Gençlerin kabahati ne?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Numan Yılmaz Yiğit, Gaziantep merkezli 47 ilde yapılan ve gençleri hedef alan hukuksuz nefret operasyonlarını köşesine taşıdı.
Gündemde yine “AKP yargısının talimatıyla 47 ilde düzenlenen ev baskınlarında, çoğunluğu üniversite öğrencisi olan 200 kişi, Hizmet Hareketi ile bağlantılı oldukları iddiasıyla gözaltına alındı.” haberleri var.

Olay, Gaziantep’te yaşanıyor. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla, özel çekim teknikleri ve kameralar kullanılarak, polis eşliğinde uzun namlulu silahlarla şov yaparcasına gençlerin evleri basıldı. Gözaltına alınan 200 kişinin büyük çoğunluğunu 18-25 yaş aralığındaki üniversite öğrencileri oluşturuyordu. Üstelik, kız öğrencilerin sayıca fazla olduğu belirtiliyor. Öğrencilerin birçoğunun, KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerinin çocukları ya da daha önce soruşturma geçirmiş kişilerin yakınları olduğu biliniyor.

Baskın ve tutuklamalar adeta şova dönüştürülüyor. Sanki canileri yakalamaya gidiyorlar. Gençlere sorgu ve ifade alma esnasında akla ziyan sorular soruluyor. Sorgulamalar tam bir psikolojik işkenceyi andırıyor. Emniyet güçleri sanki büyük bir marifet işlemiş gibi görüntüleri servis etmekten utanmıyorlar.

Bu tutuklamalar, ülkenin kanayan yarasına tuz basmak gibi gitgide toplumun acılarını katlamaktadır. Neden mi? Çünkü ülke ve insanımız, ekonomiden siyasete, bilimden dine, ahlaka kadar hemen hemen her konuda dibi gördü. Bunun asıl sebebi, şimdilerde öcü gibi gösterilmeye çalışılan Hizmet Hareketi insanı ve KHK mağdurlarının sosyal ve kamu alanından çekilip alınmasından oluşan boşluktan başka bir şey değildir. Varsın aklı başında bazı kişiler  bir kısım endişelerden dolayı şimdilerde  bu gerçeği itiraf etmesinler. Fakat olayların dili bunu acı acı söylemektedir. Gözünü kin ve nefret bürümüş AKP zihniyeti ve onları bir maşa gibi kullanan arkadaki güçler, böyle yapmakla tabir yerindeyse toplumun ekolojik dengesini bozdular.

Hizmet Hareketi, hiçbir beklentiye girmeden Anadolu insanının bağrından oluşturduğu kendi imkânları ile pırıl pırıl bir nesil yetiştirdi ve onu bu ülkeye armağan etti. Bu neslin iyiliğine  Allah şahit olduğu gibi, onları tanıyan insanlar da şahittir. Bu nesil, iyiliklere açık, kötülüklere kapalı bir nesildi. Toplumda bir denge unsuruydu. Onların sosyal hayatta boy atıp serpilmeleri ancak ‘kötüleri’ rahatsız edebilirdi. Öyle de oldu. Rahatsız oldular. Çünkü eskisi kadar veya şimdiki kadar rahat hareket edemiyorlardı. Onlara tuzak kurdukları ilk günden bugüne ülkenin iki yakası bir araya gelmiyor. Olayların ardı arkası kesilmiyor. Felaketleri felaketler, helâkiyetleri helâklar takip ediyor. Bu yıkılışların arka planındaki gerçek sebebin, toplumun kıvamını sağlayan bu faydalı nesillerin sahadan el çektirilmesi olduğu anlaşılıncaya kadar ortaya atılan nedenler hep yüzeysel ve tali sebepler olarak kalmaya mahkum olacaktır.

Hizmet Hareketi’nin ortaya koyduğu projeler, toplumun yararına; onun en temel ihtiyaçlarına cevap veren, aklî ve mantıkî projelerdir. Hizmet insanı, hayırlı ve kaliteli bir nesil yetiştirdi, hâlâ yetiştirmeye devam etmektedir. Yetişmiş insan, bir toplum için en faydalı şeydir. Ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu şey de iyi yetişmiş, eğitimli bir nesildir. Hizmet, gençlere el uzattı ve onları ülke ve insanına hizmetkâr olmaya amade nesiller hâline getirdi. Onlar, bu güzel ideallerle dünyanın dört bir yanında bayrağımızı, ses bayrağımız güzel dilimizi, Türkçeyi dalgalandırdılar. Eğer çalışmaların hızı kesilmeseydi, dilimiz bugün dünya dilleri arasında en ön sıralarda yer alacaktı.

Hizmet Hareketi, gençlere sahip çıkarak onları temel değerlere, çağın gereksinimlerine uygun bir şekilde donatarak, insanlığa hizmet ruhuyla topluma ve beşeriyete yararlı bir fert hâline getirdi. Bugün, ülkenin kaderine hükmedenler ise gençliği maalesef ifsat ettiler. Bu iktidar döneminde bazı tarikat ve cemaatlerin yetiştirdikleri Kur’an kursu seviyesindeki talebeleri, gençleri bir kenara koyacak olursak, ekseriyet itibariyle gençlik ya uyuşturucuya, ya deizme, ya ateizme ya da bohemizme sürüklenmiştir.. Aslî işi, nesli ihya etmek olması gereken AKP zihniyeti, genç nesilleri helakete sürüklediği  gibi bir de bu insanlık dışı operasyonlarıyla övünmektedir. Bu tablo, AKP zihniyeti hakkında hiç de hayra alamet değildir. Gerçek müminler, nesli,  ahlâk ve akidesi açısından korumayı "usûl-i hamse" yani dinin korunmasını hedeflediği beş önemli hedeften biri olarak görürler. Münafıklar ise tam bunun aksine bir amel sergileyerek nesillerin ahlâk ve itikadını tahrip ederler. Ayette münafıklardan bahsederken şöyle buyrulmaktadır:

“Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır. Ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” (Bakara, 205)

Suat Yıldırım hocamız, bu ayetin mealinden sonra şunu der:

“Bu âyette ülkenin istikbalinin en önemli iki rüknüne dikkat çekilmektedir. Maddî hayatın, ekonomik hayatın esası ürün; manevî hayatın esası ise yeni nesillerin iyi yetiştirilip eğitilmesidir.”

Bugünkü resmî verilere göre ülkede hem tarım rekoltelerinin de hem de nesillerin itikadî ve ahlâkî seviyelerinde ciddi bir düşüş yaşadıkları müşahede edilmektedir. Bütün bunlar, nifaka dair bir kısım yanlış politikaların neticesi değilse ya nedir?

Bugünlerde KHK mağduru insanların çocuklarına yönelik korkutma ve yıldırma amaçlı operasyonlar yapılmaktadır. Bu uygulamaları ne din, ne hukuk, ne insanlık, ne de vicdanla izah etmek mümkün değildir. Eğer bir genç, anne babasının “terörist” olduğuna inanmıyorsa –ki değillerdir– ona ne kadar baskı uygulanırsa uygulansın, o bu yüzden fikrinden vaz geçecek değildir.. Eğer  gençler  bir davaya inanmışsa, bu inandığı dava ister dinî isterse bir "izm" olsun, bir takım baskılarla inandığı bu davadan vazgeçirmesi söz konusu değildir. Mekke döneminde Efendimiz’e (sav) inananların ekserisi gençlerden oluşuyordu. Hem genç hem de fakir olan bu sahabeler, müşriklerin pek çok işkencesine maruz kalmışlardı. Fakat onlar bütün bunlara  rağmen sabrederek o çetin günleri atlatmış ve huzurlu günlere ulaşmışlardı. Üstad Bediüzzaman’ın ekseriya talebeleri de üniversite gençliğinden oluşuyordu. Onlar da Üstad’la aynı sıkıntıları, aynı kaderi paylaştıkları hâlde iman hakikatlerine olan sadakatleri tamdı.

Bir devlet aklı, gençler üzerinde baskı kurmak suretiyle onları inandıkları herhangi bir şeyden vazgeçiremeyeceğini pekâlâ bilir. Fakat konu "F…" olunca, pek çok işgüzar yetkili, şahsî ihtirasları için bu masum insanlara sıkıntı vermekte, onları devlet ve millet düşmanı hâline getirmektedirler. Bu gençlere ülkeyi, insanımızı sevdirmek varken; onlara kötü muamele yaparak nefret ettirmek  de neden?

Aklı başında bir devletin yolu, metodu bu olamaz, olmamalıdır. Bu yapılanlarla  ne demek istenmektedir? Bir çocuğun anne babası hapiste ise, o çocuk eğitimi için yurt dışına çıkamaz mı? O çocuğun kabahati nedir? Tabii ki o çocuk kendi hayatını inşa etmek durumundadır. “Suçun şahsiliği” prensibi açısından o çocuk masumdur. Hatta “devletin şefkat eli” o çocuğa uzanmalı ve onun ihtiyaçlarını gidermeye yardımcı olmalıdır. Devlet, sanki bir kabileymiş gibi davranarak kan davası gütmemelidir. Hisleriyle değil, akıl ve mantıkla, aynı zamanda ıslah yörüngeli hareket etmelidir.

Dileriz hâlâ adliye odalarında adaleti yaşatan adil hâkimler vardır. Helâl süt emmiş bu kanun adamları, inşallah yapılan bu münasebetsizliklere geçit vermez; verdikleri kararlarla gençlerimizin adalete ve vatan-millet sevgisine olan güvenlerini korumalarına yardımcı olurlar.
11 Mayıs 2025 12:11
DİĞER HABERLER