gibi Garson garabetinde olayın mağdurları emniyetin tahmin ve değerlendirmeye dayanıp kesin nitelik taşımayan KOD’larla fişlenen emniyet mensuplarıdır. Zaten fişlenerek mağdur edilmiş bu kişiler, bir de suç unsuru olan bu kayıtlara dayanılarak cezalandırılıp mesleklerinden çıkarılmışlardır. Hem de bu kayıtların asılları ya da imajları mahkeme huzuruna hiç getirilmeden ve üzerlerinde hukuka aykırı mahkeme kararıyla “fiziki müdahalede” bulunulup delil zinciri bozulan SD kartlara dayanılarak.”
Dr. Gökhan Güneş’in skandalla ilgili paylaşımları şöyle:
FİŞLEMELERİN BİZZAT SAVCI TALİMATIYLA KULLANILDIĞINI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bugün sizlerle, kendilerini yasalarında üzerinde gören ve hukuksuzlukta her geçen gün level atlayan yargıç ve savcıların bizzat suç unsuru olan fişleme kayıtlarına nasıl hukuk kılıfı geçirmeye çalıştıklarını paylaşacağım.
Garson fişlemeleriyle ilgili belgeler de “kutsal metin” kabul edildiği ve tıpkı Bylock verileri gibi Ankara savcılığında saklanıp kimseye verilmediği için doğrudan Ankara’dan! istenmektedir. Yani, Bylock gibi Garson verileri de mahkemeler de dahil kimseye gösterilmemektedir. Mahkemelerde zaten bu kutsal metinleri sorgulama gereği duymadıkları ve doğruluğu konusunda bir tereddüt yaşamadıkları için! her seferinde Ankara’dan istemekte bir beis görmemişlerdir.
Her gün başka bir hukuk facialarına şahit olduğumuz rejim yargıç ve savcılarının tespit ettiğimiz son vukuatı, uyduruk “derkenar” talimatla fişleme olduğunu açıkça kabul ettikleri bilgilerin adli ve idari soruşturmalarda kullanılması için verdikleri izindir. Yanlış okumadınız, Garson soruşturmasını başlatan ve ilk andan itibaren her türlü işlemi hukuka aykırı yapmasıyla bilinen savcı, bizatihi suç teşkil eden fişleme kayıtlarının adli ve idari soruşturmalarda kullanılabilmesi talimatını vermiştir. Hangi yetkiye ya da mevzuata dayanarak diye sormayın! Öyle bir derdi olsa, görseldeki tutanak da dahil sebep olduğu hukuk skandallarının hiç birine imza atmazdı.
Emniyet bu kayıtların fişleme ve dolayısıyla suç olduğunu bildiği için topu savcıya atıp ve savcının talimatı var diyerek kendini kurtarmaya çalışsa da, emri altındaki polisler kadar da hukuk bilmez savcı; bunlar suç diyerek ve en başta bu verileri kaydettiğini SÖYLETTİĞİ Garson olmak üzere, fişlemeleri yapanlar hakkında TCK’nın 135 ve devamından soruşturma başlatması gerekirken, kendince kahramanlık yaparak ve emniyetin üst yazına “uygundur” yazarak, fişleme kayıtlarının adli ve idari soruşturmalarda kullanılmasına izin vermiştir.
Ağır ceza mahkemeleri de bu “derkenar iznine” dayanarak, sanki savcılığın memurlarıymış ve savcılığın uygun görmesiyle bu kayıtlar suç olmaktan çıkıyormuş gibi Ankara’dan gönderilen ama aslını ya da imajını görmedikleri SD kart verilerine dayanarak insanları “terörist” ilan etmişlerdir.
Kişilerle ilgili fişleme içeren evrak görseldeki gibidir. Bilgilerin tamamına yakını ilgililerin şahsi bilgilerinden; anlamsız ve “KOD” adı verilen kısaltmalar da emniyetin yaptığı anlamlandırma ve değerlendirmelerden oluşmaktadır. Bu değerlendirmeler kesin bir nitelik taşımamakta ve dolayısıyla yanlış bilgiler içerebilmektedir.
Ayrıca, veri inceleme raporu adı verilen bu evrakların sonunda inceleme yapan polis memurunun “hiçbir müdahalede bulunulmaksızın” demesinden de anlaşılacağı üzere, istenildiğinde müdahale yapılması da pekala mümkündür.
Gelin isterseniz yukarıdaki açıklamaları dün paylaştığımız AYM kararıyla birlikte değerlendirelim. Hizbullah üyesi olmaktan ceza alan bu dosyanın başvurucuları;
-Hükme esas alınan öz geçmiş raporlarının içeriğinde yer alan bilgilerin herkes tarafından kolaylıkla hazırlanabileceğini,
-Bu raporların kendi iradeleriyle hazırlanarak örgüte verildiğine dair herhangi bir bilgi veya belgenin olmadığını,
-Örgütün ilgili kişilerin bilgisi olmaksızın öz geçmiş raporu hazırladığının örgüt mensubu kişilerin beyanlarından anlaşıldığını belirtip bu hususların araştırılmasını talep etmişler,
AYMBASKANLIGI
‘da;
-Bu verilerin gerçeği yansıtmadığı ve üçüncü kişiler tarafından hazırlandığı iddiaları yönünden soruşturmanın genişletilmesi talepleri hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığını,
-Sadece iddia makamının gösterdiği delillerin dikkate alınıp, başvurucuların aynı olguların aksini ispat için gösterdiği delillerle ilgili inceleme yapılmamasının başvurucuları iddia makamı karşısında usule ilişkin imkânlardan yararlanma noktasında önemli ölçüde dezavantajlı konuma düşürdüğünü belirterek ihlal kararı vermiştir.
GARSON’UN MAĞDURLARI FİŞLENEN EMNİYET MENSUPLARIDIR
Bu kararda ortaya konan ilkelerde hareketle; Garson fişlemelerine konu belgeler, olayın mağduru emniyet mensuplarınca doldurulup her hangi bir yere verilmemiştir, bunları dolduranlar başka kişiler olduğu gibi ortada varlığı sabit olan suçların failleri de bu kişilerdir.
Hep söylediğimiz gibi Garson garabetinde olayın mağdurları emniyetin tahmin ve değerlendirmeye dayanıp kesin nitelik taşımayan KOD’larla fişlenen emniyet mensuplarıdır. Zaten fişlenerek mağdur edilmiş bu kişiler, bir de suç unsuru olan bu kayıtlara dayanılarak cezalandırılıp mesleklerinden çıkarılmışlardır. Hem de bu kayıtların asılları ya da imajları mahkeme huzuruna hiç getirilmeden ve üzerlerinde hukuka aykırı mahkeme kararıyla “fiziki müdahalede” bulunulup delil zinciri bozulan SD kartlara dayanılarak.
AYM ve AİHM kararları ortadayken ve önünde sonunda bu dosyalarla ilgili hak ihlali çıkacağı ortadayken, bu hukuksuzluklara ve insanlığa karşı suç işlemeye devam eden rejim yargıç ve savcılarını bu cesaretlerinden dolayı tebrik etmek gerekir! Tabi bu kadar cesaretin ancak cahillerde bulunabileceği kaydını düştükten sonra!