Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin eserlerini Bulgarcaya tercüme konusunda eşsiz çalışmalar yapana Gazeteci Türkolog Mehmet Özer, Hocaefendi'nin basiretinin kaynağına dikkat çeken bir çalışma yayınladı. Hocaefendinin vefatı üzerine yapılmış entelektüel bir değerlendirme kaleme aldı. Yazı hem biyografik hem de düşünsel bir portre sunuyor; Hocaefendi'nin İslam düşüncesindeki yerini, moderniteyle kurduğu ilişkiyi, Hizmet Hareketi’nin felsefi ve toplumsal yönlerini analiz ediyor.
İşte yazının detayları;
Muhterem Fethullah Gülen’in Sonsuz Nur, İnsanın Özündeki Sevgi, Ölçü veya Yoldaki Işıklar vb. eserlerini Bulgarcaya tercüme etmiş birisi olarak diyebilirm ki, Modern çağda İslama ait fikir geleneğinin yaşayan bir klasiği sayılan Hocaefendi’nin vefatı ile beşeriyet, daha iyi, daha insancıl, daha barışçıl, daha adil bir dünyanın savunuculuğunu yapan bir alimi kaybetti. Onun ilham kaynağı olduğu Hizmet Hareketi, insanların kendilerini özgür ve eşit hissettikleri nevi şahsına münhasır ütopik bir dünyayı andırıyordu. Hizmet Hareketi, F. Gülen’in makale ve eserlerinde de zikrettiği Tommaso Campanella’nın Güneş Ülkesi’ni ve Thomas More’un Ütopya’sını hatırlatıyordu.
Nitekim Gülen’in makalelerinin önemli bir bölümü müstakbel ideal toplumun bir tasviridir. Ne var ki, Gülen yukarıda ismi geçen eserleri bir davranış modeli olarak öne sürmemiştir. O sadece bu eserlerin temelinde yatan derin felsefenin ihtiva ettiği mefkureyi ortaya koymuştur. Gülen’e göre, en yüksek ideale veya gaye-i hayale hizmet etmenin benzersiz örneği, İslam Peygamberi’nin yaşadığı Asr-ı Saadet’te vücut bulmuştur.
Asr-ı Saadet denilen o mükemmel tablonun manevi bir benzerini beşeriyetin günümüzde de resmedebileceğine inanan Gülen, bir imkansızı başardı. Kendi muasırlarını, İslamın çöküşü rüyasından uyandırarak İslamın taşıdığı ruhun kalp ve zihinlerde tekrar ihya olabileceğine yönelik ümidin kıvılcımını tutuşturdu. Gülen, İslamın kendi Rönesansını yaşayacağından gayet emindi. Bu durum, dogmatik Müslümanların insanlığın ahir zamanın arefesinde bulunduğu inancıyla yaşadığı ve kolonializm sonrası travmaların birçok müslümanı Batı karşıtı yaptığı bir döneme denk gelmiştir. Öte yandan Ortadoğu, hala her gün insanların hayatlarını kaybettikleri sıcak çatışmalar ile çalkalanmaya devam ediyor.
Hocaefendi’nin basiretinin kaynağı Kur’an-ı Kerim ve İslam Peygamberi’nin sünnetidir. Bu sebepledir ki, onun fikirleri sanki sonsuz bir nurun aksi sedasıymış hissini uyandırmaktadır. Onun fikirleri, ezeli ve ebedi olan ve inananların kalp ve zihinlerini aydınlatan Sonsuz Nur’un bir hüzmesidir. Gülen, imanın dayandığı unutulmaya yüz tutmuş ahlaki kaideleri tekrar ihya etti ve bunları, genellikle eğitimli ve kariyerlerinde yükselen müntesiplerinin ve sempatizanlarının kalplerine derinden derine aşılamayı başardı.
Günümüzde dünyada takriben 2 milyar Müslüman yaşamaktadır. Bunların arasında Allah’ın (c.c.) emirlerine ve Hz. Muhammed’in (s.a.s) sünnetine uygun amel edenlerin sayısı acaba kaçtır? Bu sorunun cevabı hiç de kolay değil. İşte tam da bu hususta F. Gülen’in son derece büyük emeği söz konusu, zira kendisi Müslümanların özgür düşüncelerine kilit vuran ve değişim ile yenilenmeye yönelik iradelerini felç eden katı dogmatizmden farklı olarak İslam’ı yorumlamada tenvir edici bir üslup yerleştirmiştir.
Gülen, gerek Doğu toplumlarında, gerekse Batı toplumlarında faaliyet gösteren birçok radikal Müslüman vaizin yaptığı gibi önce düşmanı tasvir edip sonra da ona karşı saldırgan bir tavır takınmamıştır. O, başarının anahtarını üç maddede özetlemiştir: Cehalet, yoksulluk ve tefrika ile mücadele. Gülen, Türkiye’de birçok zengin kimseyi ve iş insanını yüksek eğitimli genç nesillerin yetiştirlmesine yönelik modern eğitime cömertçe yatırım yapmaları için Hizmet Hareketine celbetmeyi başarmıştır.
Bir çağdaş münevver olarak Gülen, iman ile ilim arasında “sulh” yapılabileceğini örnekleriyle ortaya koymuştur. Onun ilham verdiği eğitim hareketi, iman ile bilimin rahatça bir arada yaşayabileceklerini göstermiştir. Hizmet Hareketinin başarı formülü aslında gayet basit fakat, bakımlı bir motor gibi çalışabilmesi için tam adanmışlığı icap ettirmektedir. Hizmet, üç ana sütun üzerine oturmaktadır: İlim, güzel ahlak ve disiplin.
Arap tarihi ve İslam uzmanı Bulgar bilim adamı Prof. Dr. Yordan Peev, “Darülislam” (??? ?? ??????) adlı Bulgarca eserinde F. Gülen bahsinde şunları yazıyor: “Kainatın özüne ve hayatın anlamına yönelik yaklaşımında Gülen, maddenin sınırlarının dışına çıkamayan akıl ile Allah’tan ilham almak suretiyle kanatlanan “aklıselim” arasında belirgin bir sınır çizmektedir. O, sadece maddi alemi değil, mana alemini de kavrayabilecek olan maneviyat ile destekli hikmet temeline oturtulmuş bir felsefenin geliştirilmesini ve uygulanmasını tavsiye buyurmaktadır. Gülen, Müslümanlara çağdaş dönemin getirdiği şartlar içinde dine ait normlara uygun biçimde yaşamayı tavsiye ediyor. İnsanlığı yakından ilgilendiren sorunlara müspet çözümler üretmeye çalışıyor ve insan hayatının İslamın temel değerleri sayılan irfan, adalet, müsamaha ve dayanışma ekseninde yaşanmasını öneriyor.”
İçinde bulunduğu çağın ruhunu çok iyi kavramış bulunan Gülen, “dünyanın her yerinde yoksan hiçbir yerde yoksun” prensibini öne çıkarmıştır. Bu prensibi kendine şiar edinen Hizmet gönüllüleri, dünyanın dört bir yanına gitti ve Gülen’nin hayatta iken “sulh adacıkları” adını verdiği okulları açtı.
Gülen’in değerler piramidinin zirvesinde insan vardır. Kenneth Clarke, “Medeniyet” başlıklı eserinde: “Her şeyin ölçüsü insandır”, der. Gülen’e göre, insan halk edici olan Allah’ın sanatının en mükemmel şaheseridir; ‘opus magnum’udur. İnsanın etnik ve dini aidiyeti daha sonra gelir. Gülen’in düşünce sistemine göre, insan kendi konumunda kabul gördüğü takdirde onun etnik ve dini kimliği bir kültür zenginliğine dönüşür. Gülen’in bu anlayışı ile farklı farklı dinlerin mensupları ile diyalog kurma fikri arasında sıkı bir bağ mevcuttur. Fakat Gülen, bu fikri “Medeniyetler Çatışması”na yönelik bir karşı tez olarak öne sürmüyor, zira onun anlayışının temelinde müspet hareket düşüncesi yatmaktadır. Onun fikir atlasında “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır”, bakış açısı hakimdir.
Onun eserlerinde temel yer tutan konulardan birisi de sevgidir, zira bu ulvi değer sayesinde herbir Müslüman kendi değerlerine olduğu gibi, Kitap Ehlinin, Budistlerin vb. değerlerine de saygılı davranmalıdır. Gülen’e göre: “Sevgi, dünyaya gelen her varlıkta en esaslı bir unsur, en parlak bir nur, en büyük bir kuvvettir ve bu kuvvetin yeryüzünde yenemeyeceği hiçbir hasım yoktur.”
20. yüzyılın en ünlü yazarlarından “Yaşam ve Yazgı”nın müellifi Vasily Grossman: “O – gözü ve dili olmayan sevgi – insanın anlamıdır.”, diyor.
Gülen, tereddütsüz bir biçimde demokrasiyi savunmuştur. Gazeteci Nuriye Akman’a verdiği bir röportajda: “Dünyada çeşit çeşit demokrasiler var. Komünizmin olduğu dönemde onlar da demokrasi diyorlardı. Belki Çinliler de demokrasi diyor, Amerika da demokrasi diyor, İngiltere de, Belçika da. Dünyada elli çeşit demokrasi var. Hristiyan demokratlar var. Budist demokratlar var. Yahudi demokratlar var. Bir anlayışın, bir inanışın, bir felsefenin yanı başında aynı zamanda demokrat da olabiliyor insanlar. İslami gelenekleri ve görenekleri, teamülleri yaşamanın yanı başında bir demokrasinin olmasının hiçbir mahzuru yok. Bence böyle bir demokrasi olabilir”, cümlelerini kullanmıştır.
2008 yılında dünyaca ünlü uluslar arası ilişkiler dergisi Foreign Policy, Fethullah Gülen'i dünyanın en etkili 100 entelektüeli arasında gösterdi. Derginin okurları, Orhan Pamuk, Noam Chomsky, Al Gore, Bernard Lewis, Umberto Eco, Garry Kasparov gibi dünyaca ünlü isimlerin arasından F. Gülen’i dünyanın en büyük entelektüeli seçti.
Foreign Policy’nin Bulgarca yayınında Gülen, okuyuculara şu cümlelerle takdim edildi: “Milyonlarca takipçisinin oluşturduğu bir küresel ağı olan Müslüman alim Gülen, kendi vatanı Türkiye'de bir yandan övülürken, öte yandan yerilmektedir. Onun hareketinin mensuplarının gözünde Gülen, insanları ılımlı İslam prensipleri doğrultusunda yaşanan bir hayata doğru sevkeden ilham verici bir liderdir.”
Boğazlar Sultanı’nın yolsuzluğa batmış sultanizm rejimine boyun eğmeyi reddettiği için Gülen, o sultan tarafından devlete ihanet ile suçlandı, Hizmet hareketi mensupları ise insanlık dışı baskılara maruz bırakıldı.
Gülen, çeyrek asır kadar ABD’de sürgün hayatı yaşadı ve ana vatanından uzaklarda dünyaya veda etti.
Muhterem Fethullah Gülen, bize bu dünya misafirhanesinde sadece birer konuk olduğumuzu; dünyanın Ahiretin tarlası olduğunu ve burada ne ekersek ötelerde onu biçeceğimizi; insanca yaşayıp birbirimize karşı saygı ve sevgi duymamız gerektiğini, zira hesap gününde dünyada işlediklerimizden ötürü hesaba çekileceğimizi hatırlatan semavi mesajı zihinlerimizde ve gönüllerimizde tekrar tazelemek için aramızda bulundu.
Not: Yukarıdaki makale, F. Gülen’in vefatının ardından 1 Kasım 2024 tarihinde, Bulgarca online yayın yapan Marginalia sitesinde, “F. Gülen – Modernite ile geleneği bağdaştıran Müslüman hümanist” başlığı altında yayınlanmıştır.
Kaynak:
https://www.marginalia.bg/fethullah-gyulen-islyamskiyat-humanist-kojto-sacheta-traditsiyata-s-modernostta/?fbclid=IwY2xjawNkcKRleHRuA2FlbQIxMQABHr_pQg58GIRePSwfnVUAOD6tX8RiJxjr-3wX4PDWlKAdlSkj798Od52FR5qp_aem_GQtqLCSZj-OG8hAZZZmEEQ